Saat 20:00 'a gelmek üzereydi kafe yavaş yavaş boşalmaya başlamıştı. Hafta sonu olması nedeniyle bayağı yoğundu hyungwon da haliyle günün verdiği yorgunluk yavaş yavaş üzerine bastırmıştı. Wonho gün boyu hyungwon'u izlemiş bir süre sonra da sıkıldığı için kafasını masaya dayayıp uyumaya başlamıştı. Hyungwon saat'in 20:30'a geldiğini farkedince masada uyuya kalan wonhoya bakıp kıkırdamıştı. Yavaşca masaya yaklaşıp oturmuş wonho'yu dürtmüştü. Wonho daha yeni yeni daldığı uykusundan dürtülerle uyanıp dibinde duran hyungwon'a baktı. Tebessüm ederek esnedi. Hyungwon da Wonho nun bu haline başta tebessüm etmiş ardından eski yüz ifadesine geri dönmüş masadaki ilaçlara uzanıp kapağını açmış içmişti.-"Hele kyun'un bana sahip çıksın diye bıraktığı kişiye bak."
Wonho göz devirmiş suyu yudumlayan hyungwon'u izliyordu.
-"Dilini mi yuttun konuşsana?"
Wonho kendisine gelip doğruldu.
-"Yok yeni yeni ayıldığım yani uyandığım için kendime gelemedim. Öyle işte"
Hyungwon karşısında konuşmakta güçlük çeken wonhon'un bu halini oldukça sevimli bulmuştu ki yüzüne hafif bir tebessüm yerleştirmişti.
-"Anladım, işim bitti o yüzden erken yani şimdi çıkıcam."
-"Tamamdır sen eşyalarını al ben de arabam-
-"Seninle geleceğimi söylemedim. Sadece daha fazla burda bekleme diye haber verdim."
Wonho geriye yaslanıp kollarını birbirine bağlamıştı.
-"Kusura bakmayın beyefendi lakin bay kyunie özellikle sizi yurda bırakmam için tembihledi. Hee eğer ki itirazınız var ise bunu benimle değilde bay kyun ile konuşabilirsiniz?"
-"Cidden... Hepinizden özellikle kyun'dan nefret ediyorum."
Hyungwon masadan kalkarken ani kalkışı sebebiyle gözü kararmış dengesi bozulmuştu. Yanında duran sandalyeden destek alırken her iki kolunda da hissettiği eller ile geri sandalyeye oturtulmuştu. Bir kolundan şapkalı genç diğer kolundan ise wonho tutmuş ikisinde endişeyle hyungwon'a bakıyordu. Şapkalı olan konuştu.
-"İyi misin? Su ister misin?"
-"İyiyim iyiyim sadece aniden kalktığım için oldu."
-"Daha dikkatli olmalısın."
Hyungwon şapkalı gence tebessüm edip kafasını salladı. Wonho ise karşısındaki şapkalı çocuğa kafeye girdiğinden beri kıl kapmış ısınamamıştı. Hyungwon'a dönüp;
-"Ben eşyalarını getireyim sonra gidelim."
Hyungwon kafasını sallayınca Wonho oradan uzaklaşmış eşyaları almaya gitmişti. Şapkalı genç ise wonho dan farklı değildi ancak şimdilik dikkatini karşısındaki hyungwon'a vermek istiyordu. Hyungwon kafasını şapkalı çocuğa çevirip.
-"Çalışmaya başladığımdan beri sizi burda görüyorum. Ancak isminizi bir türlü soramadım."
Şapkalı adama sıcak basmıştı heycanlanmıştı ve sevinmişti. 3 aydır uzun gencin onu hiç farketmediğini sanıyordu ama öyle değildi. Yüzüne büyük bir gülümseme yerleştirdi şapkalı olan.
-"Loren ismin choi Loren sizde chae hyungwon. Armoni kafenin en sevilen baristasısınız."
Hyungwon utanarak kafasını sallayıp önüne dönmüştü. Şapkalı genç tam bir şey daha söyleyecekler yanlarına gelen wonhoyla sözlerini geri tutmuştu. Wonho elinde hyungwon'un çantasıyla gelmiş loren'a sert bir bakış atıp elini hyungwon'un koluna uzatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İf Only [Monsta X]
Fanfiction"Çünkü insanlar resimlerin ve sözcüklerin büyüsüne kapılıp sonunda Evrenin Dili'ni unuturlar."