Bölüm 18

20.4K 1.3K 562
                                    

Jungkook dindar bir adam değildi. Ama Jimin hayatına girdiğinden beri çok söz eder olmuştu tanrıdan, minik bebekleri hayatına girdiğinde ise dilinden düşmüyordu tanrısı.

Tanrı onları korusun, tanrı onları kutsasın. Dedi Jungkook yatağındaki görüntüye bakarken.

Jimin sıska bedeniyle geniş yatağın tam ortasını kaplamıştı. Karnı açılmış bir yumruk büyüklüğündeki bebeği görünüyordu. Yumuşacık şiş yanaklar, ıslak kızıl dudaklar, dağılmış sarı saçlar, bembeyaz tenininde taşıdığı deltasına ait izler, bazen uykusunda mırıldanıyor ağzını şapırdatıyor, bebek ellerinden farksız olan yumruklarını yüzünün hizasına getiriyor kafasını eşinin yastığına sürtüyordu.

Jungkook ölüyordu. Kalbi sıkışıyor, nefesi kesiliyordu, bu görüntü karşısında.

Karnına bir sürü yumuşak öpücükler kondurdu, vitasının tatlı çiçeksi feromonlarına karışmış, sert delta feromonları onu mest ediyordu. Kıyafetini indirip, üstünü örttü.

Rahatlatıcı tütsüleri yakıp eşinin baş ucuna koydu, gün boyu karnındaki minik canavar yüzünden fazlaca yoruluyor gece olduğundada derin bir uykuya dalıyordu.

Saçlarını okşadı, öptü, kokladı. İç güdüsel olarak dişlerini mühür bölgesine sürttü rahatsız olmaması için kendini zar zor durdurdu.

Her dakika yanlarında olmak istiyor ancak şimdilik gitmesi gerekiyordu. Birisi Jungkook'a hesap verecekti.

Dışarı çıktığında kapıdaki cinsiyetsiz muhafıza döndü.

"Kapı eşiğinde dur, içeri girme odada bir hareketlilik olursa hemen bana haber ver."

Cinsiyetsiz muhafız kafa salladı, jungkook ona son kez baktı, diğer taraftaki betaya baş işaretiyle emir verdi. Muhafız kapıdan odayı izlerken betada muhafızı izleyecek Yüce Vitaya gözü kayarsa hemen kralına söyleyecekti.

Jungkook gerçektende sınırları olmayan bir adamdı, sevince delicesine seviyor, kıskanınca takıntılı tarafına karşı gelemiyordu. Nerede durması gerektiğini asla öğrenememişti.

Saray gece olduğu için fazlasıyla sessizdi, sadece muhafızlar ortalıktaydı. Zindana doğru hızlı adımlarla ilerken gözünün bir alfaya kaymasıyla duraksadı.

"Neden buradasın sen" alfa hemen tedirgin olmuş yutkunarak bir adım geri gitmişti.

"Kızın hasta değil miydi, Neden ailenin yanında değilsin?" Jungkook sert halinden ödün vermeden konuşmuş alfa birkaç kez şaşkınlıkla ağzını açıp kapattığında "neyse neyse, saray şifacısını kızına götür, bir ihtiyacın olursa söyle. Baba olarak öncelikli görevin ailen"

Daha fazla beklemeden yine devam etmişti yoluna, alfanın eğilerek teşekkür etmesini görmezden gelerek. Genelde pekte iyi bir adam olmadığından bu hali şaşırtmıştı onları.

"Baba olmak kalbini mi yumuşattı?" Arkadan Jennie'nin bıkkın sesini duyduğunda duraksada adımlarını durdurmadı.

"Ne o, lider olmaktan hemen sıkıldın mı?" Dedi safkan alfanın morarmış göz altlarını incelerken, dik olan omuzları çökmüş, genelde tehlikeyle parlayan gözleri bayık bakıyordu.

"Neden lider olmak için bu kadar çabaladıklarını anlamıyorum tekrar sorulsa kabul etmem" sonra duraksadı "bana tekrar sor hadi"

Jungkook sırıtmakla yetindi, ancak Jennie'ye böyle güvenebilir ordusunu sadece Jennie'ye emanet edebilirdi. Tabi bir de ailesine.

Aklına gelen şeylerle tekrar heyecanlandığını hissediyordu, çok güçlü hatta kendinden bile güçlü bir delta olacaktı. Jimin minicik bedenine rağmen ona bir delta veriyor acılara severek katlanıyordu. Yavru kurduna bildiği her şeyi öğretecek, aile sevgisini iliklerine kadar hissettirecekti. Bir ailede üç delta olması çok çok zor rastlanan bir şeydi. Büyük dedesi, Jungkook, şimdide minik yavrusu delta olarak gözleri üzerine çekmiş şöhretine şöhret katmıştı.

JİKOOK/HİGHERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin