Yaklaşık yarım saattir önde 2 general ile ormanda yürüyorduk, 15 kişi olan sınıfımızı üçer üçer bölmüş ve 5 grup haline getirmişlerdi. Benim olduğum grupda Alice,ben ve adını bilmediğim kısa boylu, açık pembe saşlı, narin bir kız vardı. elimdeki bıçağı sıkıca ama tedirginlikle tutuyordum ,
şayet bu bıçak bana okuldaki alıştırmada yardım ettiği gibi yardım etmezse kimse beni ölümün o soğuk pençesinden kurtaramazdı. Biraz daha ormanın içinde yürüdükten sonra etrafta ki ağaçlar siyaha dönmeye başladı, öndeki generaller "İblis bölgesine giriyoruz tuzaklara dikkat edin."
demiş ve emin adımlarla ilerlemeye başlamıştı. 3 metreden daha uzun siyah renkli ama hiç yaprağı olmayan agaçlarla dolu sığ bir ormanın içine girmiştik, her adım beni daha fazla gererken etrafa bakmayı ve tetikte olmayı ihmal etmiyordum. Bir şeyin koluma değidiğini hissedince büyük bir korku ile
otaraf döndüm.bıçağımı saplamak için hazır beklerken Alice güldü ve "Hey hey ben iblis değilim bu kadar korkma." Diye dalga geçti, yaptığı şey komikmiş gibi konuşmuştu. Ben ise " Bir daha böyle bişey yapma, mümkünse!" korkumu öfke olarak kusuyordum. Alice bir şey diyeceği sırada Generaller önden bağırarak
"İlk bölgeye geldik herkes tetikte kalsın. Hocanızın emri üzerine size yardım etmemiz yasak, tüm iblisler ölene kadar. Bu yüzden dikkatli olun." dedikten sonra iki Generalde ortadan kayboldu. Şu anda 3 kişi bu ormanda iblislere karşı savaşmamızı mı istiyorlardı, yardım bile etmeden!
Bu tamamen delilik. yanımızdaki diğer kız konuşarak " Bir plan belirleyip ilerlememiz gerekiyor." dedikten sonra Alice ve o konuşmaya başlamışlardı. Ben ise bir ağaca yaslanmış elimdeki bıçağa bakıyor tek kurtuluşumun o olduğuna inanıyordum. Kulağımda hissettiğim ve içimdeki
korku duygusunu coşturan bir ses duymuştum.Alice ve o kızın yanına giderek " Siz de bir şey duydunuz mu?" bana şaşkınca bakıp " Hayır bir şey duymadık" demişti Alice, kız ise daha temkin li davranarak " Ne duydun ki?" diye sormuştu. Bu sesi nasıl tanımlaya bilirdim ki? " Ben şey tam olarak nasıl anlata bilirim bilmiyorum ama sesten çok bi his gibiydi.
sanki bişeyler bize yaklaşıyor gibi." Dediğim şey ile kızın göz bebekleri büyümüş ve " Hemen yere yatın." diye bağırmışdı. Tam başımın yanında bir hava darbesi hissetmiş ve daha sonra korku ile olduğum yerde dona kalmıştım. Kız bağırarak " Zehirli oklar bunlar kaçın." dediği sırada hala hareket etmiyordum,
yüzümden akan sıvıyı hissettiğimde elimi yanağıma deydirdim. Alice beni kolumdan çekiştirirken ben elime bulaşan kana baktım.Bu kadar kolaymıydı yani? şansız bir atışmıydı acaba o ok yoksa eğlence amaçlı bizimle oynamak için mi atmışlardı o oku...
avcısından kaçan bir grup tavşan gibiydik sadece korku ile nereye gittiğimizi bile bilmeden koşuyorduk, Belli bir yerde durduktan sonra hepimiz nefes nefese kalmıştık. Kız tam bir şey söyleyecekken yüzümden akan kanı görmüş ve " Zehir kanına bulaşmış olmalı." diyerek devam etmişti
"Sen bizimle gelebilecekmisin? her hareketinde zehir daha çok vücuduna yayılacak." Zehir mi? ama ben kendimi kötü hissetmiyordum. Alice bana dönüp " İyi hissediyormusun Angela?" diye sorduğunda soğuk kanlı kalmaya çalışıp " Ufak bir çizik sadece ve kendimi kötü hissetmiyorum,
belki ok zehirli değildir."dedim ama zehirli olmadığına da ihtimal vermiyordum.İkiside bana garip bir şekilde bakıp düşüncelere dalmışken derin bir nefes alarak "Şu anda tek sorun bu değil hala peşimizde olan iblisler var." diyerek içinde olduğumuz durumu açığa çıkarmıştım. Kolumun tersi ile yanağımdaki kanı silmiş ve bir şey demelerini beklemiştim.
Pembe saçlı kız " O zaman bize açık bir şekilde saldırmalarını sağlamalıyız, uzaktan değil yakınımızda olmamlılar." Alice düşünceli bir şekilde " Peki bunu nasıl yapacağız? direkt saldırmalarına izin verirsek ölürüz." dedi karamsar bir şekilde pembe saçlı bana bakıp gülümsedi
ve " Eğer birimiz yem olursa yerlerini belirleyip saldırabiliriz." bu kızın yem dediği kişinin ben olduğumdan adım kadar emindim. Bir kaç adım gerileyerek " Y-yem olmak tehlikeli olmaz mı?" dedim kız ise soğukkanlılığını koruyarak " yem olacak kişiyi kalan iki kişi koruyacak, belli bir uzaklıktan. Bunun içinde o iki kişinin silahını kullanmayı bilmesi gerek."
dediği şey ile yutkundum. Bahsettiği kişi kesinlikle bendim çünkü onu dün savaşırken görmüştüm.İlk seçen kişiydi eline aldığı silahı tanıyor ve kullamasını biliyordu, Alice de öyleydi ama silahını tanıdığından şüpheliyim sadece kullanmasını bildiğini düşünüyordum. Bana sıra gelince ise bu gezegene bile daha yeni gelmiştim. Kız büyük bir umursamazlıkla " Ben yem olurum ama beni
koruya bilecekmisiniz?" diye sormuştu Alice hemen " Koruruz..." bana baktı "dimi?" ben ise gerilerek " Yapabileceğimi sanmıyorum.." dedim, sesim tirek çıkmıştı. Kız ise " O zaman sen yem ol bizde seni koruruz eminim daha iyi olacaktır." diye patronluk taslamıştı. Lanet olsun ki burda güçlerim bile olmadan
düzgünce savaşmayı öğrenirsem bu kızı en az bir kere dövecektim. Yapabileceğim başka bir şey yoktu istemeye istemeye "T-tamam ozmn ben yem olurum." dedim.Planı yaptıktan sonra herşey hazırdı ben kaçtığımız yere doğru ilerleyip kaybolmuş gibi yapacaktım, bu anladığım kadarı ile onları sinirlendirecekmiş... bölgelerine tekrar girdiğimiz için.onlar ise beni takip ederek saldıracakları anı bekleyeceklerdi tabi böyle bir an gelirse... Yavaş yavaş saklandığımız yerden çıktım ve kaçtığımız yönün tersine, tam kucaklarına doğru ilerlemye başladım. Çekingenlikle "Hey nerdesiniz...Alice...sesimi duyuyormusunuz..."
rol yapmakta berbat olduğumu kabul ediyorum. Biraz ilerledikten sonra tamda iblislerin ok attıkları yerdeydim ama kimse yok gibiydi, biraz daha etrafta dolanıp kaybolmuş gibi yaptım ama kimse çıkmıyordu...hafif bir rüzgar zihnimi ve bedenimi temizlemek istercesine
beni tedirgin ettiği zaman bir ses duydum. "Avcılar akıllanmıyor." etrafa bakındım, kimdi o? alice yada diğer pembe saçlı kız değildi kimdi? bir ses daha duydum "İlk saklanan iki kişiyi öldürün." Ne!?... Kalbim korkuyla tekledi ve gözlerim fal taşı gibi açıldı. Alice o kızdan mı bahsediyordu?
bi dk kimse bana iblislerin konuşabildiğini söylememişti!!! Hızlıca bağırdım " ALİCE!!!! KAÇIN...." Lanet olsun lanet olsun lanet olsun... ormanın içine girip koşacağım sırada boynumda keskin bir acı hissettim aynı anda kulağımda ise ılık bir nefes.Dibimdeki kişi konuştu " Buraya geri dönmeniz hataydı." dedi, yutkunarak "İ-iblis misin?" diye sordum.Saçma bir soru olduğu belliydi ama aklıma gelen ilk şeyi söylemiştim. Boyunmadiki soğuk ve keskin bıçak gevşeyince saldırmak için doğru bir an olduğunu düşünüp karşı atakta bulmuştum ama sonucu sırtımı ağaca sert bir şekilde vurmam ile sonuçlanmıştı.
Sırtıma ve bacaklarıma hükmeden ani bir acı ile yere düştüm. Beni ağaca yapıştıran kişi saçımı tutarak gözlerine bakmamı sağladığında ilk defa yüzünü görmüştüm. Siyah boynuzlar, kırmızı saçlar ve alevi amdıran gözleri ile çok korkunçtu, gözbebeklerine bakıyordum sanki orda ölümüm gizliymiş gibiydi...
İblisleri böyle göstermemişlerdi daha çok yürüyen canavar veya aklı olan hayvanlar gibi tanımlamışlardı, bize gösterdikleri iblis resimlerinde bile insana benzeyen bir iblis yoktu. Bu nasıl bir şeydi böyle ağhh...saçımı çeken iblis konuşmaya başladı "Senin yüzünden planımız mahvoluyordu." Başımı geri fırlattı "Nasıl bir avcı bizi anlayabilir ki?" dediği herşeyi anlıyordum ama cevap vermek yerine ağzıma gelen metalik tada sahip sıvıyı yere tükürdüm ve etrafa baktım. Saldırabileceğim bir silah arrken bıçağımı gördüm
uzanabileceğim bir mesafedeydi ama dikkatli olmam lazımdı.İblis düşünürken ben bıçağa ulaşmaya çalışıyordum ama sırtım buna izin vermeyecek kadar çok hasar almıştı bu sefer ayağımla denemeye çalıştım. Tam bıçağa ulaştığım sırada o lanet olası ivlis onu tekmeledi
ve artık tek kurtuluş yolumun ölüm olduğunu anladım. Karşımdaki garip iblis kahkaha atarak " Sen Angelasın değil mi?" diye sorduğunda kanım çekilmiş gibi hissettim ve sadece bakmakla yetindim.İblis yere eğilerek " Ahhh seni görmek çok güzel..." dedi ve bana baktı " Böyle bir başlangıç olmasını istemezdim."
Yüzüme dikkatlice bakıp "Evet kesinlikle o sun." dedi, iç çekerek devam etti "Babam sana böyle hoşgeldin dediğim için beni cezalandıracak."dedi ve ayağa kalkarak ormana doğru baktı " Sanırım arkadaşların kaçmış, şu avcılarda iki dakika rahatbırakmıyor." dedi ve bana bakarak "Neyse daha sonra konuşacak çok zamanımız olacak." sırıtarak söylediği cümlelerin ardından
Alice in sesini duymam ile yok oldu.Ben az önce ne yaşamıştım? Adımı nerden biliyordu? Babam derken kimi kast etmişti? Neden iblisleri anlayabiliyordum? Ağğhhh yine kafam sorularla doldu bunu Alex ile konuşmalıydım sanırım. Şu anda ise biraz uyku fena olmaz gibi. Alice dibimde "iyimisin?" diye sorarken ben çoktan bilincimi kaybetmiştim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angela
Fantasíagüçleri yüzünden sürgün edilen en küçük kişiydi o. Hayatını doğduğu gezegenden dahada uzak bir gezgende yaşıyordu. Güçlerini bu gezegende kullanamadığı için bu gezen tercih edilmişti;Oysaki sormamislardi bile minik bebeğe, evini bırakmak istiyormusu...