Bölüm ->13

24 2 0
                                    

Bir şey okuyup saçımı attığı anda flaş patlamış gibi oldu ve göğsüme giren acıyla bağıramadım bile. O kadar büyük bir acıydı ki, üç dört saniye sonra avazım çıktığı kadar bağırdım ama acı kadar kötüsü, göğsümden siyah bir şey çıkıyordu. O, ilk zaman ki bilgisayar ve yazıcı olayında ki gibi tamamen içimden çıktı ama çıkınca acı dinmemişti. Kıvranıyordum resmen, o benden çıkan şey ortada ateşin üstünde dikilmiş bana bakıyordu. Ama umrumda değildi.Yavaş yavaş kendime geldiğimde gördüm ki, Kafri'de gelmiş. Ve kafriye sordum, "Bu nedir?" diye. Ama bitirmeden, o cevap verdi. "Ben senim." Şaşırmıştım. Onu cin, ifrit, veya herhangi o tarz bir şey olarak düşünmüştüm. Ben senim... ne anlam ifade ediyordu şimdi bu? Sonra hoca yaptığı ritüelleri bitirdi ve bana, "Bu senin nefsin." dedi. Kötü bir şey olmamasına ne kadar sevinsem de, ne yapacaktık onunla? Hoca, "Onu yok etmelisin." dedi. "Nasıl?" dedim, "Bekle" dedi içeri gitti. Az sonra geldi. Elinde bir tas ve içinde bir bıçak, diğer elinde de kafeste bir karga vardı. Neler olacağını kestiremesem de iyi bir şeyler çıkmayacaktı bu üçlüden. Sonra hoca dedi ki, "Nefsin şuan Kafri'yi sana bağlı tutuyor. Onu azad etmelisin. "Nasıl nefsim..." diye düşündüm. İstemeden almıştım tamam ama, kullanıyordum. Ona hiç sormamıştım, seni azad edebilme ihtimalim varmı diye. Nasıl ceremesini çekiyorsam, onuda kullanırım bari boşa çekmeyeyim demiştim. Hocaya hak verdim sonra Kafri'ye baktım. Tepkisizdi her zamanki gibi. Çok zordu benim için ondan vazgeçmek. Sonra nefsim konuştu. "İnsanlar neler çekiyor bir hüddam almak için. Eline böyle bir şans gelmiş, tepecek misin, elinin tersiyle itecek misin! Delirdin mi?!" dedi. Haklıydı. Sonra dışarıdan sesler gelmeye başladı. Hoca, "Çabuk düşün, fazla zamanımız yok. Okuduğum dua bizi ancak biraz daha güvende tutar. Bana bile güvenme. O dua bittikten sonra oku duanıi birşey olmazsa güvenirsin" dedi. Çünkü içine bir şey girdi mi, bilemezdim. Sonra düşündüm, çok zordu vazgeçmek, nefsimi yenmem lazımdı. Biraz zorla da olsa tamam dedim. "Hocam ne yapacağız? Hoca dedi, "Önce eline al bıçağı, öbür elinle demir kısmını sıkıca tut ve öbürüyle çek. Ama az kesiyim deme, kan lazım bunun için. Tuttum, o eski ve görüntüsünden bir çok şey kurban etmek için kullanıldığı belli olan bıçağı. Kavradım, sol elimle sıktım ve öbür elimle çekerken nefsim, "Yapma, nasılsa kendini korursun, ne gerek var?" dedi.. Dinlemedim, kestim elimi. Baya bir yarılmıştı. Koyu kırmızı kanım bıçağın üstündede kalmıştı biraz, onu yere dik tuttum. Elimden ve ondan damlayan kanlar biraz doldurdu tası. İlk başta taze taze az acımış olsa da o an çok fena bastırmıştı acısı. Sonra hoca kargayı çıkardı, kafasını kes dedi. Zaten kargaları hiç sevmezdim. Kestim direkt kafasını, kafası tasın içine düştü. Kan fışkırdı biraz. Kafasını almaya yeltendim, hoca hayır dedi. Herhalde ateşe dökecektik. Tası eline aldı hoca, sanki çok değerli bir şeyi taşıyormuşçasına iki eliyle altından tuttuğu tası birşeyler okuduktan sonra, "Kafanı yukarı kaldır" dedi, kaldırdım ve üstüme döktu. Karganın kanı gelince biraz daha koyulaşmıştı rengi. Sonra bana al bunu iç dedi. O iğrenç şeyi içmemi istiyordu. Hadi benim kendi kanım olsa bir yere kadar, ama içinde karga kanı ve kafası vardı. Ne kadar iğrensem de yapmak zorundaydım.

TUHAFLAŞAN HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin