Dokuzuncu Bölüm

82 11 0
                                    

(bundan böyle bölümlerin hepsi yazar anlatımıyla olacak. :) )

Marinette o kağıdı eline aldı ve yavaşça açtı.

İçinde Chloé'nin harika el yazısıyla yazılmış birkaç ingilizce cümle vardı. Bir kez okudu, iki kez okudu. Ama kafası çok karışıktı ve ne olduğunu bir türlü anlayamıyordu.

Banyoya gidip yüzüne iki kez su çarptı. Kendine geldiğinden emin olduktan sonra odaya geri döndü.

Kağıdı eline tekrar aldı ve bu sefer karşısında biri varmış da ona okuyormuş gibi konuşma hâlinde okumaya başladı.

"Marinette, sana iki konudan bahsedeceğim. Biri Adrien ve sen, ikincisi uğurböceği..."

Kağıtta hiç şüphesiz bunlar yazıyordu. Artık emindi. Telefonunu eline aldı ve birkaç sayı tuşladıktan sonra numarayı kontrol edip arama tuşuna bastı.

Çalıyor...

Çalıyor...

"Efendim Mari?"

Kızın sesi oldukça sinirli geliyordu ve Marinette bu kızgınlığının niçin olduğunu biliyordu. Chloé bekletilmeyi sevmezdi. Hatta nefret ederdi. Bir şeyin istediği an olmasını istiyorsa o an kesinkes gerçekleşmesi gerekirdi.

"Mari orada mısın?"

Chloé'nin sesiyle irkilip kendine gelen Marinette hemen boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.

"Şey... Aslında biliyorum çok geç oldu ama ben bugün bana verdiğin kağıdı ancak az önce okuyabildim."

"Yani?"

"Yani... Yani benim evime gel ve bu konuyu konuşalım. Müsaitsen?"

"Müsaitim. Ayrıca kızgın... Bunca zamandır aklın neredeydi Mari? Beni son zamanlarda çok ihmal ediyorsun, gözümden kaçmıyor."

Marinette kızın bu içten açıklaması karşısında kısa bir şok geçirdi.

Chloé duygularını normalde böyle içtenlikle kimseye açmazdı, çoğu zaman Marinette'e bile.

"Üzgünüm Chloé. Ama pastanede son bir haftadır çok fazla ilgilenmem gereken iş var ve erteleyemeyeceğim işler. Kendimi bile hatırlayamıyorum bazen. Seni ihmal ettiğim için beni bağışla."

"Tamam, öyle olsun. Geliyorum."

Dedi ve birkaç saniye sonra çağrı kapandı.

Marinette gerçekten şaşkındı. İlk önce o not, sonra Chloé'nin telefonda söyledikleri... Zaten karmakarışık olan zihni daha da karışmıştı sanki.

Kalktı ve mutfağa gidip kahve hazırlamaya başladı. Chloé kahve içmeye bayılırdı. Hem sohbet ederken kahvenin güzel bir eşlikçi olacağını düşünmüştü.

Yarım saat sonra zil sesi duyduğunda tezgahın başından ayrılıp kapıya yaklaştı.

Gelenin kim olacağını biliyordu ama yine de "Kim o?" diye sormaktan kendini alıkoyamadı.

Cevap gelmedi ama o yine de kapıyı açtı. Gelen kişi beklediği kişiydi.

"Hoşgeldin Chloé"

"Hoşbulduk."

İçeri giren Chloé akşam esintisinde üşümemek için üzerine giydiği ceketi vestiyere astı ve salona doğru ilerlediler.

İçeri geçip koltuğun birine oturduklarında Chloé oldukça üzgün ama bir o kadar da heyecanlıydı. Marinette onu uzun zamandır böyle görmediği için bu durumuna çok şaşmıştı.

Marinette hemen kahveleri hatırladı ve konuşmaya başlamadan önce Chloé'den müsaade isteyip mutfağa geçti ve kahveleri bardaklara koymaya başladı.

Nihayet bardaklar kahveyle dolduklarında iki eline de bardakları aldı ve salona, Chloé'nin yanına geçti.

Oturduktan birkaç saniye sonra bardağın birini Chloé'ye uzatırken diğerinden bir yudum içti ve masaya bırakıp dostunun ne söyleyeceğini merakla düşünmeye ve söylemesini beklemeye başladı.

Nihayet Chloé boğazını temizlemiş ve konuşmaya başlamıştı.

"Marinette, ben aslında... "

İki günde yazmaya çalıştığım kısacık bölümü bütün üzgünlüğümle yayımlıyorum.
.
.
Sınav haftası yeni bitti henüz... Lakin haftaya ikinci sınavlarım başlıyor. Nisan'ın 7'sinden sonra artık tamamen aktif olacağım♥️
.
.
Sizin sınavlarınız nasıl geçti? Hadi yazın da sohbet edelim biraz. Özledim hepinizi😍
.
.
Sizi seviyorum, kendinize iyi bakııın♥️

AŞK MEYDANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin