Bölüm 1

23 4 2
                                    

Buralarda yeniyim. Desteğiniz için şimdiden teşekkürler.

İyi okumalar.

Sare'nin alarm sesi tüm evi inletir. Ancak kendisinde pek bir hareketlilik yoktur. Genelde alarmın ilk melodisi ile ayağa fırlayan biri olduğundan annesi uzun uzun çalan alarm sesinden endişelenip, Sare'yi kontrol etmeye gider. Kapıyı açtıkları anda Sare'nin alarmı susturduğu ana şahit olan annenin karşılaştığı manzara, Sare'nin her günkü uyanış maratonunun ta kendisi idi.

Sare "Geç kaldım." diye haykırdı ve koşar adım mutfağa yöneldi.

Annesi "Günaydın yok mu?" diye sormaya yeltense de, Sare odadan çoktan ayrılmış ve kendine kahve yapmaya başlamıştı bile. Annesi peşinden mutfağa yönelirken Sare ve babasının konuşmalarını duyabiliyordu.

"Yine mi geç yattın? Geç saatlere kadar ders çalışıyorsun, uyku önemli kızım. Gündüz derslerine odaklansan da..."

Sare, araya girip "Bu sefer ders değildi, ders de vardı ama tamamı değildi. Güneş'in doğum günü onun için bir şeyler ayarlamaya çalışıyordum."

"Ne gibi şeyler" diyerek imalı bir şekilde araya giren kişi kardeşi idi.

"Çanak, çömlek felan işte, hem o nasıl bir ses tonu. Neyse, geç kaldım oyalamayın beni."

Arkasından kardeşi "Ucuza getirme çabanı yemedim" diye mırıldansa da, Sare'nin kulakları keskindi.

"Sen ne anlarsın, duygusuz" bağırışıyla beraber kapı kapama sesi duyulur.

Mutfaktan hışımla çıkan Sare ile iki laf edemeyen annesi, bu duruma biraz alışıktı aslında tüm ev halkı alışıktı. Işık hızında gelişen sabah maratonu böyle bir şeydi. Hızlı bir kahve, kahve yanında ekmek üstü atıştırmalık bir kahvaltı, ardından beş dakika içinde hazırlanma serüveni ve evden çıkış. Ama bugün biraz farklı, evden hışımla çıkıp koştur koştur giderse hediyesi zarar görebilir diye daha hızlı bir hazırlanma süreci yaşandı ve daha yavaş hareketlerle okul yolu kat edildi.

Sağ salim okula varabilmişti. Okul hayatından pek memnun olmasa da, arkadaşından oldukça memnundu. Sınıftan içeri girer girmez, Güneş'in sıcacık gülümsemesini ve 'seni görmek ne güzel' dercesine sallanan ellerini görmek okuldan keyif almasını sağlayan yegâne şeylerdi. Sare'nin kendisine yaklaşmasını bekleyen Güneş

"Günaydın ve bana ne aldın?" diye bir giriş yaptı, bir yandan da vlog çekerken.

"Almadım, yaptım" diyerek hediyesini Güneş'e uzattı. Heyecanla açılan hediyenin içinden, Sare'nin kendi elleri ile yaptığı bir kolye, kolyenin ucunu süsleyen güneş şeklinde olan seramik parçanın da el yapımı olduğu biçimsiz oluşundan anlaşılıyordu. Güneş, vlog çekmeyi bırakıp hediyesine kendini öyle kaptırır ki, hemen takmak istedi.

"Bu yaşıma kadar, ki 18 oldum, aldığım en güzel hediye olabilir" derken heyecanla Sare'ye sarıldı.

"Geçen seneki ailenin hediye ettiği vlog kamerasından bile güzel değildir, abartma Güneş" diyerek gülümseyen Sare ekledi "Sahi sen neden onunla çekmiyorsun ki videonu?"

Fısıldayarak "Aslında, okula getirmek istemedim, aptal çocukların elinde dolaşmasına göz yumamam. Bilmelerini de istemiyorum açıkçası, sonra getirmemi isterlerse hayır diyemem; sonra da bebeğimin başına ne gelir kim bilir, onu üniversiteye saklıyorum."

"Doğru, affedersin. Bu yamyamları unutmuşum. Her istediklerini yapmak zorunda değilsin biliyorsun değil mi?"

"Popülerliğimi, ailemin parasını okulda sergileyerek kazandım biliyorsun. Bundan önceki her şeyi onlar istese de istemese de ben son model bilmem nelerimi okula getirecektim zaten, dikkat çekebilmek için biraz yüksek sesle sana anlattığım şeylerin sende merak uyandırmasını beklerken, onlarda uyandırdı. Şimdi, biraz adım çıktı 'hayır diyemiyor, Güneş'ten isteyelim' gibisinden."

"Güneş, bir şey diyeceğim.. bu nasıl popülerlik, bu seni kullanmaktır. Boş ver şunları, hayır de bu gereksizlere. Diyemiyorsan ben derim"

"Güldürme beni, sen bana bile hayır diyemiyorsun onlara nasıl diyeceksin. Boşver!

Sare tam sırasına yönelirken, Güneş bir teklifte bulunur "Bu akşam, bir bara gidelim mi? Artık ikimizde 18 yaşındayız."

SIRADANLIĞIN GİZEMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin