“Herkese selam, sana hasret.”
“Gelgelelim yine yalnız sana ve bana… Şöyle yalnız ikimiz, göz göze, bir pencere önünde, yalnız ellerimizin fısıltısı, yıldızlarla dolu bir gecenin seslerini dinlesek derim!”
“Sevmek mükemmel iş delikanlım!”
“Sana mektup yazarken öyle içli bir çocuk gibi oluyorum ki, mütemadiyen nazlanmak, sızlanmak istiyorum.”
“Aklımdayken söyleyeyim bana hemen İngilizce şöyle hafif bir romanla, bir de İngilizce Türkçe lügat gönder. Postaya verirken kitaptır dersen az para alırlar.”
“Bak ben topal bacaklı, ihtiyar bir çınar ağacına benzeyen gövdemin içinde, her dem taze, her dem kuvvetli ve her dem senin ateşinle dolu, aşınmamış, pırıl pırıl bir yürek taşıyorum.”
“Mektup yazarken hiç düşünme, aklına geleni, içinden geleni yaz. Hiç kuş öterken düşünür mü? Hiç şair şiirini gönlüyle okurken kafasını yorar mı?”
“Sen bir fikir, bir sanat ve bir kainat adamının karısısın. O adam senin gözlerinden çok defalar, yaşamak ve düşünmek ve kavga etmek için kuvvet aldı.”
“Yaşım otuz sularında, fakat seni on dört yaşında bir mekteplinin ve altmış yaşında bir felsefe adamının ikiz aşkıyla seviyorum.”
“Schopenhauer, serserinin tekiydi! Canı cehenneme!”
“Sana uçsuz bucaksız inanıyorum, senin kadar kimseye itimatım yok. Fakat aynı zamanda seni vehimler içinde boğulan bir eski şarkı gibi kıskanıyorum.”
“Senden uzak bir senenin ne demek olduğunu kalbim yüzüme karşı haykırıyor. Fakat aklım sabret diyor, sen ona hudutsuz bağlısın, o senindir hudutsuz…”
“Seni görmek bir insan gözünün yapacağı en güzel ve ışıklı bir iştir gibi geliyor bana.”
“Karıcığım, kol saatim bozuldu. Ben de mekanizmayı çıkardım ve çerçevenin içine sizin resimlerinizi koydum.”
“Anlıyorum ki uzun seneler ömrümün üç ihtirası olacak; seni uzaktan görmeye mahkum olmak, kitaba doyamamak ve istediğim gibi yazamamak.”
“Acaba ben senin hiç rüyana giriyor muyum? Girsem herhalde duyardım. Bu kadar güzel bir gezinti yapıp farkında olmamak kabil değil.”
“İnsan başka bir insan için ıstırap çektiği zaman onu daha çok seviyor. Bana öyle geliyor ki annem beni, doğurduğu zamandan çok şimdi sevmektedir.”
“Bizzat ben şair Nazım Hikmet’i, günün birinde biraz daha yakından tanımak merakına düşecekler olursa, senin mektupların ellerinde anahtar olacaktır.”
“Fakat bana öyle geliyor ki bugün sana “Piraye!” diye seslenmem yazılacak şiirlerin en güzelidir.”
“Ben yüreğimin bu inatçılığıyla müftehirim.”
“Gözlerine, ağzının çizgilerine, yanağının çukuruna iyi bak, Çankırı’da seni düşünen Nazım’ı görürsün.”
“Piraye,
Elbette saçların kırmızıdır, hem kırmızının en şafkatlisi, en iradelisi, en güzeli; elbette gözlerin bazan yeşildir, insana yaşamamnın çok daha mükemmel olabileceğini hatırlatır, ve bazen bal rengindedir, yüreğime rüyaların en tatlısını, kehribar gibisini gösterir.”“Aşık olmayan adam bir bok olamaz diye yazdım Kemal’e. Ben aşık olduğum için şairliğin falanın filanın üstünde bir şeyim herhalde.”
“Sevgili karıcığım,
Seni görmek, görmemek, görmeyi ve görememeyi düşünmek. Ömrümün en büyük tefekkür meşgalesi bu.”“Sana tahta bir yüzük daha oyuyorum. Bu hepsinden güzel olacak.”
“Mektubunda, “Yüzüme bakacağını, yani yüzümün çizgilerine bakıp, ruhumu, kalbimi, kafamı imtihan edeceğini” yazıyorsun. Ben bu imtihana her zaman hazırım.”
“Farkında değil misin ki, sevgilim, senin gözlerinin şavkı gözlerime vurdu vuralı, yani on seneden fazladır ben çok daha iyi yazıyorum.”
“Ben taa senin yanında dahi sana hasretim.” Bu mısra seninle benim aramdaki sevginin en güzel ifadesidir.”
“Bir tanem, sevgilim, karyolasının üstünde akan damı yüreğime damlayan ve üşüyen ayaklarını ellerimle ısıtmaktan mahrum bulunduğum, karıcığım.”
“Son mektubunda, “Benden şikayetini anlıyorum.” diye kırmızı canlı dudaklarını bir somurtup hayret edişin var ki, bayıldım.”
“Madem ki sen bu kadar iyi ve güzelsin; dünya ve insanlar mutlaka iyi ve güzel olacaklar.”
“Sana “Seni Seviyorum” derken ağzımın içinde dünyanın en ıtırlı, en serin, en bayıltıcı yemişini yemişim gibi bir tat buluyorum.”
“Seni görmek ne saadettir de, bunu yanında olanlar bir türlü anlayamazlar. İnsan kısmı saadete çabuk alışıyor ve ancak onu kaybettiği zaman ne müthiş bir şey kaybettiğini anlıyor.”
“Yepyeni ve çok güzel bir dünyanın insanları gibi sevişmesini bildiğimiz kadar, bugünkü bedbaht dünyanın insanları gibi de sevişmesini biliyoruz. Senden ve kendimden dehşetli memnunum, seninle ve kendimle övünüyorum.”
“Zaten sen dünyaya Nazım Hikmet adındaki şairi bahtiyar etmek, onu her gün kendine biraz daha hayran kılmak için gelmişsin.”
“Beni kırk bir yaşımda böyle aşık ve genç bir yürekle her an yeniden yarattığın için sana minnettarım.”
“Elim eline değmek şöyle dursun, sesini duysam bayılacağım.”
“Parmaklarının ucundan öperim, sevgilim.”
Nazım Hikmet/ Piraye'ye Mektuplar