O derste saçma sapan siyaset konuları ile bitip gitmişti.
Tenefüste Sinem falan da gelmedi bende annemi aradım
"Alo Hazal'ım ne yapıyorsun? Bende seni arayacaktım."
" Ne oldu anne." endişelenmiştim tabi bir an önemli bir şey oldu sandım.
"Hazalcım ben bir süre sana para yollayamayacağım yalnızca faturaları falan belki ödeyebilirim. Sen Sinem'den falan halledebilir misin ?"
Sinem ne zaman ihtiyacım olsa bana para veriyordu ama artık ondan almaya çekiniyordum.
"Tamam anne ben hallederim sen takılma."
"Seni seviyorum."
"Seni seviyorum" diyip kapattım.
Ne yapacağımı şuan aklımda kurmuştum bile. Daha öncede yapmıştım, evde bir odayı kiraya verince beni bayağı bir rahatlatırdı.
Baştan savma bir ilan hazırlayıp bir panoya astım.Kız öğrenciye kiralık oda.
İletişim için ; 0538 *** ** **
-Hazal Ergüç.Okul şimdi yeni başladığı için yurta alışamayan kızlar böyle bir ilanın üstüne atlardı büyük ihtimal.
Okuldan çıktıktan sonra eve gittim, yemek yedim falan daha sonra saat 18.32 olmuştu. Oturdum biraz matematik çalışayım dedim ama 10 dakika boyunca defterle bakıştık. Sonra cebimden telefonumun zil sesini duydum. Ekrana baktığım da tanımadığım bir numara gördüm. Büyük ihtimal ev için arayan biri olabileceğini düşündüm.
"Alo?"
"Hazal ben Poyraz. Evinin adresini bu numaraya mesaj at. Evine benim kadar iyi parayı başka hiçbir öğrenci kızın vereceğini düşünmüyorum. Kapattıktan iki dakika sonra numaraya adresi mesaj atmazsan sabaha kadar telefon sapıklığını yaparım ve tarihten asla geçemezsin" dedi neşeli bir sesle ve kapadı.
Adresi mesaj attım ve 7-8 dakika sonra kapı çaldı. Delikten bile bakmadan kapıyı açtım. Karşımda tarih hocam vardı ama ondan önce dikkatimi çeken önünde duran kahverengi-turuncu büyük valizi oldu. Adam daha konuşmadan yerleşmeye gelmişti. İçeri girdi valizi ayakkabılığın yanına koydu ve kapıdan rahatça görünen oturma odasına geçti. Kot pantolonu, siyah deri ceketi ve lacivert adidas çorabıyla televizyonun karşısındaki ikili koltuğa oturdu. Bende uzun siyah pembe çizgili eşorfmanım ve düz siyah pembe Rambo tişörtüm ile gayet şıktım bence. Ne şık ama.
"Astığın ilanı gördüm ve seni aradım.b
Bende kalacak yer arıyordum. Kimsenin de sana benim kadar para vermeyeceğini düşünerek kalktım geldim işte."
Şuan gerçekten çok garip bir durumdaydım içimden inanılmaz bir duygu onunla aynı evde kalmayı istiyordu. Onunla sürekli beraber olmak. Ve vereceği parayı da hesaba katıyordum gerçekten iyi bir teklif olabilirdi, bu şaheseri istediğin zaman izle ve üstüne birde para al. Gerçekten geri çevirebileceğim bir teklif olduğunu düşünemiyordum.
"Kabul, artık ev arkadaşıyız." dedim neşeli bir sesle.
Gidip valizini aldı eline ve karşıma dikildi. "Eee odam ?" diye sordu meraklı gözlerle.
Benim odamın karşısında ki, sadece yatak olan ve devamlı sıcacık olan misafir odasına doğru ilerledim. Odaya girip ışığı açtığım zaman dolap olmadığını yeniden hatırladım.
"Ya dolap yok ama ben dolabımın bir kısmını boşaltabilirim."
"Kabul" deyip ifadesizce suratıma baktı.
Oturma odasına geçtik daha sonra.
"Matematik mi çalışıyordun?" diye sordu masanın üstündeki deftere bakarken.
"Çalışmaya çalışıyorum desem daha doğru olur."
Yine o mükemmel gülümsemesini yaptı dişlerini göstererek. Tekrar oturması için koltuğu işaret ettim. Oturunca evi seyretmeye başladı, bende onu. Gerçek anlamda yakışıklıydı. Gözleri küçük ama öyle çok değil, çok hafif çekik ve biraz kin kirpikleri vardı. Düz bir burnu ve kalın kaşları yüzündeki karizmayı belirginleştiriyordu. Çağdaş'ın aksine kısa saçlara sahipti ve bu ona daha erkeksi bir görüntü katıyordu. Çağdaş'a tek benzer yani kısa olmasına rağmen belli olan kumral saçlarıydı. Çağdaş'ın sarıydı ama benziyordu renkleri hafiften.
Gözlerini bana yönelttiğini fark ettim.
"Sen beni mi seyrediyorsun ufaklık?" diye sordu sırıtarak.