Mazi'nin Lekesi

19 9 0
                                    

Mazin'in lekesi

ANNE HATİCE' DEN
TARİH 03/04/1980

Kocam'ın ölmesinin üzerinden 11 yıl geçti. Onsuzluk bir Fetret devri kadar durgun ve çöküktü. O gündem sonra Alimle oradan kaçıp çok uzaklarda yaşamaya başladık. Geçimimiz için çocuk bakıcılığı yapmaya başladım.. Ali ise bana yardımcı olmak için kömür madeninde çalışmaya başladı. Onun çalışmasına gerek olmadığını benim çalışmamım geçimimiz için yeterli olduğunu ne kadar söylesem de söz dinletemedim.
Ben bunları söyleyince hemen oda karşılığını verir "ikimizde insanız senin ban bakma yükümlülüğün var ise benimde sana bakma yükümlülüğüm olmalı sonuçta sen çalışırken benim öylece hiç bir şey yapmadan durmam Beni yetiştirdiğiniz kişiye göre yanlış. Yanlış bir şey dimi?
- Evet ama
- Aması yok.

Ali çok tuhaf bir çocuktu her zaman hala da öyle her şey'in altında bir sebeb arar Soyut bir sebeb sunulduğu zaman ise anlamadığını ama ne demeye çalıştığını bildiğini söyler.

Günler ve Aylar geçip gidiyor. Benim ise zamanım gittikçe daha da kısalıyor. Oğluma hiç belli etmedim fakat hastalığım çok ilerledi. Neredeyse zamanım bitmek üzere. İki ay önce hastaneye gittiğimde bir kaç çeşit testlere tabi tutulmuştum. Bu testler sonucunda akciğer kanseri olduğumu öğrendim. Kanser çoktan vücuduma yayılmıştı. Bir umut da olsa tedavi ile kurtulabileceğimi söylediler. Fakat biliyordum ki bu sadece acılı sürecimi daha da uzatacaktı. Nitekim tedavi için paramız da yoktu zaten. 2 ay süre boyunca beynimde hep bir savaş vardı. Ali'me ne olacak onu kim koruyacak kim bakacak. Günün her saatinde bu düşüncelerin savaşını yapıyordum. En sonunda onu çok daha iyi şartlarda yaşayacağı iyi ve güvenilir bir yere teslim etmekte buldum çareyi. Onu teslim ettikten sonra son nefesimi rahatça verip bu fani dünyanın karmaşasından sıyrılıp kocamın yanına gitmek istiyorum.

07/07/1980
Bir sabah kahvaltısı
-Ali hadi elini yüzünü yıka sofraya gel.
-Geliyorum

Mutfağa girdiğimde çok şaşırdım. Önümde tabiri caizse bir tek kuş sütü eksik olan bir sofra vardı.

-Nedir bu bir şeyi mi kutluyoruz?
- Hayır Sadece oğlumla güzel birkahvaltı yapmak istedim. Ne o yapamaz mıyız yoksa.

Bu cümle beni gülümsetti. Ve bir şeyler atıştırmaya başladım.
-Ali sana söylemek istediğim bir şey var fakat kötü hissetmeni istemiyorum ve kararıma anlayışla karşılık vereceğini düşünüyorum.
-Dinliyorum
-Ben bir süre önce hastaneye..
-Biliyordum Anne hastasın değil mi yoksa ölecek misin?.

HATİCE
Bu donuk ifade karşısında çok şaşırdım. Biliyor muydu? Nasıl böyle normal durabiliyor? Hiç mi üzülmüyor? Yoksa yoksa ben üzülmeyeyim diye mi konuşmadın benle? Niçin bu kadar sakinsin Neden her şey normal gibi davranıyorsun? Beynimden cevaplanmasını istediğim bir sürü ucu açık sorular geçip durdu. Canım yandı çok kırılmış ve harap bir halde hissetmeye başladım. Yoksa ben onun için hiç bir anlam ifade etmiyor muyum? Sakin ol sakin olmalısın dirayetini koru. İçimden kendimi tembihlemeye başladım.
- Evet Ali, iki belki de üç ay ömrüm kaldı o yüzden gözüm arkada kalsın istemiyorum. Seni aile dostumuzun yanına götüreceğim bu saatten sonra sana o sahip çıkacak.
- Neden tedavi görmüyorsun?
-Ne zamanımız nede paramız var ben artık kendimi önemsemiyorum artık her şey senin için Ali.
-Üzüldüm seninle çok uzun zaman geçirdik birbirimize destek olduk. Senin gitmen kötü bir son.

Beynime yine sorular dolmaya başladı. Beni sadece böyle mi görüyorsun sadece destek olduğun iyi anlaştığın biri gibi mi? Beni neden Annen olarak görmüyorsun. Keşke yalan söyleseydin bana beni yalanlarınla kandırsaydın üzülmüş gibi yapsaydın acı çekiyor gibi davransaydın. Seninle son anım bu mu olucak bu acı verici bu an mı olucak yani. Neden neden sevmiyorsun ki beni neden Anne gibi görmüyorsun.

-Anne daldın kahvaltını yap. Ve benim de senden istediğim bir şey var. Bu günden sonra çalışmanı istemiyorum. Son günlerinde sana bakmak istiyorum. Borcumu bir nebze olsun ödemek isterim.

Ne yani senin için bu kadar mı herşey böyle mi ödemek istiyorsun yani.

