Ey canım, güzel yüzlüm
suyunda denizleri bulduğum
bilmediğim yerlerimdeki sancı
bana bir şey söyle güleyim
bir şey daha söyle
inandır...☆☆☆☆☆
Bazılarının mutluluğu,bazılarının mutsuzluğudur demiş,şimdi adını hatırlamadığım birisi.Bugünlerde olan tamda buydu işte.Hasan Ali Paşa'nın konağına büyük bir mutluluk hakimdi.Paşa ve sevgili eşi,oğullarının mürüvetini görecekleri için çok mutluydular.Düğün hazırlıklarını denetleniyor,gelin hanım için büyük bir çeyiz hazırlanıyordu.Payitaht'ın göreceği en şaşalı düğünlerden biri olacaktı,Esma Hanım durmadan bunu söylüyordu.Poyraz'ın ise pek umrunda değildi,nereye çekerlerse oraya gidiyordu.Kendini bir gölge oyunu kuklası gibi hissediyordu.Hissiz,bomboş ve ipler ile kontrol edilen.Nefes alamıyordu,ama kimsenin bunu anladığı yoktu.Kendi annesi bile,anlattıklarını anlamamıştı.Genç adamda kaderini kabullenmişti,sonuçta kim kaderinden kaçabilmişti ki.
☆☆☆☆☆☆
Kendini duvarın dibine bırakmıştı.Sırtı duvara yaslı,gözleri ise kapalıydı.Yanaklarında,göz yaşlarının açtığı yollar vardı.Buraya ait değildi,ama buradaydı işte.Kader sinsi bir şeydir,ondan kaçabileceğinizi sanarsınız ama sonucu hüsrandır.Emin bunu anlamıştı,anlıyordu.Kalbinde hissettiği ağrı öyle büyüktü ki,yerinden söküp atmak istiyordu.Elini sol tarafında ki et parçasının üzerine koydu,şu lanet şey yüzünden çekmediği kalmamıştı.Şimdi uyansa,her şey o aptal rüyalarından biri olsaydı.Gözlerini yatağında açsa,Dilan'ı arayıp çok garip bir rüya gördüğünü söyleseydi.Ağlamaktan kızarmış gözlerini zorlukla açtı,dışarıdan vuran ay ışığının aydınlattığı odaya baktı.Geldiği ilk gün,korksa da sevinmişti.Burdaydı,onun yanındaydı.Bu benim şansım demişti,onunla olabilmem için bir fırsat.Ama şimdi,ellerinden kayıp gidiyordu.Ona hiç sahip olmamıştı belki,ama tamamen kaybetmek dayanamayacağı kadar büyük bir acıydı.Daha yanağında ki ıslaklık kurumadan,yenileri gelmeye başladığında hıçkırıklarını içine atmaya çalıştı.Orada ne kadar kaldı,ne kadar ağladı bilemiyordu.Ama biraz hava almak istedi,usulca kalktı oturduğu yerden.Saatlerdir hareketsiz kaldığı için her yeri ağrıyordu.Biraz başı döndüğünde duvara tutundu,saatlerdir yemek yememişti.Bedeni sonunda kendisine isyan ediyordu,bu onu neredeyse güldürecekti.Acıdan ölse de insan,bir şekilde yaşama tutunuyordu işte.Acıkıyordunuz,uyuyordunuz ve tüm insani faaliyetlerinizi yerine getiriyordunuz.
Bahçeye çıktığında yağmur yağdığını gördü.Çok şiddetli bir yağmur değildi,şu gelip geçici yaz yağmurlarından biriydi.Bunu umursamadı,ayaklarına bir şey giymeden dışarıya çıktı.Ayağının altında nemli toprağı hissettiğinde gözlerini kapadı,derin bir nefes aldı.Burnuna dolan toprak kokusu onu gülümsetmişti,oldum olası sevmişti bu kokuyu.Bir yerde okumuştu,yanlış hatırlamıyorsa Tolstoy'a ait bir sözdü. Ölmek için doğmuştur ya insan,o yüzden sever her yağmur sonrası toprak kokusunu...
"Hasta olacaksın."
Duyduğu sesle birlikte açtı gözlerini,Poyraz bir kaç adım ötesindeydi.Biraz yürüse dokunurdu,ama koşsa ruhuna yine de erişemezdi.İşte bu kadar imkansız,bu kadar zordu.
"Yağmuru severim,"dedi.Sesinde ki acıyı gizlemeye gerek duymadı,zaten karşısında duran adam anlamazdı.
"Ayakların çıplak,üstün de ince.Hadi üşümeden önce eve gir,"dedi Poyraz.Son bir haftadır rutin edinmişti,gece herkes uyuduktan sonra bahçede yürüyüşe çıkıyordu.Niyeti yanlız kalmak,kafasını boşaltmaktı.Zira,koca köşke sığamaz olmuştu.