Sınavdan çıktık, sonra sahilde bir kafeye gidip batak attık. Karşı takım çizdi, moral bulacağıma moralim s.tildi. Oradan çıktık, yurda geçtik. Akşama kadar muhabbet ettik, sonra yemek yedik. Akşam herkes yattıktan sonra banyoya gittim, muskayı çıkardım, Kafri'yi çağırdım, geldi. Dedim ki, "Kafri, insanlar hüddamı ne için alıyorlar? Yani, bilgi almaktan başka ne işe yarar? Ve bu Halil, ne yaptı da iki hafta içinde hemen yeni bir hüddam aldı?" Hüddamlarla ilgili bazı şeyler anlattı. Şöyle ki;Hüddamların türü varmış, birinci tür bilgi için kullanılan hüddamlarmış. Bunların bilgisi çok fazlaymış, bilgi toplamak için gitmelerine neredeyse gerek yokmuş ve bilmedikleri çok az şey varmış. İkinci tür hüddamlar iş yapan hüddamlarmış Kafri gibi. Şuna bak, şunu öğren, şunu et, şunu korkut tarzı şeylerle ilgilenirlermiş. Üçüncü tür hüddamlar en güçlü hüddamlar olup fatiha, yasin gibi çok kerameti olan surelerin ayetlerinde ki hüddamlarmış. Bunların gücü neredeyse ifritle eş değer olup bunları hüddam almak neredeyse imkansızmış. Ama alırsan da sana ifrit dışında herhangi bir varlığın musallatı kesinlikle olmazmış. Hatta ifritleri bile engelleyebilirlermiş. Halil'e, gelince Halil'de bunlardan birini hüddam almak için uğraşıyormuş ama önceden bilgi toplamak için diğer hüddamları alıyormuş. Ben bunları duyunca ifrit ve diğer cinlerden kurtulmak için bir yol bulduğumu fark ettim. Hayatımı eski haline sokabilirdim, hatta daha iyi bir hale bile gelebilirdi. Ama önümde çok uzun bir yol vardı.
Geçtim odaya, yattım. Düşünmeye başladım. Acaba yapabilir miydim, fatihadan bir ayetin hüddamını almayı başarabilir miydim? Bilmiyordum, hem zaten tamam desem, almaya çalışsam, nasıl olacağını da bilmiyordum. Uyuyayim, sabah Hakan'ı arar inceliklerini öğrenirim dedim. Yattım, sabah kalktım. Hafta sonuydu, ders yoktu. Bende Hakan'ı aradım ve konuşmamız lazım dedim. "Aynı kafeye geç, geliyorum" dedi. Lan adamın işi gücü yokmuydu bilmiyorum, Kafri gibi ne zaman çağırsam geliyordu. Aa, harbiden, acaba Kafri ne yapıyordu ben onu çağırmadığım zamanlarda? Yani şu muska, takılı olduğu zamanlar hani... Bilemezdim, sonra neyse diyip kafeye geçtim. Benden önce oradaydı Hakan. "Selamün aleyküm." Aldı selamımı, "Anlat bakalim, neymiş mesele." "Fatiha'dan bir hüddam almam lazim." dedim, adam korku ve şaşkınlıkla karışık, "Sen delirdin mi?! İlkini zaten zar zor şansına almışsın, bunu hiç alamazsın. Bunun için nefsini tamamen durdurman lazım. Hayatini nefsinin değil de, senin yönetmen lazım. Hem, yapması da çok zor diye duydum. Asla kalkışma böyle bir şeye." dedi. "Zaten hayatımı şuan ben değil, korkularım yönetiyor. Ayrıca bu belalardan kurtulmam için tek şans da bu." dedim. Anlamıştı beni, ama yinede vazgeçirmeye çalışıyordu. Dedim ki, "Eğer bir yol biliyorsan söyle, bilmiyorsan başkasından öğreneceğim." "Bilmiyorum" dedi. Ve bende saol yinede diyip çıktım. Yine hocaya para domalacaktım, sokayim böyle işe...Zaten hafta sonu olması sebebiyle bizimkiler eve gitmemi yadırgamazdı, bende aldım bileti geçtim İstanbul'a. Hocanın evine gittim, kapıyı çaldım. Açtı kapıyı, "Oo ,hoş geldin genç." dedi. Hoşbulduk dedim ama, içimden sövüyorum. İbne nasıl da sevindi, yolacak tavuk buldu ya. Neyse geçtim içeri, böyleyken böyle hoca dedim. Fatiha hüddamı olayını açtım. Adam cidden istiyorsan deneriz dedi. Yaparız değil de deneriz demesi s.tmişti beni. Hocam nasıl olacak onu anlat bana dedim, adam bana yöntemi anlattı. Çok zahmetliydi gerçekten, böyle formül olmaz olsun. Dedim ki, "Diğer hüddamlarda da böyle mi oluyor?" "Yok, buna özel bir kaç şey söyleyeceğim." İşte 40 tane ayrı cami avlusundan alınan toprak gece yarısı o gün 40'ı olan birinin mezarına benim bir tutam saçımla gömülecek. O camiden alınanların her birine fatiha ve ardından okunan içinde her dua bitiminden sonra trişimi birboz denen bir kaç daha malzeme ve kuru incir, ayna, karanlık ve bu maddeler ile yapılan bir ayinden sonra üçüncü günü girdiğim yuvarlakta sürekli seçtiğim ayeti okumam, ta ki hüddam gelip kendini tanıtana kadar. Oraları biliyorsunuz zaten. Dedim hay anasını avradını ben böyle işin... Ne kadar uğraştırıcıymış koduğumun şeysi. Ama buralar basit yanlarıydı, aslında asıl zor yanı o ayeti okuma kısmıydı ve nelerle karşılaşacağımı bilmiyordum.
Hoca ekledi, "Bu hüddam çok güçlü olduğundan, sana rüyadaymışsın gibi halisünasyon gösterip canını yakabilir, ama seni öldüremez. Ve kesin bir bilgi olmamakla beraber, sana gelip kendini tanıttıktan sonra üç gün boyunca göreceğin halisünasyonların ve kâbusların haddi hesabı olmayacak. Üçüncü gün senin hüddamın olacak. Kesin olmamakla beraber demiştim, çünkü o raddeye kadar kimse dayanamadı." Ben bi yutkundum. Düşündüm, o kadar insan daha yuvarlaklı ayet okuma kısmını geçememiş, ben mi geçeceğim... İki kapı tıklatmasına ödü patlayan ben mi? Hiç ümidim kalmamıştı, ama böyle yaşamaktansa ölmek daha iyiydi. Bir tek beni körükleyen bu düşünce olmuştu. Buradan sonra hocanın el yazması formülünü aldım ve çıktım. Akşam olmuştu, eve gittim. Bizimkilerin ne yaptın, nasıl gidiyor gibi sorularına üstünkörü cevap verdim ve yattım. İyi bir uyku çekmem lazımdı, çünkü yarın büyük gündü benim için. Daha kaç tane cami gezecek, gerekli malzemeleri toplayacak, gündüz mezarlığa gidip kayıtlardan 40. gecesi olan birini bulup saç gömecektim toprağa. Ertesi gün malzemelerle hocaya gidecektim, hepsine tek tek okuyacaktım. Sonra da hocayla ayine başlayacaktık. Çok uzun günler beni bekliyordu, çok...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUHAFLAŞAN HAYAT
Mystery / ThrillerKahramanımız üniversite öğrencisidir. Üniversiteye yeni başlamış ve yeni arkadaşlarından birisi ile arasındaki Anlaşmazlık onun hayatını tamamen Değiştiriyor ve cinlerle konuşmaya başlıyor okuyun ve Devamını görün.