Ali'den
Annemin söylediği adam Kars'da yaşıyormuş. Bu yüzden son zamanlarda iki iş yapmaya başladım. Seyahatim için para biriktirmeye uğraşıyorum.
Ancak son zamanlarda ters giden bir şeyler oluyor sürekli birileri beni takip edip etrafımda ki beni tanıyan insanları durdurup bir şeyler soruyor. Babamın karıştığı işlerden adamlar mı acaba düşünüyorum . İşten erken çıkıp Karsa gitme planını erkene aldım şüphe uyandırmadan annemle burdan kaçıp gitmek lazım .
Bunları düşünürken Anneme telefon ettim olan durumu anlattım Ben gelene kadar bavulu hazırlanmasını ve beni kendi evimizde değil arkadaşımın evinde beklemesini olabildiğince dikkat çekmemesini de tembihledim. Fakat annem büyük bir telaşa kapıldı.

-Ali ne diyorsun sen akşamı bekleme çabuk buraya gel hemen burdan gidelim.
-Anne sakin ol paniğe kapılma yanlış bir şeyler yapma işte o zaman çok daha dikkat çekeriz.
-Ama Ama..

Zorda olsa annemi sakinleştirip dediklerimi yapması için ikna ettim. Saat 5'te orada olacağımı söyledim. Geleceğim saatin üstüne basa basa söyledim olaki eğer o saatte gelemezsem bir şeyler olduğunu anlasın ve polisi arasın.

Saat 16.10
16.30 da çıkacaktım. Etrafımdaki insanlara eğer biri beni sorarsa bilmediklerini söylemelerini ve bana haber vermelerini söyledim. Ancak bana haber veren kimse olmadı. Saat tam 16.22 idi ve 6 7 kişi bazısı takım elbiseli diğerleri uzun pardesülü ve şapkalı idi bir anda hepsi etrafımı sardı daha kendimi korumaya kalmadan bana yaklaşıp kafama sert bir şeyle (sanırım silah kabzası idi) vurup bayılttılar.

Uyandığımda depo gibi bir yerde idim. Etraf karanlıktı güneş ışıkları küçük dikdörtgen pencerelerden sızıyordu. Depoyu aydınlatan tek şey buydu. Karşımda duran kişilerin yüzünü net göremiyordum.

Saat 17.00
Yanımdakilerden biri Başlarındaki adama PATRON UYANDI diyerek bağırıyordu. Bana doğru gelen adım sesleri duyuyordum fakat hala gelen kişinin yüzünü net göremiyordum . Yüzünü seçebilmek için ekstra bir çaba sarfettim.
-Demek uyandın Ali
- Siz kimsiniz
- Üstünüze toprak atacak kişi
-Yanlış kişiyi yakaladınız o halde aradığınız kişi ben değilim.
-Anneni gördüm Ali merak etme Anneni hala çok iyi tanıyorum seni ise gözlerinden bilirim Ali tıpkı babana benziyorsun üstelik hiç korkmuşa benzemiyorsun baba geni mi yoksa alışık mısın?
-Babamı tanıyorsun demek
-Baban Candar'ı tanımayan mı var dostu kadar düşmanı da vardı onun.
-Sen düşmanısın yani
-Akıllı çocuk
-İyide babam çoktan öldü bilmiyor musun?
-Biliyorum Biliyorum Ali . Ama benim derdim sadece Babanla değil ki seninle ve annenle de yani sizi öldürmeden bana rahat uyku yok Tam 11 yıldır sizi arayıp durdum işlerim yüzünden geç kaldım 11 yıl önce babanın kafasını getiren durmuş baban'ın arkadaşların'dan birisiydi onun sizi öldürdüğüne hiç inanmadım ama artık hiç bir şey'in önemi yok sizi buldum. Anne oğul ikinizide geberteceğim.
-Neden
İç ses
Açıkçası nedeni pek umrumda değildi tek istediğim adamı oyalayıp bir an önce annemin bir şeyler yapmasını bekliyorum.

-Neden mi sevdiğim kızı elimden aldınız. Bana karşı doldurup nefret ettirdiniz. Beni öldürmeye kalktı. Benden defalarca kaçıp annene ve babana gitti. O kadar nefret ediyordum ki sizden baban kaç kez bana el kaldırdı sayamıyorum bile sırf mevkisine güveniyor diye bana hep el kaldırdı sevdiğim kadını benden aldı.
-Kız seni seviyor muydu?
-Evett evet biz birbirimize aşıktık.
-Yalan söyleme madem ölüp gideceğim doğruları anlatsana annem iyi birisidir. Kimsenin yuvasını yıkmaz. Sevenleri ayırmaz boş yere. Onu da geç niye sende kaçıp kaçıp bize gelsin

Sinirlendi ve haykırmaya başladı. "Senin annen Sürtüğün teki cadı lan o cadı" diyerek bağırdı. Ve yüzüme vurmaya başladı. Yumrukları oldukça sertti. Her yumruğunda sarsılıyordum. Kendini tutamayıp vurmaya devam etti o sırada yanındaki adamlardan biri onu tutup sakinleşmesini sağladı.
"Annen'de baban'da onun beynini yıkadı onu zehirleyip bana karşı doldular"
sinirden gözü dönmüş bir şekilde bana bakarak
-Ali senide anneni de acılar içinde Öldüreceğim.
SİZE KOLAY ÖLÜM YOK...!

Hissiz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin