1. BÖLÜM: ZİHİN

87.4K 6.9K 15.4K
                                    

1

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

1. BÖLÜM: "ZİHİN"

Red, Yours Again

Zihnin, senin en büyük korkularının ve seni sen yapan düşüncelerin yetiştiği karma bir tarladır.

Zihin, çocukluğun artıklarıyla beslenir ve nihayet bir yetişkin olunduğunda, artıklarla doyan zihin kararını verir ve ruha onun kim olduğunu açıklar. Ruh, yaşananlardan var olmuş, bedenle etkileşime giren bir paradokstur. Ruhumuzun kimliğini çocukluğumuz belirler, çocukluğumuzun iskeleti ise çocuk olduğumuz son güne dek yaşadıklarımızla şekillenir.

Ruh değiştirilemez, hafıza var olduğu sürece aynı çocukluğun sahibiyizdir ve aynı çocukluğun sahibi olmak, aynı ruha mahkûm olmaktır.

Topuklu ayakkabılarımın düşüncelerime dahil olan sesi koridorda hafif bir çınlama yaratıyordu. Karşımda uzun dikdörtgen şeklinde bir kapı vardı, kapıdan içeri kör edici beyaz bir ışık doluyordu. Koridor karanlıktı, bu ışık görebildiğim tek aydınlıktı ve gözlerimi kısmama neden oldu.

Yan koridorda hızla ilerleyen sedyenin sesini duydum, insanların uğultulu konuşma sesleri de buna katıldı ama ışığa öyle çok odaklanmıştım ki bir süre sonra hepsi köreldi. Adımlarımı hızlandırdım. Dikdörtgen şeklindeki kapıya ulaşana dek kafamın içinde birçok kez aynı düşünce kendini var etti.

Ruhsuz siyah gözlerimi çevirip omzumun üzerinden koridorun diğer ucuna baktım, duvarda büyük bir çerçeve vardı, çerçevenin içinde doktor isimleri yazıyordu. Mesafeye rağmen her ismi tek tek okuyabildim, hepsi belleğime kazındı.

Hafıza, diye düşündüm. Çok derin, çok uçsuz, çok bucaksız, çıldırtıcı; reddedildi.

Dışarıya attığım ilk adımla birlikte artık kızıl gökyüzünün altındaydım. Gökyüzü kan rengindeydi, güneş gökyüzünün derinliklerinde boğulmuştu ama hâlâ oradaydı, sadece kömür gibi siyahtı. Simsiyah bir dolunaya benziyordu, hayır bir yeni aya...

Dışarıda dün yağan karın birikintisi vardı. Siyah kaşe kabanımın kuşaklarını bağladım ve botlarına rağmen kayarak ilerleyen insanların içine ince topuklu ayakkabılarımla hiç zorlanmadan hızlı adımlarla karıştım. Hastanenin bahçesinde üç büyük ambulans, iki ambulans motosikleti ve bir trafik polisi arabası vardı. Trafik polisi aracında değildi, yine de aracın içindeki radyoda çalan rahatsız edici şarkıyı duyabiliyordum. Bu özelliğimden bininci kez reddettim.

Aracım hastanenin otoparkındaydı, hastanenin otoparkı izbeydi, neredeyse hastanenin yer altındaydı. Aşağıya uzanan patika yolu indim, buzda kaymadım, buna takılmadım ama birçok kez kayıp düşmemi dileyen bakışları üzerimde hissettiğim olmuştu. Genelde hepsi yaşıtım ya da benden biraz daha küçük olan sümüklü ergenler olurdu.

HAFIZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin