26. Bölüm🌾

2.8K 187 54
                                    

Üzerime siyah beyaz çizgili bir tişört ve kot şort giydikten sonra anneme özenle ördürdüğüm saçlarımı bozulmuş mu diye kontrol ettim. İki gündür pek dışarı çıkmıyordum. Bugün Ela ile biraz gezicektim. Siyah küçük sırt çantama telefonumu da koyup sırtıma taktığımda annemin yanına adımladım.

Annemin, Deniz ve beni shiplediğini öğrendiğimden beri biraz garip davranıyordum anneme karşı. O da bunun farkındaydı ama artık kızı'nın bir manyak olduğunu kendi de kabullendiği için umursamıyordu. Ne diye bilirdim ki haksız sayılmazdı.

"Anne ben gidiyorum. Elayla biraz gezicez. Haberin olsun. Yani zaten haberin var ama şu an çıkıyorum."

İzlediği türkü klibinden bakışlarını bana çevirdiğinde baştan aşağıya süzdü. Ayağa kalktı ve bana doğru gelmeye başladı. Beşinci adımını büyük atarak yanıma ulaştığında elini boynuma doğru uzattı.

" Kolyelerin birbirine dolanmış dur bakıyim." dediğinde boynumda ki birbiriyle bütün olmuş iki kolyemi de çıkardı.

" Anne zaten ayrılmıyolar diye ikisinide taktım."

Bana garip bir bakış atıp iki elini de havaya kaldırdığında anneme uzaylıymış gibi bakıyordum. Ben o kolyeleri birbirinden ayırmak için yarım saat uğraşmış, beceremeyince de onları bir bütün olarak kabul etmiştim. Ama annem saniyelere meydan okuyup ikisini ayırmıştı.

Sol elinde ki anahtar şeklinde ki kolyemi alıp taktıktan sonra diğerini alıcakken

"Sen git ben koyarım bunu odana." diyen annemle başımı sallayıp evden çıktım. Merdivenlerden indiğimde giriş katta ki bisikletleri koyduğumuz yerden bisikletimi alıp Elaların eve doğru sürdüm. Kapıları'nın önüne geldiğimde zile bastım ama kimse kapıyı açmadı. Telefondan Ela'nın ismini bulduğumda ara kısmına tuşladım. Üçüncü çalışta açılan telefonla

"Ela seni bekliyorum. Nerdesin?" diye sordum hemen. Arkadan gelen seslerle yüzümü buruştururken

"Cemre ben annemle pazardayım şu an ve anneme bakılırsa eve akşam gelicez. Affet beni gelemicem." dedi.

" Tamam sonra görüşürüz o zaman."

"Cemre iyiyiz dimi."

"İyiyiz iyiyiz hadi kapat telefonu, annenin elini de bırakma kaybolursun sonra." gülerek dediklerimle aramayı sonlandırıp telefonu çantama geri koydum.

Bisikletle mahalle de gezerken Şafak amca'nın bakkal'ına uğrayıp jelibon almıştım. Fakat Şafak amca yerine yeğeni Ahmet abi olduğu için oyalanmadan geri çıkmıştım.

Bisikletimle gezerken çalan telefonumla durdum. Aras'ın aradığını görünce aramayı yanıtlayıp telefonu kulağıma tuttum.

"Efendim Aras"

"Mesaj attım görmedin de bir arayayım dedim."

"Her arkadaşını böyle kontrol eder misin?"

"Evet."

"Yorucu olmuyor mu? Şahsen ben aramam. Her neyse niye aradın ya da mesaj attın?"

"Canım sıkıldı da öylesine ara- Off...senin ben...lan varya.."

Cümlesini yarıda kesip birşeyler söylenirken arkadan kırılma sesi gelmişti.

"Aras iyi misim? Bir şey mi oldu?"

"Ha şey evdeyim puding yapıyordum elim yandı."

"Dikkat et kendine. Ben bisikletle geziyorum telefona pek bakmadın bu yüzden."

BAKKAL | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin