Alex'in arkamdan geldiğini hissedebiliyordum ama neden bukadar tepki vermiştim, neden bu kadar duygusallaşmıştım, herşey biranda üst üste geldiği için mi olmuştu bunlar, yoksa aslında dünyada yaşadığım ve bastırarak yıllar geçirdiğim acılarım şimdi asıl doğduğumu öğrendiğim gezegende mi kendilerini ifşa etmeye başlamışlardı, sanki duygularım bir anda yavaş yavaş şefaflaşıyormuş gibi hissediyordum. kendime zamanla ördüğüm o beyaz duvar dışarıyı görebileciğim ve onlarında beni görebileceği şekilde şefaflaşırsa napardım? hiç bir fikrim yada planım yoktu... Odanın kapısının önüne geldiğimde biraz daha sakinleşmiştim ve yaptığımın saçmalık olduğuna kanat getirmiştim. İçeri girip direkt olarak yatağıma oturduğumda Alex de benden sonra odaya girmişti ve tepkimi ölçüyordu. Sessiz kalmam karşısında söz hakkının kendisinde olduğunu anlamış ve konuşmaya başlamıştı,"Ne kadar ağır bir ceza aldığımı tahmin bile edemezsin Angela!" yoldayken hafifleyen öfkesi hatırladığı cezası yüzünden geri gelmeye başlamıştı bile. Umursamaz bir şekilde omuzlarımı silktim ve gözlerinin içine baktım "Bu beni alakadar etmez ama yinede kütüphanede beni kurtardığın için teşekkür ederim." umursamaz çıkan ses tonum belliki onu rahatsız etmiş hatta dahada öfkelenmesini sağlamıştı. Bir hışımla arkasını dönüp kendince, benim anlamadığım bir dilde bir şeyler mırıldandıktan sonra tekrar bana dönmüştü bu sefer konuşma sırası ondaydı " Zaten seninle ilgilenmek yeterince tiksinç bu yüzünden yorumlarını kendine sakla. Ha bide iyileşene kadar bu odadan benden izinsiz çıkamayacaksın! Beni anladığını varsayarak gidiyorum..." hem beni kısıtlamış hem tiksinç olduğumu söylemişdi ve şimdi gidiyordu. Gitmesine izin vermeyecektim dünyada bile kısıtlanmamıştım burda da kısıtlanmayacaktım, bunu kaldıramazdım. Ayağa kalkmam ile Alex'i kolundan tutup durdurmam bir olmuştu. Alex kolunu hızla benden çekerken ben öfke ile "Sen kendini ne sanıyorsun ki! iyi niyetimi kötü algılayıp daha sonrada beni buraya kilitleyemezsin buna hakkın yok! Hah...birde tiksinçmiyim vaycanına tahmin et bakalım sen benim içim neyi ifade ediyorsun, sadece iğrenç bir pislik, kendini birşey sanan ve bana ger...." az kalsın kendimi ifşa edecekken durmuştum, eğer devam etseydim sonu çok kötü bitebilirdi. Alex sinirle bana dönerek " Dünyadan gelmiş birine bakıcılık yapmamı başka hangi kelime tefsir ederdi bilmiyorum!!! Ayrıca unutma.." elini hafif havaya kaldırıp avucunu açtı ve avucunun içinde oluşan ateşle devam etti " Burda sana istediğimi yapma hakkına sahibim bu yüzden daha fazla olay çıkarma ve uslu uslu otur!" dediği şeylerde yeterince tehdit mesajı varken elinde oluşan ateş bunu gereksiz bir şekilde garantileyerek ışık saçıyor ve ısı yayıyordu. Bir adım geri giderek daha fazla konuşmamın kendime zararı olacağı fikrine vararak sessiz kalmıştım. Alex'in yüzünde galibiyet gülüşü yada en azında şeytani bir sırıtma bekliyordum ama o tepkisiz kalarak arkasını dönerek odadan çıkmıştı - odanın kapısını bile çarpmamıştı-. Yatağımın hemen yanındaki şifonyerde bıçağımı görmüş ve elime almıştım, kullanamadıktan sonra bıçağımın olmasının mantığı neydi acaba? yinede kullanamasam bile bıçağı incelemek hoşuma gitmişti. İlk defa bu kadar dikkatle süzdüğüm bıçağımın her detayı benim daha çok ilgimi çekiyordu. Her detay her işleme beni daha çok bıçağa bağlıyordu ve bir süre sonra bıçağımın keskin tarafında oluşacak kanın ne kadar güzel duracağı aklımı çelmeyi başarmış, beynıme hükmetmeye başlamıştı. Bıçağım ile lavaboya gidip aynaya baktım ve hiç düşünmeden - sanki transtaymış gibi- avucmun içini kestim. Acı ile irkildiğim zaman ancak ne yaptığımın farkına varabilmiştim, elimden damlayıp lavabonun beyaz zeminine düşüp gider deliğine doğru akan kanlarıma baktım. Acı bu güzel manzaranın arasına girip elimi istemsizce yumruk yapmama neden olmuştu. Hala elimde olan bıçagıma baktım, düşündüğüm gibi üzerinden akan kan bıçağa güzellik katıyordu ve sanki üstünde bulanan taşında parlamasını sağlamıştı. Tabi ya o zamanda parlamıştı, kendimle çelişsemde o zamanki gibi bıçağın benimle konuşup konuşmayacağını test etmek gerekiyordu bu yüzüden hafif sessiz bir şekilde " Hey beni duyuyormusun?" yaptığım şey yüzünden cidden deli gibi hissetmiştim. Yine zihnimde bir ses yankılandığında irkilerek bıçağa baktım " Yardıma mı ihtiyacın var sahip? " Taş daha çok parlarken yine sessiz bir şekilde konuştum "H-hayır ssadece tekrar senin ile konuşabilecekmiyim diye test ediyordum."dedim. Bıçaktan gelen kahkaha sesi utanmama sebep olmuştu daha sonra ise tekrar konuşmaya başladı " Sahip ne zaman isterse konuşabilirim bunun için kanın ile beni aktif hale getirmene gerek yok sahip." dediği şey ile tekrar odak noktam kanım olmuştu demek böyleydi, kan ile aktifleşiyor, içimden geçirdiğim şey ile aklıma dizilerde ve filimlerde olan bir şey takıldı ve heme sordum " Bizim böyle konuşmamızı sağlayan bizi bağlayan bir anlaşma yada sözleşme olması gerekmiyordu? Yani dizi ve filmlerde öyle oluyordu..". Delice olan bu düşüncem karşısından garip bir yanıt almıştım " Sahip bana yanıt verdiği ilk anda zaten sözleşme imzalandı. Eğer sözleşme iblis kanı ile imzalanmasaydı beni kullandığın her sefer ölüme daha da yakın olacaktın sahip, ama imzalanan sözleşme iblis kanına göre değişti ve şimdi sadece sana güç katacak şekilde hizmetindeyim sahip." dediği şey hem beni korkutmuştu hemde içimde kalan ufacık bile olsa iblis olamayacağım umudumu çürütmüştü. Evet umudum vardı çünkü olan bir kaç olay ile iblis olabileceğime inanmak açıkcası biraz güçtü fakat şuan ki olay elime DNA testi vermeleriyle bir tutulabilecek dercedeydi. Elimin acısı boşalan zihnim ile kendini belli ettiğinde ıstemsizce de olsada elimi daha çok sıkmıştım. Daha sonra banyodan çıktığımda ise aklıma gelen ilk şey Alex'in bana çok kızacağıydı, telaşla etrafta yara bandı, gazlı bez yada ona benzer bir şey aramaya başladım. Yaklaşık 10 dakikadır arıyordum ve sonunda bulduğum bir bez ile elimi sardım,giysimin kolunuda elimi örtecek şekilde çekiştirdiğimde artık fark etme olasılığının olmadığını düşünerek derin bir iç çektim. Yatağıma geri uzandığım sırada kapı açılmış ve içeri Alex girmişti. Alex'in yüzünü görmek istemediğim için sırtımı dönerek pencereye doğru baktım. Alex beni umursamamış olacak ki bir şey demeden dolabın birini karıştırdı ve odadan çıktı, kendi kendime sinirden söylenirken onunda haklı olduğu aklımdan bir türlü çıkmak bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angela
Фэнтезиgüçleri yüzünden sürgün edilen en küçük kişiydi o. Hayatını doğduğu gezegenden dahada uzak bir gezgende yaşıyordu. Güçlerini bu gezegende kullanamadığı için bu gezen tercih edilmişti;Oysaki sormamislardi bile minik bebeğe, evini bırakmak istiyormusu...