28. Bölüm 🌾

2.3K 169 58
                                    

Muzu emerek yerken kafama yediğim darbeyle anneme döndüm.

"Şu muzu insan gibi ye !"

"Bir bu kalmıştı zaten karışmadığın. Yatma şeklimden tut, muz yememe kadar herşeye karışıyorsun. Yeter be kadın !"

"Benimle yattığın için yatma şekline karışıyor olabilir miyin Cemre Hanım?"

Sorusunda ki haklılık payıyla sustum. Babam, Bayburt'a bir arkadaşı'nın cenazesine gitmişti dün. Haliyle bende annemle uyumuştum. Babam olmayınca evi çok güvensiz hissediyordum. Muzumu emerek yemeye devam ettiğimde annem işaret parmağını sallayarak,

"Ayrıca durmadan benimle kadınlı madınlı konuşup babanı hatırlatmaya çalışma ! Bir günde özleyecek değilim ya adamı !"

Dudaklarımı bastırarak gülmemi engelleme çalışırken annem sinirle mutfaktan çıktı. Nasıl oluyorda babamı bu kadar çabuk özlüyordu anlamıyordum. Babam yokken doğru düzgün konuşmuyordu bile durmadan somurtuyordu. Tabi bunu kendisine söyleyince de babama bir ton saydırıp 'ne özleyeceğim o anası kılıklıyı' diyordu. Kapı zilinin iğrenç melodisi evi doldururken,

"Cemre kapı !" diyen annemle oflayarak kalktım. Kapıya ulaştığımda tekrar çalan zille yüzümü buruşturup kapıyı açtım. Kapı da bir adet Deniz vardı. Bakışlarım eline kaydığında elini tutan kişiye bakmamak için çaba sarf etsemde

"Cemye size geldik !" diyen Deniz'in 4 yaşında ki versiyonuyla gözlerimi istemesemde ona çevirdim. Bir metrelik boyunu süzgeçten geçirir gibi süzdükten sonra kapıyı iyice açarak,

"Buyrun evimizin vazgeçilmez konukları, annemin velinimetleri." dediğimde ikiside içeri geçti.

"Anne ! Öz çocukların geldi !" 

Denizle onun velet kardeşi Arda efendi oturma odasına geçtiğinde annemde geldi. Annem, Deniz ve Arda efendiyi aşırı seviyordu. Bazen bana göstermediği ilgiyi Deniz'e gösteriyordu. Sebebi ise Deniz bebekken annemle kendi annesini karıştırmış diye annemin ona kanı kaynamışmış. Hayır yani ben olsam 'bu çocuk mal mı da annesini başkasıyla karıştırıyor?' diye sorarım adama ama annem kızıyor.

Elimde ki muzu emerek yemek yerine ısırarak yerken yanıma oturan Ardayla ona bir bakış attım.

"Muz ister misin pandaman?"

Bana dönüp önce elimde ki muza baktı sonra da omuz silkip nasıl yaptığını anlamasamda koltuğa kafasını koyup elleriyle dengeyi sağladıktan sonra bacaklarını havaya kaldırdı. Bu çocuk cidden garipti. Bize her geldiğinde koltukta baş aşağı oturuyordu. Oldukça esnek bir bedeni vardı.

"Bir yerin ağrır çocuğum."

Annemin telaşlı sesiyle Deniz,

"Yok ya bu onun her zaman ki hali evde de böyle. Şu zamana kadar birşey olmadı."

Muzumun bitmesiyle kabuğunu mutfakta ki çöpe attığımda tekrar odaya döndüm.

"Cemye ! Cemye ! Cemyeeeeeee!"

Etrafımda dönerek bağıran çocuğu kollarının altından tutup kaldırdım. Çok hafifti. O kadar yemek yiyip kopucak kadar zayıf olması da bir garipti ama neyse. Arda'nın alnıyla alnımı birleştirip kaşlarımı yalandan çatarak,

" Ne var çucuk?" dediğimde kısık sesle,

"Daha ne kaday küsücez? Sana biyşey anlatcam."

