∞ two ∞

241 22 16
                                    

Selammmmmm. Öncelikle bu bölümü ShutUpQueen'e ithaf etmek istiyorum bana mesaj atarak beni ne kadar çok mutlu ettiğini bilemezsin biaç. Ayrı ayrı bütün okurlarımı seviyorum tabee;) Neyse kısaca bir açıklama yapayım, multimedyadaki şarkıyı dinleyebilirsiniz isterseniz. Mütüş bir şarkıdır, albümün kendisi de mükemmel; grup da mükemmel. Neyse siz okuyun hadi iyi okumalar I lava you ndejknjk <31

Yürek yemiş olmalıydım.

Birden bire kendimi cesur hissetmiştim ve kafeteryada cips yiyerek test çözmeye kendimi layık görmüştüm. Şu ana kadar her şey iyi gidiyordu. Yani evet herkes bana bakıp “Bu boklu burada ne yapıyor?” diye fısıldıyordu ama kimse yanıma gelmemişti ki bu iyiydi. Yüzümün yandığını hissediyordum ve önümdeki karmaşık sayı probleminden hiçbir şey anlamıyordum ama çözüyormuş gibi yapmalıydım. Onları görmezden gelecektim.

Planım işe yarıyor gibiyi ama ağzıma bir cips daha atarken önümden gülüşerek Michael, Luke, Calum, Hayley ve onun birkaç arkadaşı geçti ve tam karşımdaki masaya oturdu. Tam karşımdaki masaya. Şansıma sıçayım.

Cipsi çiğnemeden yuttum ve paketi görmemelerini umarak çantama sokuşturdum. Kitabı çoktan görmüşlerdi zaten, ben de telefonumu çıkardım ve onunla oynuyor gibi yaptım. Tanrım, lütfen beni görmezden gelsinler. Lütfen, lütfen.

Birkaç dakika boyunca gülmeye ve yemeklerini yemeye devam ettiler. Okulun geri kalanı da onlara uyuyordu. Ancak Luke beni işaret edip sesli bir kahkaha patlattığında herkes sustu. Siktir.

Görmezden gelmeye devam ediyordum. Ancak en sonunda adımı söyleyeceklerini biliyordum. Gözlerim yanmaya başlamıştı. Vücudumdaki her yerin kızarmaya başladığını biliyordum ve kalbim deli gibi çarpıyordu. Hayley benimle yaşıt olmasına rağmen benimkinden kat kat daha  kadınsı sesiyle “Mia Brown?” dedi. Lanet olsun. Kalbim göğsümü parçalayarak çıkacaktı ve umduğum şey de buydu. Çünkü kalbim yerinden fırlarsa onlara dönmek zorunda kalmayacaktım.

Ve döndüm.

Kime bakmam gerektiğini bilmiyordum. Hiçbirine bakamazdım zaten. Hayley’le bir göz göze geldikten sonra tekrar yere baktım.”Bizim karşımızdaki masaya sadece belirli kişilerin oturabileceğini biliyorsun değil mi?” dedi. Onların karşısındaki masaya oturmamıştım. Onlar benim karşımdaki masaya oturmuşlardı. Bunu söylemek yerine kafamı hafifçe salladım. “Benimle konuşurken gözlerime bak Mia Brown.” Hemen orada düşüp bayılabilirdim. Herkes susuyordu. Bir tek onun sesi yankılanıyordu. Çıt çıkmıyordu kafeteryadan ve ben yeşil gözlerine baktığımda ciddi anlamda yandığımı hissettim. Sanki kırmızı alevler vücudumu sarıyordu ve ben çığlık bile atamıyordum.

Geçiştirmek için “Ö-özür dilerim, hemen kalkıyorum.” Dedim. Çantamı omzuma astım ve bütün bunların bitmesini umarak hızlı adımlarla çıkışa yürümeye başlayacaktım ancak arkamdan bağırdı.

“Bekle! Daha seninle işim bitmedi Mia Brown.”

Tanrım neden? Neden ben? Sadece bir pazar kiliseye gitmedim ve o gün kramplarım azmıştı, Tanrım lütfen. Lütfen bir yardımcı gönder bana.

Arkamı döndüm. Bana doğru yürüyordu. Dizlerim titriyordu o ise her zamanki asalet ve endamına bir de öfke katmıştı. Siyah topuklu çizmelerini vura vura dibime kadar geldi.

“Karnındaki kelebekler hala dışarı çıkıp Michael’ın kıçına şaplak atmak istiyor mu?”

Kafeteryada gürültülü kahkahalar koptu.

∞ broken ones ∞ || a.i. ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin