17. BÖLÜM: KRALİYET KARGASI

21.6K 2K 1.2K
                                    

Keyifli okumalar! 🐦‍⬛

🎧: Nox Arcana, Grimstone Manor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.







🎧: Nox Arcana, Grimstone Manor





🦂






17. BÖLÜM

"KRALİYET KARGASI"





Korkuma neden olan şeylere meydan okumayı öğrendiğimde, cesaretimin korkularımdan daha güçlü olduğunu öğrenmiştim. Cesaret benim kitabımın sayfalarını oluşturan kelimeler gibiydi ve her bir meydan okumam, aslında benim kaleme aldığım bir karakterdi.

Kanımda dolaşan korkuyu bastırmaya, cesaretimle yok etmeye çalıştığımda, Araf'ın cam gibi keskin bakan yeşil gözleri yüzümün tam ortasında kanıyordu. Gözleri cesede, ardından yeniden bana çevrildiğinde, bakışlarının kıskacı beni yaralayacak kadar kuvvetliydi.

"Hemera'nın bana ihtiyacı var," diyerek geri çekildiğimde, Araf'ın bakışları hâlâ üzerimdeydi.

Merak ediyordu. Katilin cinayet işleme tarzına nasıl sahip olduğumu, nasıl tıpkı onun gibi birini öldürdüğümü merak ediyordu. Bunu ben de merak ediyordum ama cesaretim o kadar derine inecek güce sahip değildi. Korkmamak istesem de göğsümün içini pençelemeye başlayan o hisse yenik düşmek üzereydim.

"Buradan hemen gitmeliyiz," dediğimde kanatlarım yere sürtündü. Araf, sırtımdan taşan kanatlara bakarken başını salladı. Kanatlarımın usulca derimin altına, inine dönen bir canavar gibi çekildi. Acıyı hissettim ama odaklanamadım. Kemiklerim kırılıyormuş gibiydi ama hiçbir şey Hemera'yı düşünmemin önüne geçememişti; buna acı da dahildi.

Sendeleyerek Araf'a tutundum. Bedeni hâlâ sıkışıklık içinde olduğundan normalinden daha büyüktü. Boyu çok uzun, omuzları genişti ve sesi de hırıltılı yükseliyordu. Pantolonu parçalanmasa da yüzeyinde yer yer yırtıklar oluşmuştu.

"Hemera'yı aramalıyım," diyerek telefonumu tutmaya çalıştığımda tırnaklarımın hâlâ pençe gibi uzun olduklarını gördüm, içine vahşetin izleri yayılmıştı; kan kurumuş olsa da hissiyatı hâlâ tırnaklarımın, daha doğrusu pençelerimin içindeydi. Pençelerle zor da olsa telefonumu açabildim. Tüm bunlar olurken Araf'a yaslı duruyordum, ortam o kadar karanlıktı ki bir şeyleri patlatabilmemizin imkanı yoktu ama yine de teninden tenime çarpan kıvılcımları hissediyordum. Hemera telefonu açmayınca hızla araca yöneldim.

Araf, normalden daha büyük cüssesiyle cipe zor sığsa da bedeni usul usul sönmeye, normaline en yakın haline dönmeye başlamıştı. Araç adeta uçtu ama ne kadar hızlı ilerlerse ilerlesin, benim içimdeki kasırga dinmedi, zaman sanki benim için çok yavaş ilerliyordu.

"Biraz daha hızlan," dedim sırtımdaki ağrıyı yok saymayı deneyerek. Araf tek kelime etmeden aracı daha da hızlandırdı.

Cip, otoparka girdiği anda araçtan kapıyı parçalar gibi açarak indim ve hızla koşmaya başladım. Hemera'nın yaralandığı gün kafamın içinde pervane gibi dönüyor, yeniden aynısını yaşama korkusu pençelerini boğazımda gezdiriyordu. Asansöre bindiğimde Araf yetişemedi, kapılar üzerime kapanırken son kez onunla göz göze geldik ve asansör büyük bir hızla yukarı tırmanmaya başladı.

HAFIZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin