10

31 4 7
                                    


  Wonho ve hyungwon sabah kahvaltılarını hyungwon'un çalıştığı kafede yaptıktan hemen sonra ani bir kararla Wonho'ya ait olan dağ evine gitmeye karar vermişlerdi. Hyungwon başını cama yaslamış yolu seyrederken telefonuna gelen bildirim ile doğrulmuştu. Telefonunu açmış bildirime bakacakken telefonun aniden elinden çekilmesiyle şaşırmıştı. Wonho hyungwon'un telefonunu elinden çekmiş yan tuşundan kapatıp torpidoya yerleştirmişti, aynı şeyi kendi telefonuna da yaptıktan sonra torpidoyu kapatmıştı.

-Kimse bizi rahatsız etmesin.

Hyungwon tebessüm etmişti. Emniyet kemerini biraz gevşetip,dizlerini karnına çekti. Wonho'yu seyretmeye başladı.
Wonho bütün dikkatini yola odaklamıştı, arada bir bakışlarını onu dikkatle seyreden sevgilisine çeviriyordu. Yüzüne hafif bir gülümseme yerleştirdi. Hyungwon uzun zaman sonra tekrar huzurlu ve mutlu hissediyordu. Sanki yeniden dirilmiş gibiydi, wonho onun kuruyan ruhuna yağmur olmuştu, yeniden yaşama istediği oluşturmuştu. Derince bir iç çekip kemerini çıkarttı, uzanıp Wonho'nun yanağına küçük bir buse kondurdu. Wonho ani öpücükle şaşırmış direksiyonu sıkıca tutmuştu. Kaşlarını çatıp hyungwon'a döndü.

-Ya! Ölmek mi istiyorsun sen?

Hyungwon küçük bir çocuk edasıyla omuzlarını silkeledi.

-Seninle beraber olacaksam skıntı değil, Ölebilirim.

Wonho göz devirip yola odaklandı tekrar. Tek istediği sapa sağlam dağ evine gitmekti. Hyungwon Wonho'nun cevap vermesini beklerken yola dönmesine şaşırsa da bunu belli etmeden önüne döndü sessizce.

Sessiz ve uzun geçen yolun ardından dağ evine ulaşmıştı ikili. Wonho arabayı park edip kemerini çıkarttı. Hyungwon da geldiklerini farkedince kapısını açıp arabadan inmişti. Mest olmuş şekilde ormanın içindeki küçük kulubeye, ardından biraz ilerisindeki göle bakınmıştı. Çok sessiz ve huzurlu bir yerdi. Yavaş yavaş yürümeye başlamıştı. Wonho da arabadan inmiş arkasından hyungwon'u seyrediyordu. Sevgilisinin şaşkın ve hayran bakışlarını gördükçe gülümsemesi daha da genişlemişti. Ağır adımlarla sevgilisinin peşinden ilerledi genç adam. İçinde anlamsız bir durgunluk vardı. En mutlu olması gereken zamandı ancak nedensiz şekilde durgun hissediyordu bunu çoktan hyungwon'a yansıtmıştı ama telafi etmeliydi. Sonuçta buraya onu getiren kendisiydi. Sakince hyungwon'un arkasından sarılmış kafasını hyungwon'un geniş sırtına yaslamıştı.

-Bu kadar uzun olmak zorunda mısın?

Hyungwon kıkırdayıp yönünü Wonho'ya doğru çevirmişti.

-Ben uzun değilim, sen kısasın.

Wonho yalancı bir sinirle sevgilisinin kolunu çimdiklemiş hyungwon da kolunda hissettiği acıyla kolunu okşamaya başlamıştı.

-Öküz müsün Wonho çürüttün resmen kolumu.

-Ben öküz değilim sen fazla naziksin.

Tanıdık kelimeler ile ikili birbirine bir süre bakıp ardından kahkahayı patlatmışlardı. Wonho parmaklarını hyungwon'un parmaklarına kenetleyip küçük kulübeye ilerledi. İçeri girdiklerinde küçük bir mutfak, en az 4 kişinin oturabileceği küçük bir masa, çift kişilik bir yatak ve köşede bir küvet bulunuyordu. Hyungwon yüzünü buruşturup küveti işaret etti.

-Banyon yok mu senin?

Wonho sırıtıp hyungwon'a döndü

-Aslında başka evler de vardı ancak burası daha cazip geldi. Sen duş alırsın ben seni-

-Tamam, tamam gerisini dinlemek istemiyorum.

Hyungwon yatağa ilerlemiş kendisini geniş yatağın kenarına atıvermişti. Wonho da sakince yanına gelip hyungwon'un yanına yerini almıştı. Tavan camdan olduğu için gökyüzündeki bulutları görebiliyolardı. Hyungwon genişçe gülümseyip Wonho ya döndü.

İf Only [Monsta X]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin