merbalar cnm okurlarım. birden ilham geldi desem yalan olur çünkü gelmedi. bu hafta ders çalışmayı arttırmam lazım o yüzden hemen yb yazıyım diye düşündüm, çünkü hafta sonuna kadar başka yb gelemeyecek üzgünüm :/ biraz aceleye gelmiş olan iğrenç bir bölüm olabilir ama elimden gelen buydu. bu arada multinin pek alakası yok ama mütüş bir gif feelsden öldüm. yine sizleri yorumda görmek isterim teşekkürler by <31
“Mia?” Kan, yanaklarıma pompalanırken yerdeki kusmuk parçasına bakmak midemin daha büzülmesine sebep oluyordu. Ama, hayır tekrar kusmayacaktım. Bu sadece utanmış olmamdan dolayı gerçekleşen bir büzülmeydi. Arkamı dönüp Ashton’a bakmak istemiyordum. Kalbim kulaklarımda atıyordu. Onun kalbimi gıdıklayan kıkırtısının, kalbimi kırmasını istemiyordum. Onun, o’nun gibi olduğunu görmek istemiyordum. Ashton’ın ilk tanıdığım Ashton olarak kalmasını istiyordum ancak yaşadığım tecrübeler bunun tam tersini söylüyordu. Elbette arkamı dönmek zorunda kalacaktım, ve elbette Ashton’ın yarı iğrenmiş, yarı kendini gülmemek için zor tutan yüzüyle karşılaşacaktım. Benimle dalga geçecekti. Ve ben sahip olduğum ilk ve tek arkadaşı da kaybedecektim.
“İyiyim.” dedim ve arkamı döndüm. Söylediklerimin tersini çıkmasını umardım ancak bu olmadı. Benimle dalga geçmemişti, henüz, ancak o da kusacakmış gibi görünüyordu. Büyük ihtimalle hafif bir midesi vardı ve kusmuk görünce kendini tutamayan insanlardandı. Ve şimdi benden iğrenmişti ve benle asla bir daha konuşmayacaktı ve… Ah Tanrım hayır bunu yapmış olamam.
Hırkasını, üstünden parmak uçlarıyla kaldırdığında onun üzerine de kusmuş olduğumu gördüm.
Mükemmel. Harika. AFERİN MIA SENİN AMK MIA.
“Ah Tanrım, çok özür dilerim, Ashton. Yüce İsa adına, ben nasıl- özür dilerim. Tanrım, siktir!” O kadar çok utanıyordum ki yoldan bir seyyar manav geçse, beni düşmüş domateslerinden biri sanıp yanına alabilirdi ve bu gerçekten işimi görürdü. Çünkü Ashton’ın bana “her şeyin GERÇEK ANLAMDA içine ettin” bakışlarını görmektense, hayatımın geri kalanını 40 yaşında, pala bıyıklı bir manavcıyla geçirmeyi yeğlerdim. Hem kim bilir, belki manavcı iyi kalpli biri çıkardı ve şaşırtıcı derecede yakışıklı oğluyla evlenmeme izin verirdi. Sonra adı Joshua olan kocamla ikiz kızlarımız olurdu ve 3 bacaklı Lucky adlı bir köpek alırdık. Bir gün bir parka piknik yapmaya gittiğimizde Ashton ve onun seksi ailesini görürdük ve o zaman yüzleşmeye hazır olabilirdim. Tam anlamda değil, ama belki.
“Önemli değil, Mia. Sakin ol.” dedi ve bana yaklaştı. O anda ağladığımı fark ettim. Sadece utanmamıştım, korkmuştum da. Titriyordum. Sahip olduğum tek arkadaşı kaybetmekten deli gibi korkuyordum. O karanlık günlere geri dönmekten korkuyordum. O’nu hatırlamaktan korkuyordum. Başparmağıyla gözümdeki yaşı silerken kafamdaki Joshua ölmüştü bile. “Sana sarılırdım ancak bu ikimiz için de iyi bir fikir olmayabilir o yüzden bence geri dönüp biraz temizlenelim.” dediğinde birlikte güldük ve sonrasında yol boyunca kendime küfrettim. Neden üstüne kustum ki? ASHTON BANA SARILACAKTI VE BEN LANET OLASI MİDE SIVILARIM VE BİRAZ KARBONHİDRATLA BUNU ENGELLEMİŞTİM. Her neyse. Bu olmasaydı belki de “sana sarılırdım” cümlesini onun toz pembe muhteşem, mükemmel, harika, büyük ihtimalle pamuk şeker tadında olan dudaklarından duyamayacaktım. Yolun yarısına vardığımızda Ashton’ın üstündeki biraz kokmaya başlamıştı ve bu kadar rahat yürümesi tuhaf duruyordu.
“Neden üstündekini çıkarmıyorsun?” diye korkarak sordum. Bana güven vermiş olsa da hala emin olamıyordum. Sonra ise sorduğum sorunun aslında oldukça cinsel anlaşılabileceğinin farkına vardım ve hemen düzeltmeye çalıştım. “Y-yani onu demek istemedim, ben sadece,”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
∞ broken ones ∞ || a.i. ||
Fanfic"kimse yaralarını kaşımayı sevmez, ama bazen yapman gereken tek şey yara bandını çekmektir."