Bölüm 15

80 17 0
                                    




Irmak Adanır'dan
(30 dakika önce)

''Of! Kim bilir nerede?'' Yanımda yürüyen Kutay'a baktığımda gözlerini devirdi. ''Irmak biraz sakin olsana. Buluruz elbet.''

''Ya ama buraları bilmiyor işte. Birde sarhoş!'' Gülümsediğini gördüğümde olduğum yerde durdum ve ona bakmaya başladım. Yanında yürümediğimi fark edince o da durdu ve karşıma geçti.

''Neye gülüyorsun?''

''Hiç.''

''Hiç?'' Biraz daha gülümsedi ve devam etti. ''Sen de buraları bilmiyorsun.'' Sonra duraksadı ve gözünü kırptı. ''Ve sen de sarhoşsun.''  Dediğiyle kaşlarımı çattım.

''Ben sarhoş değilim. Tamam biraz ama en azından onun kadar değilim. Hem yanımda sen varsın. Kaybolmam.'' Cümlemle yüzündeki gülümseme silindi ve bakışlarını benim üzerimden çekti.

Biraz daha yürümeye devam ettik. En sonunda pes edip kaldırıma oturdum ve ellerimle yüzümü kapattım.

''Bulamayacağız.'' O sırada Kutay'ın telefonuna gelen mesaj sesiyle meraklı bakışlarımı ona çevirdim. Telefonunu bana çevirip gülümsedi. ''Tunç bulmuş. Eve geçin dedi.'' Neşeyle oturduğum kaldırımdan kalktım ve Kutay'a sarıldım. Sarılmama karşılık vermemişti ama beni de itmemişti.

Kendimi biraz geri çektiğimde öylece gözlerime bakıyordu. ''Ben. Sevindim. O yüzden.''

Kendisini benden uzaklaştırmadan başını salladı. ''Anladım. Sorun yok.'' Ben de kendimi geri çekemdim. Öylece kalmak istememin nedeni neydi ki? Ve ben neden heyecanlıydım şuan? Kesin Lal bulunduğu içindi. Başka neden olacaktı zaten?

''Sorun yok. Evet.'' Hala aynı şekilde duruyorduk. Aramızda fazla mesafe yoktu. Bir adım vardı ya da yoktu. Ama Kutay'ın bakışlarında sanki kilometrelerce mesafe vardı.

''Gidelim mi eve?''

''Hıhı.'' Bana bakmaya devam ederken kendimi geri çekmek istedim. Ama öylece bakıyordum. Gözlerinin mavisinin bu kadar güzel olduğunu daha yeni fark etmiştim. Gerçi ilk defa bu kadar yakındık. Çok normal.

''Kutay.'' Bana bakmaya devam ederken sadece 'hı?' demekle yetindi.  O an benden bağımsız şekilde vücudum ona doğru ilerledi ve aramızdaki bir adımlık mesafeyi kapattı. Bana sorar gözlerle bakmaya başladığında gülümsedim. Yok ben kesin çok sarhoştum.

''Irmak?'' Kesin şuan salak gibi duruyordum. Öylece durmuş gözlerinin içine bakıyordum zaten nasıl salak gibi durmayayım?

''Efendim?'' Kendini hızlıca geri çekti ve bakışlarını benden uzaklaştırdı. ''Hadi gidelim.'' Elimle saçımı düzelttim ve derin bir nefes aldım. Kesin kıpkırmızı olmuştum.

''Olur.'' Yürümeye devam ederken birden durdu ve bana bakmaya başladı.

''Irmak.'' Bende hızla durdum ve anlamsız bir heyecanla ona bakmaya başladım. ''Efendim?"

"Bir daha baha bugün olduğu gibi yaklaşmaya çalışma sakın."

''Ne?''

''Bence anladın.'' Tepki veremiyordum bile. Öylece kalakalmıştım. ''Ben. Anlamadım. Öyle bir amacım...'' Yoktu diyemedim. Etrafıma bakmaya başladım.

''Neyse ne. Ben söyleyeyim dedim.'' Bir şey demeden öylece bekledim. Zaten ne diyebilirdim ki buna?

''Hadi eve geçelim artık.'' Cümlemle şaşkın bir şekilde bakmaya başladı. Sanırım böyle bir cevap beklemiyordu benden. Önden hızlı bir şekilde yürümeye başladım. Ama ne hissedeceğimi bilmiyordum. Hatta bir şey hissetmem gerekiyor mu onu da bilmiyordum. Ama üzülmüştüm. Yani bence üzgünlüktü şuan hissettiğim duygu. Belki biraz da kırılmıştım. Ya da her neyse...

Sosyetenin PrensesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin