Gözlerimi açtığımda karanlık bir yerdeydim, demek ki ölmüştüm ama annem nerdeydi? Ben onun içi ölmeyi göze almıştım fakat o şuanda yoktu, nerdeydi? Ya annemi bulamazsam ozaman boşuna mı intihar etmiş olacaktım. Hayır, hayır onu bulacaktım kesinlikle onu bulmalıydım!
Etraf okadar siyahtı ki kendimi bian uzayboşluğanda gibi hissetmiştim. Ufacık bir umutla bile olsa bağırmaya başladım "Anne. Anneee. Annee nerdesin. Bak yanına geldim. Ama yoksun. Nerdesin anne?" Aklımda deli sorular vardı ' Ya burda değilse? Ya beni görmek istemiyorsa? Ozaman boşuna mı intihar etmiştim?'
Başımı ikiyana sallıyarak aklımdaki soruların beni elegeçirmelerini engellemeye çalıştım. Ama artık çok geçti içimdi ki umutsuzluk tomurcuklanmaya başlamıştı bile.Titreyen bir sesle tekrara bağırdım ."An-ne lü-lütfen ses ver. Anne lütfen. Nerdesin söyle bana. ANNE!"Gözlerimi açtığımda artık karanlık bir yerde değildim. Daha garibi burası oraya kıyasen daha aydınlık ve ağaçlarla dolu bir yerdi. Gözlerimi ovarak etrafa daha net baktım. Karşımda ağaca yaslanmış, Benden tahminen 5 yada 10 santim daha uzun olan biri vardı. Bana gülümseyerek elini uzattığında tedirginlikle elini tutup ayağa kalktım.
Ayağa kalkınca ondaki bir şeylerin bana tanıdık geldiğini fark etmişdim. Kömür siyahı saçları ve kan kırmızı gözleri vardı. Bana bir yerden tanıdık geliyordu ama nerden? nerden? . Bian nerden hatırladığım aklıma geldiğinde aynı anda baş ağrımda geri gelmişti. Düşüncelerimi dağıtıyor ve hatırlamak istediğim şeyi örtüyordu ama neden böyle oluyordu.Dibimdeki kişi "Düşüncelerine yoğunlaş ve istediğin şey için mücadele et ozaman başındaki ağrı yok olacak." Sanki birşeyler biliyormuş gibi konuşuyordu bu yüzden dediğini yaptım. Hatırlamak istediğim şey........Hatırlamak istediğim şey....onun nerden tanığımdı. Başımdaki ağrı daha fazla şiddetlendiğinde omzumda bir el hissettim, Omzumda bir şey canımı yakarken ben sadece yanımdaki kişinin
sesine odaklana biliyordum "Sakin ol." sakin olmalıydım. İstemszice dediklerini yapıyordum ve işe yarıyordu başımdaki ağrı geçmeye başlamıştı. Hatırlamak istediğim şey nihayetinde gün yüzünü çıkmıştı. Dur bi dakika, hızlıca arka mı döndüm karşımdaki kişiye
"Sen...sen osun. Ama nasıl?" hatırladığım şey ile ürkmüştüm çünkü en son banyoda sinir krizi geçirdiğim zaman görmüştüm. Ama ona dokunamazdım, hayel gücümün bir ürünü olması lazımdı. Öyle olmalıydı. İçimi yavaş yavaş bir korku kaplamaya başlamışdı.
benim tersime o daha sakin bir tavırla " Dünyada sana gerçeği söylemezdim ama burda sana herşeyi anlata bilirim, Angela." Gülümsedi "Yada iblisin kızımı demeliyim." O bir şeyler diyordu ama ben hiç birşey anlamamıştım ve sanki farklı gezegendeymişiz gibi konuşuyordu. "Dünyada derken?
dünyadayız zaten." Sırıttı " Değil mi?" Bana doğru bir adım attığında bende geriye doğru bir adım attım "Aslında....." sözünü kesen şey ise birisini ormandan bağırması olmuştu "Birisi mi var orda?" Ben sesin geldiği yöne bakarken o çoktan kaybolmuştu. Daha iki saniye önce gözümün önündeydi bunu nasıl yapmıştı?Ağaçların arasından biri çıktı, Sanırım demin seslenen çocuktu. Yanıma gelip beni tanımaya çalışmışdı. Tanıyamayınca büyük bir şüphe ile " Sende kimsin? Buraya nasıl girdin?" buraya nasıl mı girdim. hakkatten buraya nasıl girmiştim. En son uçurumdan aşağıya atlamamışmıydım
peki ozaman burası neresiydi? Yoksa ölünce buraya mı geliniyordu? büyük bir merak ve saflıkla karşımdaki , benden bir iki yaş daha büyük olduğunu düşündüğüm kişiye " Sende mi ölüsün yoksa?" diye sormuştum. Kaşları çatılmıştı. Sanırım sorusuna soru ile karşılık verdiğim için kızmıştı. Ukala bir ses tonu ile
"Ne saçmalıyorsun sen acaba? Buraya nasıl girdiğini sordum." tekrar aynı soruyu yöneltmişti ama bilmiyordum. Derin bir nefes alarak " Buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum." Bu sefer karşımda ki çocuk daha fazla sinirlenerek " Buraya O.İ.S den olmayan kimse giremez. Şimdi bana doğruyu söyle buraya nasıl girdin!?"O.İ.S mi oda neydi? özel teşkilat falan mı? şimdi fark ediyordum da bu çocuğunda saçları renkliydi ama onun saçları lacivert tonlarındaydı, gözleri ise saçlarına uyum sağlamış bir haldeydi. "Gerçekten buraya nasıl geldim bilmiyorum. Ayrıca O.İ.S nedir?" Sorduğum soru ile daha fazla sinirlenmişti
" Bir öğrenci yaşlarında gibisin ama O.İ.S nin ne olduğunu bilmiyormusun." Karşımdaki çocuk bana garip garip bakarken ben hala bişey anlayamadığım için kendimi kötü hissetmeye başlamıştım. Ağaçların arasından bir kızın sesini duyunca oraya doğru baktım. "Openiya İblis Savaşçıları Okulu. Açılımı bu"
benimle konuşan kişiye göre bu kızın sesi daha yumaşak bir tondaydı. Benimle kaba saba konuşan kişinin yanına gelerek samimice gülümsedi ve " Sanırım aktarım sırasında bir terslik oldu? O yüzden hafızasını kaybetmiş olabilir." Benimle konuşmuyordu ama aktarım derken? Kızın lafını bölerek"Şey aktarım derken? Ayrıca Openiya mı? Ben dünyada böyle bir okul olduğunu bilmiyordum." Dediğim şey ile ikisi de kaskatı kesilmişti, ne demiştim şimdi ben? kız sakin davranmaya çalışarak "Sen Dünyadan mı geldin?" diye sormuştu. Sorusuna soru ile karşılık verip " Burası zaten dünya değil mi?"
diye sormuştum. Kız ilk biraz durup daha sonrada bana hiç güven vermeyen bir gülümseme ile " Bir dakika beklermisin, Komutan03 benimle gelirmisin." soruyor gibi değildi daha çok emir veriyordu. Onlar benden uzağa giderken ben ise olduğum yerde durmuş dedikleri şeylere bir anlam vermeye çalışıyordum.Acaba benimle dalga mı geçiyorlardı? Oysaki kendimi uçurumdan aşağıya attığıma emindim. Peki şimdi nasıl burdayım? ve o uyandığımda yanımda olan kişi nerdeydi? daha doğrusu o kimdi? neden bana iblisin kızı demişti? Ardı arkası kesilmeyen sorularıma bir cevap bulmak istiyordum ama
içimden bir ses bu sorularımın çoğuna şimdi cevap alamayacağımı söylüyordu. Kız tekrar yanıma gelerek "Hadi gel seni okula götürelim belliki kaybolmuşsun." demişti. Ama kaybolmadığıma emindim ayrıca diğer kişi yani kızdan duyduğum kadarı ile komutan03 nerdeydi? Kız kolumu tutup
beni hareket ettirmeye çalışcağı sırada kolumu kendime doğru çekip "Afedersiniz ama ben kaybolmadım. Aslında buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum." dedim tüm gerçekleri söyleyerek. Kız tavrımdan hoşnut kalmamış olacak ki " Bu okuldan olmasaydın bu ormana giremezdin." gülümsedi ve bana çocukmuşum gibi davranarak
"Yani derslerden kaytarmak yok. Hadi bakalım gidiyoruz." dedikten hemen sonra tekrar kolumu tutmuştu, ben ise hiç birşey söylemeden onun ile birlikte ilerlemeye başlamıştım. Yaklaşık 15 dakika sonra ihtişamı ile göz alıcı ve bir okadar da büyük beyaz bir kapının yanına gelmiştik.Kız sessiz bir şekilde bir şeyler söylemiş daha sonrada kapıyı dokunmuştu, ilk ne yaptığını anlamamıştım ama kapı bi anda açılınca şaşkınlık ile kıza bakmıştım. Bu nasıl bir teknolojiydi böyle,etrafta kapının açılması için destek olacak hiç birşey olmamasına rağmen kapı zorlanmadan açılmıştı.
Bu nasıl olmuştu? dünyada böyle bir teknoloji varmıydı gerçekten. Varsa gerçekten sihir gibiydi. Kapıdan içeri girdiğimizde ağzım açık kalmıştı, burada devasa büyüklükte bir okul vardı. Aynı zamanda bu zamana kadar görmediğim garip ama hoş bir mimarisi de vardı. Dışarda 30 a yakın öğrenciden başka kimse yoktu,
sanırım bu öğrenciler bedendersindeydi. Bir kaçı top ile oynamaya başladıklarında durup onları izledim. Kız topu havaya attı ve....ve hiç vurmadan karşıya gönderdi. Dur ne! doğrumu gördüm, gördüklerimi teyit etmek için gözlerimi ovup tekrar bakmıştım. Karşıdaki çocuk da hiç dokunmadan topu karşıladığında
şok üstüne şok yaşamışdım. Yanından ayrıldığımı fark eden kız bana bağırarak "Hey buraya gelsene, neden orda duruyorsun.Gel hadi." diye ufak çaplı azarladığında ben hala Çocukların topa dokunmadan nasıl vurduklarını çözmeye çalışıyordum.Beni çağıran kızın yanına giderken aklımdan tek bir şey geçiyordu 'Bu okul nasıl bir teknoloji kullanıyordu?'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angela
Фэнтезиgüçleri yüzünden sürgün edilen en küçük kişiydi o. Hayatını doğduğu gezegenden dahada uzak bir gezgende yaşıyordu. Güçlerini bu gezegende kullanamadığı için bu gezen tercih edilmişti;Oysaki sormamislardi bile minik bebeğe, evini bırakmak istiyormusu...