"Sen benden özür dileyene kadar barışmicaz. Tabletimde ki oyunu silmen hiç hoş değildi."

Üzgün üzgün yüzüme bakıp

"Yanlışlıkla silindi oyun. Ben silmedim Cemye. Niye özüy dileyeyim?" diye sorduğunda,

"Çünkü yanlışlıkla olsa bile bana söylemen gerekirdi. Tabletimi buz dolabına saklamamalıydın." dedim.

"Özüy dileyim Cemye."

"Affedildin Pandamam. Eee ne söylicektin?" 

Merakla sorduğum soruya muzırca güldü.

"Şaka yaptııııım."

Hain çocuk.

Somurtarak koltuğa oturduğumda o küçük velet hâlâ gülüyordu. Yüzümü annemlere çevirdiğimde annemle Deniz de bana gülüyordu. Aman ne hoş (!)

⏳⌛

"Deniz ben nereden biliyim fenerbahçe'nin kalecisini"

"Ha sanki herşeyi bildin bir o kaldı."

"Sen anlatabildin de ben mi anlamadım?"

"Evet"

Pişkin pişkin yüzüme bakan Deniz'e gözdevirdim. Tabu oynuyorduk. Arda Bey istemişti oynamamızı. Bende Ela, Ömer ve bizim sokakta ki Bahar'ı çağırmıştım. Arda biricik aşkı Elayla eşleşirken ben Denizle, Bahar da Ömerle olmuştu. Fakat ben bu Deniz'in hiç bir anlattığını anlamıyordum. Ömer gülerek,

"Biz kazandık." dediğinde Elayla ikimizde aynı koltuğa oturup somurttuk. İki kardeş de oyunu kaybetmemize sebep olmuştu.

"Ela üzülme biy daha ki oyunu biz kazanıyız."

Arda, Elayı teselli etmeye çalışırken Ela dudağını büzerek Ömer'e baktı.
Birileri Ömeri kıskanıyor sankim.

Ayağa kalkıp su içmek için mutfağa girdiğimde bardak alıp sürahiye su doldurdum. Bir kaç yudum su içtikten sonra arkamı döndüğümde Denizle burun buruna geldim. Gözlerim kocaman olurken onun da benden farklı kalır yanı yoktu. Çünkü az önce dudakları yanağıma sürtmüştü.

Deniz bir adım geri çekildiğinde

"Ben..." demişti ama açılan kapıyla ikimizde oraya bakmıştık.

"Benim eve gitmem gerek Cemre. Sonra görüşürüz." diyen Bahar'a başımı 'tamam' anlamında sallayıp

"Dur ben seni geçiriyim." dedim.

Bahar'ı geçirirken terlediğimi hissediyordum. Kalbim de yerinden çıkıcak gibi olmuştu zaten. Deli mi ne?

Bahar gittiğinde kapıyı kapatıp oturma odasına geçtiğimde Deniz, Ömerle bir şeyler konuşuyordu.

"Deniz ! Oğlum annen sizi çağırdı."

Annemin seslenmesiyle Deniz'in bakışları önce beni buldu. Yutkunup bir şey demek ister gibi yüzüme baktığında rahatsız kıpırdanıp 'ne var?' dercesine yüzüne baktım. Sıkıntıyla oflayıp ayağa kalkığında Ela'nın saçlarını örmeye çalışan kardeşini gitmeye ikna etti. Denizle Arda gittiğinde koluma dirseğiyle vurarak,

"Cemre iyi misin? Saçlarınla yüzün aynı renk oldu." diyen Elaya cevap vermedim. Ve hatta ona yüzümün nasıl turuncu olabileceğini bile sormadım.

Bölüm Sonu.🌱

Vote ve yorum şaaapın🖎

Bölüm pek içime sinmedi sizce nasıl?

Neyse ben gideyim de sınav bunalımına gireyim.

(Sınavlar beni yicek!)

Bol Bol Umutlu Günler Dilerim.💦

BAKKAL | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin