Sonra idodan bileti alıp yalovaya geçtim. Sabah saat dokuz buçuk on gibi vardım, pazar günü olduğundan yurtta kimse yoktur diye düşünüyordum ama odaya girince gördüm ki Halil eve gitmemiş. Gece uyumadığım için yatmayı düşünüyordum ama Halil'i görünce dayanamayıp, "Sen ne muskası koydun bu yataklara? Senin yüzünden hayatım s.kildi, babamla aram bozuldu anasını satayim, psikolojimi bozdun, hayaller kâbuslar görmeye başladım!" diye bağırdım. O sakince dinledi ve, "Seni bulaşmaman konusunda uyarmıştım. Gerçek korkuyu görmüşsün, gözlerinden anlaşılıyor. Ama benle uğraşırsan bir dahakine bu kadar ucuz kurtulamayacaksın. Zarar verecekler sana." dedi. Ben onun bağırmasını beklerken, adam beni korumaya çalışıyordu. Ama dur dedim, sen nereden biliyordun benim zarar görmediğimi? Bunu beklemiyor gibiydi. Şaşırdı, gizlemeye çalıştı ama olmadı. "Ee... şey, zarar görmüş olsan böyle burada olmazdın" dedi. Ama benim içime kurt düştü. Bir kere acaba, onun bu olaylarıyla ilgilendiğimi ona söylemişler miydi? O da beni korkutmak için mi yollamıştı arkadaşını? Bu sorularla cebelleşirken bunun olma ihtimali çok fazla gelmişti ama neden? Sonra uyumuşum zaten.Uyandığımda Halil odada yoktu. Bende merkeze gideyim dedim, üstümü giyindim. Sonra Halil geldi odaya, üstü giyinik bir şekilde. "Aa, sende mi çıkıyorsun?" dedim, "ben bankaya gidiyorum." O da aktara gidecekmiş. Beraber yurttan çıktık, merkeze doğru yola koyulduk. Biraz hocalardan muhabbet ettikten sonra kulaklığımı taktım. Çünkü açıkçası yemiyordu sorular sormak. Önce bankamatiğe gittik, para çektim. Ardından aktara gittik. O içeri girdi, ben dışarıda bekleyecem dedim ama çaktırmadan ne alıyor diye de baktım. Bir kaç bitki aldı, sonra kırtasiyeye girdi, yine bitkiler, ot b.k falan aldı. Ben, ne yapacaksın onları dedim, anneme hediye olsun diye aldım dedi. İstanbul'a gidince verecekmiş. O gün de ayın 13'üydü, bunu dipnot vereyim de. Tabi o zaman farkında değildim, ileride öğrendim. Yurda geçtik, Zekeriya ve Ömer gelmişti. Akşam yemeğini yedik, sonra herkes telefonlara sarıldı. Ama benim aklım Halil'in bu aldıklarıyla ne yapacağındaydı. Yeni bir muskamı deneyecekti yoksa? Çünkü hediye dediğin, oraya özel birşey alınır, İstanbul'a götürülür ya da annenin hep aradığı bulamadığı bir şey alırsın götürürsün. İstanbul'da aktar mı yoktu? Beni kandıramazdı, bu gece uyumayıp ne yapacağını izleyecektim. Akşam saat 10'a kadar herkes gelmişti. Bir kaç muhabbetin ardından çiğ köfte söyleyip yedikten sonra herkes telefonla uğraşarak yatağına geçti. Kalktım, ışığı kapattım ve yatağa geçtim. Biraz inci sözlükte takıldıktan sonra telefonu yastığın altına koyup yattım. Bir buçuk saat sonra artık kimse uyanık değildir, niye harekete geçmiyor acaba diye düşündüm, yoksa gerçekten annesine mi almıştı onları? Bir 15 dakika daha dayanıp yattım. Tam dalacaktım, yani uyumak ile uyumamak arsında gidip gelirken, Halil'in olduğunu bildiğim bir ses: "Herkes uyumuşmu?" dedi. "Hmm, peki koridor boşmu? Tamam, kapıyı sessizce aç, geliyorum" dedi. Ve kapı kolu aşağı indi. Ardından kapı açıldı. Korkudan, ses çıkarmamak için nefesimi tuttum. Ama boğulacağım anasını satayim. Sonra farkettim ki, nefes almam lazım. Uyuyan adam nefes alır lan dedim ve almaya başladım. Allahtan fark etmedi. Dolabından o aldıklarını koyduğu poşeti aldı ve odadan çıktı. Ben biraz bekledim, bu sırada da düşündüm. Acaba peşinden gitsem mi, gitmesem mi...? Acaba, yanındaki şey ona söyler miydi? Ya Halil, ben zaten tehdit etmiştim diyip bana musallat ederse? Ya ben delirirsem? Bunun gibi sorularla bir beş on dakika uğraştıktan sonra aklıma tüküreyim ki merakıma sokayim ki çıktım odadan. Ama koridor çok karanlıktı, geri donup yastığın altından telefonu aldım. Flash'ı açmadan sadece tuş kilidini açtım. Artık onumu görebiliyordum. Tuvalete gittim, kapıyı açtım. İçerisi boş gözüküyordu. Banyoya gittim, bu saatlerde ışığın kapalı olması imkansızdı ilk dikkatimi çeken oydu. Kapıyı araladım, içeriden normal konuşma sesinin biraz altında bir sesle Arapça bir şeyler okunuyordu. Biraz düşündükten sonra, nurdan geri dönüş olmaz diyip daldım içeri ve ışığı açtım. Karşımda hayatımda gördüğüm en garip manzara duruyordu. Halil yerde kırmızı bir yuvarlağın içinde ayet olduğunu düşündüğüm bir şeyi okuyup ardından garip bir şeyler söylüyordu. Bunu sürekli tekrarlıyordu, napıyorsun Halil dedim ama beni duymuyor, sürekli dönerek etrafına bakıyor, yuvarlaktan çıkmamaya dikkat ederek korkuyordu. Birden bağırarak okudu, milleti uyandırıcaktı. Üstüne doğru gittim, yuvarlaktan içeri adımımı attım ve okumasını kesmeden boynuma vurdu. Başım döndü, yere düştüm. Az önce boş olan banyo, şuan neyden en çok korkuyorsam onunla doluydu sanki. Yerde yarı baygın haldeydim, yarım yamalak hatırlıyorum olanları. Halil hala ayeti okuyup ardından bir şeyler söylüyordu. Ben o kadar korktum ki, transa geçmiş halde felak nas okuyorum. Yılanlar burnumun dibine geliyor, ailemin kafasını gözümün önünde kesiyorlar, daha niceleri. Ama yarı baygın olmasam bunları kaldıramayacağıma eminim. Sonradan anlatılanlara göre anlatıyorum; biri banyoya gelmiş, bu durumu görmüş, odasına koşmuş milleti uyandırmış. Gelenler halimi zapt etmeye çalışmışlar. Ama yuvarlağa giren gördüklerinin etkisiyle şoka giriyormuş. Zorla o şoku atlatıp çıkarmışlar onu, beni almaya gelen çocuk korkup beni orda bırakmış. Ben beş dakika daha felak okuduktan sonra bana kendisini min şerri ma helak ayetinin hüddamı olarak tanıtan cin geldi. Bana bir şey okudu ve baygınlık halim geçti. Ben neler olduğunu anlamıyordum ama, etraftaki her şey normal haline gelmişti. Gelen cinin adı Kafri idi.Normal bir insan görünümündeydi, ama ayakları tersti. Nutkum tutulmuştu. Bağırdım, o kadar şey görmüştüm biraz önce, ama bu en korkuncu olarak gelmişti bana. Belkide bilincimin açılmasıyla daha net anlamaya başlıyordum olayları. Bir kaç kişi geldi ve beni de arabaya atıp hastaneye götürdüler. Bir kaç test sırası Halil'le beni yan yana aynı odaya koymuşlardı. Artık Kafri'yi bir tek benim görmeme alişmiştım. Neden sonra, Halil kendine geldi. Beni gördu ve, "Sana karışma demiştim! Hepsi senin suçun!" dedi. Kafriye sordum neden bahsediyor bu diye. Derili bu hızdan alması başarısız olduğu için eski hüsranı ona musallat olmuş. Ve sonra Kafri, bana kanımı donduracak birşey söyledi...
Kafri'nin dediğine göre; artık onlarla aramda ki perde kalkmış ve bütün cinler hüddam aldığımı biliyormuş. Musallat için gelen çok fazlası olacakmış. Bir süre durdum; tam cevap vereceğim, Halil, "Ooo beyefendi, hüddamımızıda almışız" dedi. "Seni ilgilendirmez, sen kendi haline yan. Senin yüzünden başıma neler geldi, attıracam seni yurttan" dedim. "Umrumda değil. Bundan sonra senin için uğraşacağım. Başına cinler, ifritler salacağım." dedi. Gerçekten korkmuştum, ne yalan söyleyeyim. Boş tehdit sallayacak bir adam değildi Halil. Tam Kafri'ye bir kaç soru soracağım, -ne kadar garip gelse de bu bana, alışamadım hala metafizik bir varlıkla konuşmaya- kapı çaldı. Bizimkiler gelmiş anasını satayim, birde bunlarla uğraş. Şimdi elli çeşit soru, ne oldu, nasıl oldu falan... Bende iyice saldım kendimi dedim, "Bu piç, psikolojisi bozuk deli yaptı, o sardı başıma bunları. Gitmiş banyoda garip birşeyler yapıyordu durdurmaya çalıştım, ama vurdu bayılttı" dedim. Babam s.kicek gibi harekete geçti ama dur dedim baba, napıyosun falan, "Yurttan attıracağız seni" dedi Halile. Çıktık, odadan müdürle görüştük. Anlattım olayları babamlara anlattığım gibi ve dedim ki, "Bu deliyi yurda aldığınız için şikayette bulunurum bunu yurttan atmazsanız. Olur mu, kem küm dediler, sonra kabul ettiler. Geçici olarak Halil belasından kurtulmuştum, ama şimdi de diğer kötü cinlerle uğraşacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUHAFLAŞAN HAYAT
Mystery / ThrillerKahramanımız üniversite öğrencisidir. Üniversiteye yeni başlamış ve yeni arkadaşlarından birisi ile arasındaki Anlaşmazlık onun hayatını tamamen Değiştiriyor ve cinlerle konuşmaya başlıyor okuyun ve Devamını görün.