Nefsim, "Yapma, seni kandırıyor! Böyle formül mü olur?!" dediyse de mecbur tası diktim ve karganın kafası kalana kadar içtim. Vişne suyunu sevmezdim hiç, ama bu onun binlerce kat daha kötüsüydü. Bir daha içmemezlik yapmayacaktım vişneyi. Sonra öğürdüm, kusacaktım. Hoca, "Dur, sakın ha!" dedi. Kendimi tutmaya çalıştım. "Şunu oku, sonra kusarsın." dedi. Elime bir şey verdi. İki satır bir şeydi ama her okuduğum kelimede canım yanıyordu. Ve giderek artıyordu. Elim resmen kaynamaya başladı, koz koymuş gibi yanıyordu o kanın döküldüğü yer. Sonra bitirdim kelimeleri ve kustum. Ben kustukça nefsimide ateş almaya başladı. Yanıyordu ama kıpırdamadan bana bakıyordu. Kustukça kustum. Sonra külleri kaldı, onun da birazını aldı hoca bana verdi. Hüddamına ver bunu dedi. Kafri'nin yanına gittim, şimdiye kadar bunu yapmadığım için özür diledim. Ve verdim. Aldı, teşekkür etti ve yok oldu.
Artık Kafri de yoktu, elimde hiçbir şey kalmamıştı. Hayatımda sadece bana musallat olmaya çalışan kötu cin ve ifritler vardı. An itibariyle b.ku yedim dedim. Tek umudum yeni hüddamı almaktı. O da ne kadar parlak bir umutsa artık. Hocaya baktım, hoca bana baktı. "Bitti mi?" dedim, "Bitti, yerdekini alırsan." dedi. Kafriden kalan bir yüzük vardı yerde. Onda görürdüm hep. Hoca dedi ki, "Bu, onun sana bağlılığının simgesiydi." Artık hüddam için gerekli ritüeller bitmişti. Yere bir yuvarlak çizip parmağıma bu yüzüğü geçirip şu közlerin üstünde ki toprağımsı şeyi elime aldım ve fatihadan ihdinas sıratal mustakim ayetinin hüddamını almak için sürekli onu tekrarlamam ve ardından diğer elimde tuttuğum kağıtta ki şeyi okuyup tekrarlamam lazımdı. Ama bugün değildi. Muskamı taktım, hocaya teşekkür ettim. İşinin ehliydi gerçektende. Sonra çıktım, eve gittim. Yolda kendimi bir boşlukta hissettim. Bu hissin sebebi artık Kafri'nin olmaması mıydı, yoksa ertesi gün yaşayacaklarımı düşünüp korkmam mıydı... Bilmiyordum ama, kendimi kötü hissediyordum. Başım ağrıyordu, eve gittim ve yattım.Ertesi gün geldi çattı. O gün her şeyin değişeceği gündü. İyi yönde, veya kötü yönde. Bir suru olay olacaktı. Ben üstümü başımı giyindim çıktım dışarı arkadaşlarla takıldık. Hayat fena değildi, her nedense musallat olmuyorlardı şu sıralar. Akşam başıma ne geleceğini bildikleri için miydi yoksa, bilmiyorum. Sonra eve geçtim, bizimkilerle konuştum, vedalaştım yalovaya gidiyormuş gibi. Onlar da hadi görüşürüz oğlum falan dediler. Ağlamaklı oldum, uzun zamandır böyle olmamıştım. Belki bu geceden sonra, onları bir daha göremeyecektim. Bunu düşünmek bile insanı başlı başına s.tiyor. Aslında sırf onlar için yaşamalıydım. Sadece onlar üzülmesin diye delirmemeliydim. Hayatımda ilk defa böyle bir hırsa büründüm, ama içimde ki korku hırstan çok daha fazlaydı. Sonra bir camiye gidip yatsı namazını kıldım ve ardından arkadaşlarla takıldığımız parkın orada ki virane kulübeye girdim. İçerisi ağır sidik kokuyordu. Yarısından çatlamış bir cam ve bir kaç dandik üzerinde kedi köpek yatmış olduğu belli olan, rengi solmuş kanepe vardı. Yere eğilip yanımda getirdiğim kırmızı pastel boya ile etrafımda bir yuvarlak çizdim. İşte başlıyorduk, geçenkini yarım yamalak hatırlasam da korku vardı içimde. Dünün biraz hatırası canlanınca aklımda, ürperdim. Boynumda ki muskayı çıkarıp kenara koydum ve yuvarlağın içine girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUHAFLAŞAN HAYAT
Mystery / ThrillerKahramanımız üniversite öğrencisidir. Üniversiteye yeni başlamış ve yeni arkadaşlarından birisi ile arasındaki Anlaşmazlık onun hayatını tamamen Değiştiriyor ve cinlerle konuşmaya başlıyor okuyun ve Devamını görün.