"Ama hocam"
"Tamam, lafımın üstüne bir şey söyleme. Sıradakine geçelim."
Tam şuan da sıçtığımı hissettim. En son Çağdaş kendini tanıttı ve derse geçtik. Ben bütün ders Yumuk Göz'den nasıl özür dilesem diye düşünürken sürekli onu seyrettim. Nasıl yakışıklı ama. Tövbe yarabbim sen günah yazma. Tam ben böyle şeyler düşünürken zil çaldı ve Yumuk Göz büyük adımlarla sınıftan çıkarken peşine takıldım.
"Hazal nerde yiyoru.."
" Sinem sonra konuşuruz .15 dakika sonra kantinde ol." dedim. Yumuk'a koşarken.
"Hocam. Poyraz hocam bir bakar mısınız?"
"Efendim Hazal?"
"Hocam ben gerçekten özür dilerim. Ben sizin bir öğretmen olduğunuzu bilmiyordum. Aslında normalde de öyle saygısız konuşan biri değilimdir. O an çok kötü bir ruh halindeydim ve inanın aslında sizinle öyle saygısızca konuşmak istememiştim" dedim hala yürürken.
"Tamam"
"Bu kadar mı? Hocam bakın ben..."
"Hazal beni rahat bırakırsan tuvalete gireceğim" dedi eliyle erkek öğretmen tuvaletini göstererek.
"Sende benimle gelmek istemezsin herhalde" diyerek tuvalete girdi.
1-2 dakika dört çocukla ortada bırakılmış gibi hissederek bekledim daha sonra kantine indim. Sinem'i görünce içimde büyük bir sarılma hissi oluştu. Ona sarıldığımda şaşırdığını hissettim.
"Ne oldu Hazal?"
"Her şeyi anlatacağım. Önce akşam için annemi arayıp haber vereyim."
Cebimden telefonunu çıkardım ve annemi aradım, üçüncü çalışta açtı.
"Alo?"
"Annecim ben akşam Sinem' lere gideceğim."
"Nerden çıktı bu kızım?"
"Zaten bir bina yanımız anne ne olacak. Hadi öptüm çok" dedim ve kapattım. Öğleden sonra çok önemli bir şey olmadı. İngilizce, müzik, ve beden derslerine girip çıktık.