Merabalar ;)) sadece üç kişi okuyor ancak okuyucu görmemiş zavallı ben bundan çok heyecanlanarak elimde bulunan bu uzun yeni bölümü yayınlamaya karar verdim. Yorum yapanlara buradan selamlar cnmlrm ;)) Okuyup de beğenen herkes arkadaşlarına önerirse çok şukela olur ama yine de siz biirsiniz( önermeyen ölsün şaka tabiki de ama cidden önerin :( ) Her neyse, bu bölümde de ashton yok ama ahahhaha bilin bakalım kim var ;) sürpriz olsun neyse çok uzattım byeü <31
Sabah uyandığımda üstümde büyük bir yorgunluk vardı. Ağzım kuruydu, gözlerim ağrıyor, karnım gurulduyordu. Yatakta doğruldum. Birileri geliyor mu diye kulak kesildim ancak ayak sesleri gelmiyordu. Ayağa kalktım ve duvardaki saate baktım. Yedi buçuğu biraz geçiyordu. Bu kadar erken uyandığım için kendime küfrettim. Çünkü bugün oldukça uzun bir gün olacaktı.
Tekrar yatağa girip uyumak istiyordum ancak bir kere uyandım mı geri uyuyamazdım, bu yüzden denemedim bile. Bana verilen küçücük odayı incelemeye başladım ben de. Daha önce girmediğim küçük tuvaletinin kapısını açtım. Küçük bir ayna, klozet ve oturak gibi bir banyo dolabı vardı. Aynaya bakmaktan kaçındım ve dolabı açtım. İçinde diş macunu, diş fırçası, ağız temizleme suyu ve dört top tuvalet kağıdı vardı. Dolabı kapadım. Kapının çalındığını duyduğumda yüreğim ağzıma gelmişti. Hemen, sanki bir suç işlemişim gibi, lavabodan çıktım ve kapıya koştum. Sakin görünmeye çalışarak kolu çevirdim.
İlaçlarımı getiren hemşire gelmişti.
Herhangi bir insanin gözlerine bakmam zaten çok zordu, kadın erkek fark etmezdi; ancak ultra yakışıklı erkeklerle göz teması kurmak beni bir domates gibi kızartıp kalbimin teklemesine sebep olurdu. Ve bana ilaçlarımı getiren hemşire, büyük ihtimalle bu binadaki en yakışıklı erkek hemşireydi.
Kafamı hemen öne eğdim ve kenara çekildim. İçeri girdi ve ilaçlarımı masaya bıraktı. Aynı anda etkileyici sesiyle "Günaydın, Mia."" Dedi. Tanrım. Tanrım. Tanrım.
Cehenneme gideceğim.
30'lu yaşlarında, büyük ihtimalle evli birinin sesinden bile bu kadar etkilendiğim için cehenneme gideceğim.
Yüzümde herhangi bir ifade yokken, kafamı salladım. "Kahvaltı hazır ve dokuza on kala kapanacak. Senin yerinde olsam hemen yetişirdim, bugün krep var." Dedi. Tekrar gülümsedi, ve odadan çıktı.
Derin bir nefes verdim ve titreyen dizlerimi durdurmaya çalışarak yatağa oturdum. Tanrım, insanlarla konuşmak bu kadar zor olmamalıydı, özellikle seksi olanlarıyla. Okulumdaki diğer kızların nasıl flörtleştiğini, erkeklerle ne kadar rahat konuştuğunu aklıma getirdim. Madem bir rehabilitasyon merkezindeydim, ve düzelmeye çalışıyordum; o zaman kendime bir idol bularak yola başlayabilirdim.
∞
Dolabımın kapağını açtım ve biyoloji kitap ve defterimi çıkardım.Kimya kitabımı geri koydum ve kapağı kapadım. Saatime baktım. Daha derse yirmi dakika vardı, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Sadece oturup soru falan çözebilirdim; ama bunun için tuvalete gitmem gerekiyordu-en son bahçede soru çözdüğümde "çirkin, şişman inek" lakaplarına yakıştırılmıştım çünkü- ve bunu istemiyordum. Evet, tahmin ettiğiniz gibi arkadaşım da yoktu. Hikayelerdeki, kendini beğenmeyen, kimse tarafından da beğenilmeyen, inek kızdım. Ama farklı bir yanım vardı ki; ben gerçekten çirkindim.
Eğer herhangi bir fanfic okumuşsanız, bilirsiniz ki, kız kendini sevmiyordur ve kendine çirkin ve şişman demektedir. Ancak multimedyaya bakarsınız ve Barbara Palvin'i görürsünüz. Şey ben Barbara Palvin değilim. Ben gerçek bir çirkin ve gerçek bir şişmanım. Şimdi kafanızdaki Barbara Palvin ya da herhangi güzel bir ünlüyü silin ve yerine siyah saçlı, soluk tenli, kısa boylu ve tombul bir kız getirin. Evet, Mia Brown bu işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
∞ broken ones ∞ || a.i. ||
Fanfiction"kimse yaralarını kaşımayı sevmez, ama bazen yapman gereken tek şey yara bandını çekmektir."