Yine aynı kabusu görüp kan ter içinde kalmıştım. Her gün aralıksız aynı kabusu ve aynı acıyı tadıyordum. Her kabusumda beyazlar içinde bir şövalye oluyordu ve ben hep kırmızılar ve siyahlar içinde oluyordum. Şovalyeden ne kadar kaçarsam kaçayım bir şekilde elindeki beyaz kılıçla tam kalbimden beni öldürüyordu. Her uyandığımda kalbime saplanan o kılıcın acısını hissediyordum fakat kalbimin olduğu yere hiçbir şey olmuyordu.
Anlımdaki teri silip terden yapış yapış olmuş saçlarımı geriye attım. Terlediğim için banyo girdim. Üzerimdeki giysileri teker teker çıkarttım ve sıcak suyu açarak banyoya girdim. Sıcak su tenime nüfuz ettiğinde sanki vücudumdaki tüm gerginliği, stresi ve korkuyu emip daha sonrada tenimden akıp gidiyordu. Saçıma sürdüğüm şampuanın kokusu o kadar güzeldi ki Kabusum bu kokunun yanında ezilerek yok olmuştu. Saçımı şampuandan arındırırken rahatladığımı hissettim. Banyodan çıkıp bornozumu giydim ve odama geçtim. Dolap kapağımı açıp bir yandan saçlarımı kuruturken diğer yandan ne giyeceğimi seçmeye çalışıyordum. Yaz mevsimindeydik bu yüzünden elime bol üstünde beyaz harflerle Bad girl yazılı siyah, yarım kol bir tişört aldım. Altıma da yine siyah renkli bir dar kot pantolon alıp hızlıca üstümü değiştirdim. Saçlarımı da düzleştirdikten sonra artık hazırdım. Çantamı sırtıma takıp aşağıya indim. Daha merdivenlerdeyken patates kızartmalarının o leziz kokusu evi resmen avucunun içine almıştı. Patates kızartmasını o kadar çok seviyordum ki kokunun beni büyülemesine ve bana yön vermesine izin vermiştim. Koku sanki beni rüzgarda hareket eden bir yaprak misali mutfağa götürdüğünde kontrolu tekrar ele almıştım. Annemin kızarmış altın sarısı ve çıtır çıtır olan patatesleri peçete serili olan tabağa nasıl koyduğunu izledim. Daha sonra annemin yanına giderek " Günaydın anne" dedim. Annem son patatesleri de kızgın yağdan alıp tabağa koyduktan sonra "Günaydın kızım bugün yine erkencisin." dedi. Bende"Bu gün yine okula yürüyerek gitmek istiyorum hava çok güzel." dedim masum masum gülümseyerek. Annemde tüm merhamet duygusu ile
"Tamam kızım. Şimdi geç yemeğini ye sonrada tabakları falan lavaboya koyarsın ben kafeyi açayım."Bende başımla onaylayarak Patates kızartmalarının üstüne ilk mayonez ve daha sonra ketçap dökmeye başladım. O kadar lezzetliydiler ki ağzım doluyken bile daha çok yemek istiyordum. Yaklaşık 10 dk içinde tüm patates kızartmalarını silip süpürmüştüm. Tabakaları ve bardakları lavaboya bırakıp evden çıktım ve okuluma doğru yürümeye başladım.
Yolda giderken kuşların sesi bana eşlik ediyor sanki benimle birlikte yürüyordu. Bu güzel günde temiz havayı içime çeke çeke okula gitmiştim. Okula vardığımda birbirine sarılan arkadaşları, kankaları görüyordum ama beni bekleyen bir arkadaşım yada kankam yoktu. Belki de en iyisi budur. Düşüncelerime daldığım sırada çoktan okula girmiştim. Sınıfım 3. Katta olduğu için merdivenlere doğru yönelip 3.Kata çıkmıştım.
Sınıfa girer girmez her zaman oturduğum yere yani duvar kenarındaki en arka sıraya oturdum. Bu sıra artık benimle özleşmişti resmen, çünkü her yıl her sınıfta bu sıraya oturuyordum. Burda çok fazla göze çarpmıyordum bu yüzden de çoğu kişi beni umursamıyordu ki gerçekten çok güzel birşeydi bu.
Hoca sınıfa girdiğinde tüm sınıfla birlikte bende ayağa kalkmıştım. Hoca "Oturun."diyince yine aynı şekilde tüm sınıfla birlikte bende oturmuştum. Hoca yoklama alırken bi anda kapı çaldı ve tüm dikkatler kapıya yoğunlaştı. Hoca"gel"dedi ve içeri bir kız girdi. Yanında da müdür vardı. Sınıfin tam ortasında da tahtanın önünda durarak "Bu yeni arkadaşınız Elis." dedi ve hocamızda
"Tamam müdür bey. Sende elis boş bir yere geç otur."dedi. Müdür de başını onaylamak için sallayıp sınıftan çıktı. Kız boşsıra ararken gözü benim yanıma sahiplenircesine bakıyordu. Of gerçekten mi ya. İçimden haykırıyordum beni duymasını ve yanıma oturmamasını istiyordum ama her şey boşuna. Kız 1 saniye içinde çoktan yanıma gelip oturmuştu bile. Ben kaya bildiğim kadar oturduğum yerde uzaklaştım. Kız bana bakınca bende ona bakmıştım ve daha sonra hızlıca önüme dönmüştüm.
"Şey afedersin şuan zamanı değil ama çok merak ettim.Saçların ve gözlerin gerçek mi?"diye sormuştu. Bekledigim bir soruydu bu yüzden soğuk kanlı olup umursamaz bir şekilde konuşmaya başladım. "Hastalık yüzünden. Dünyada bir tek bende olan bir hastalık yüzünden."dedim.
8. Sınıfta saçlarım ve gözlerim için uydurduğum ufak bir yalandı bu. Şu anda 12.Sınıfa gidiyordum yani liseye geçtiğimden beri aynı yalanı söylüyordum kimsede sorgulamıyordu. Kız büyük bir merak ile koluma hafifçe dokunup
"Bakarmısın birşey diyeceğim."dedi bende içimden 'Of' diyerek kıza döndüm. Ama kızın gözleri ışıl ışıl dı.
Yine umursamaz bir şekilde "Efendim." dedim. Kız ruhsuz halime biraz bozulmuş olsada bozuntuya vermeden devam etti. "Benim ablam çok iyi bir doktor bir çok ödülü var ve senin hastalığında dünyada hiç yoksa ablam senin hastalığını inceleyebilir mi?" çok masum bir şekilde sorsada olmayan bir hastalık için kobay olmayı kabul etmeyecektim. Çok kısa ve net bir cevap olarak "Hayır. Şimdi lütfen dersi dinle" dedim ve önüme dönüp kalemimi elime alıp kalemim ile uğraşmaya başladım. Yaklaşık yarım saat sonra ders bitmişti.Tam sıradan kalkıp biraz hava alacaktım ki önüme yine o kız dikilmişti.Gercekten çok inatçı.Hafiften sinirlenmeye başlayarak "Önümden cekilirmisin." Dedim.Kiz sesimin tonundan sinirlenmeye başladığımı anlamıştı ve kenara çekilerek "Şey tamam çok sık boğaz ediyorum ama hayatımda ilk defa kırmızı saçlı ve kırmızı gözlü birini görüyorum.Senin saçların sanki boya gibi ama boyadan daha gerçekçi duruyor. Gözlerinde aynı şekilde ilk lens taktiğini düşünmüştüm ama hastalığım var diyince lens takmadığını anladım. "Dedi.Bende içimden 'Ne kadar çok konuştun be.' Diye geçirerek cevap verdim "Eee yani.Benim saçlarımı ve gözlerimi merak eden ilk kişi sen değilsin.Ayrıca haslatalığım yüzünden kobay olmak istemiyorum.Yani bir daha gerekmediği sürece benle konusmazsan sevinirim."dedim ve yanından geçerek sınıfı terk ettim.Hizlica ve çok mutlu bir şekilde dışarıya çıkıp dersin yorgunluğunu ve yeni gelen kızın baskısını üzerimden atmak için temiz havayı içime çektim.Gercekten biraz da olsa rahatlamış hissediyordum.Ders zili çalınca tekrar sınıfa çıkarak yerime oturdum.Yanımda hala yeni kız yani elis vardı. Ona karşı fazla soğuk davranmama rağmen hala burdaydı gerçekten amacı ne bu kızın.Başka biri olsa ilk teneffüs anında yerini değiştirir di. Neyse bana bulaşmasında.Hoca geldiğinde sınıfça ayağa kalktık ve hoca "oturun çocuklar."diyince sınıfça oturduk.
Ders rehberlik di.Hocamız genelde uyumamıza yada başka şeyler le ugrasmamıza izin verirdi.O yüzden bu gün yanıma A4 kağıdı ve birkaç tane boya kalemimi getirmiştim.A4 kağıdımı ve boyalarimi çantamdan çıkartıp ne çizsem diye düşünmeye başladım.Daha sonra aklıma rüyamda her gün bana saldıran beyaz şövalye geldi ve onu çizmeye başladım. Aynı rüya yi üst üste tekrar tekrar görmeme rağmen uyandığında detaylar her zaman bulanıklaşiyordu....
Resmimin bitmesine az kalmıştı.Resmime uzaktan bakınca beyaz şövalyenin rüyamdaki kadar korkutucu olmadığını fark etmiştim.Aslında beyaz şövalye gözüme şuan çok ihtişamlı gözüküyordu.
Hani olurya kötüler her zaman siyah ve iyiler her zaman beyaz olur.Neden rüyamda kötü gibi gözüken bendim oysaki beyaz şövalye benden daha kötü gibi duruyordu . Düsüncelerimle boğuşurken zil çaldı ve yanımda ki kız "Vayy gerçekten çok güzel olmuş. "
Dedi.Onu umursamayarak ayağa kalkacağım sırada kolumdan tutup beni durdurdu.Bende ona şaşkinca bakmaya başladım.Gecen teneffüs kendimi iyi izah edememişmiydim.
"Bak haklısın sana öyle davranmamlıydım.Ama ablama yardım edersem benle gurur duyacagını düşünmüştüm.Neyse Her şeyi silip baştan başlayalım mı?Ben elis.Senin adın ne ?"Daha cevabımı bile beklemeden ön atakta bulunmuş ve tanışmak için bana elini uzatmış dı. İlk kıza daha sonra uzattığı eline ve tekrar kıza baktıktan sonra konuşmaya başladım."Arkadaş istemiyorum.Arkadas istiyorsan..."
Elimle grubça oturmuş kahkaha atanları gösterdim ve devam ettim
"...onlarla arkadaş ol.Benimle değil."
Dedim ve geçen teneffüs de yaptığım gibi cevap vermeden tekrar aşağıya indim.Bahceye çıkıp hava alacaktım ama acıktığım için rotamı değiştirip kantine girdim...Umarım beğenirsiniz 😔
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angela
Fantasygüçleri yüzünden sürgün edilen en küçük kişiydi o. Hayatını doğduğu gezegenden dahada uzak bir gezgende yaşıyordu. Güçlerini bu gezegende kullanamadığı için bu gezen tercih edilmişti;Oysaki sormamislardi bile minik bebeğe, evini bırakmak istiyormusu...