11

31 5 2
                                    


     Wonho iki saattir hyungwon'u koskoca ormanda aramış ancak bulamamıştı. Yorgunca bir ağacın dibine yaslanmıştı, üstü başı çamur içindeydi pek umrunda da değildi. Endişeyle telefonunu eline alıp kihyun'un numarasını bulup aradı. Kısa bir sür sonra telefon açılmıştı. Kihyun telaşla konuşmaya başladı.

-Wonho nerdesiniz? Bak şimdi beni iyi dinle hyungwon'u telefo- Wonho sen iyi misin?

Wonho'nun hıçkırık seslerini duyan kihyun telaşlanmıştı. Wonho ise kihyun'un sesini duyar duymaz ağlaması daha da şifdetlenmişti. Hıçkırıkların arasında konuşmaya çalışmıştı.

-H-hyungwon

Kihyun telefon kulağında bulunduğu yerde ileri geri yürürken onun sesine uyanan jooheon ve minhyuk da ayaklanmış kihyun'un peşinde dolanmaya başlamışlardı. Kihyun wonho'yu sakinleştirmek adına sakince konuştu.

-Wonho bana sakince her şeyi anlatır mısın lütfen.

Wonho derin bi iç çekip kendini sıkarak konuştu.

-H-hyungwon yok.

-Nasıl yok Wonho adam akıllı anlat artık!

-Öğrendi her şeyi öğrendi eve bi geldim yoktu hiç bir şeyi yanına almamış kihyun napıcam a-ayakkabılarını bile gitmemiş kihyun ya bir şey olduysa ben napıcam....

Kihyun dolu gözlerle sesini ciddi tutmaya çalışarak son kez konuştu.

-Dağ evinde misiniz?

-E-evet.

-Tamam hemen geliyoruz.

Kihyun telefonu kapatıp minhyuk ve jooheon'a kısaca her şeyi anlatıp hemen hazırlanmalarını söyledi. Hızla arabaya ilerleyip dağ yoluna sürerken yolda Hyun-woo ve minyeonu da arayıp haberdar ettiler.

Wonho telefonu kapatıp uzandığı ağaçtan destek alarak ayaklandı. Dolu gözlerle etrafa bakınırken bağırmaya başladı.

-HYUNGWON!

-Özür dilerim..

Sonlara doğru sesi kısılmıştı, tekrar yere çöküp ağlamaya devam etti.

Hyungwonsa uzun süre bilinçsiz nereye gittiğini bilmeden hızla yürümüştü. En sonunda uzun boş bir arazide bulunan büyük çınar ağacının altına yorgunca oturmuştu. Bacaklarını uzatıp sırtını koca çınara yaslamış yarım saate yakın gökyüzünü izliyordu. Ağlamaktan gözleri, koşturmaktan da bacakları yorulmuştu. Ayakları yara bere içerisindeydi ancak en büyük yara kalbindeydi. Üzgün üzgün bir süre gökyüzüne baktıktan sonra bakışlarını ayaklarına indirdi. Ardından duyduğu ses ile irkilip sağ tarafına döndü.

-Ağabey.

Hyungwon karşısında gördüğü silüet ile tekrar gözleri dolmuştu. Göz yaşlarını silip silüet'e yaklaştı.

-A-Arin arin sen misin cidden?

Karşısındaki cılız kız hafifce kafasını sallayıp tebessüm etmişti yavaşca hyungwon'un yanına yaklaşıp elini tutmuştu.

-Neden burdasın? Üşümüyor musun?

Hyungwon yutkunarak konuşmuştu.

-Üşüyorum arin çok üşüyorum.

Genç kız ellerini hyungwon'un yanaklarına koyup göz yaşlarını silmişti genç adamın.

-Ağlama ağlayınca kurbağaya benziyorsun.

Duyduklarıyla hyungwon birden gülümsemişti genç kız da ağabeyinin gülümsemesiyle mutlu olmuştu ellerini hyungwon'un yanaklarından çekip karşısına bağdaş kurarak oturdu.

İf Only [Monsta X]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin