Elbet bir gün buluşacağız
Bu böyle yarım kalmayacak
İkimizin de saçları ak
Öyle durup bakışacağız...☆☆☆☆☆☆☆
Ahmet,divanın üzerinde duran takım elbisesine bakıp iç çekti.Nihayet kaçınılmaz gün gelmişti
Bugün birileri dünya evine,Ahmet ise ömür boyu kurtulamayacağı bir kederin içine girecekti.Aşk büyük bir yanılgıydı,Ahmet bu yanılgıya bilerek ve isteyerek düşmüştü.Şimdi ah etmek faydasız,vah etmek yersizdi.Yenilerini giymek adına üzerinde ki gömleğin düğmelerini açmaya başladı.Henüz ilk üç düğmeyi açmıştı ki,kapı çalınmaya başladı.Her kimse acelesi olduğu belliydi,kapıyı sanki kıracakmış gibi çalıyordu.Ahmet,üzerini düzeltmeye fırsat bulamadan koştu kapıya,padişah son günlerde oldukça hastaydı ve her an saraydan kötü haberler gelebilirdi.Kapıyı açmak için acele etsede,kapıyı açtığı an donup kaldı.Beklediği şey bu değildi,onu akşamın karanlığında kapısında görmeyi ummamıştı,üstelik üzerinde gelinlik ile.Pekala,büyük ihtimalle düş görüyordu.Sonu Mecnun gibi delirip çöle düşmek olacaktı demek ki,yapacak bir şey yoktu.Aşkın önünde boynu kıldan inceydi,kapıyı kapatmak adına harekete geçtiğinde kız eli ile kapıyı tutmuş ve kapanmasını engellemişti."Gördüğüm bir serap değilse,neden burada olduğunuzu sorabilir miyim?Üstelik şu anda düğününüz oluyorken,"dedi Ahmet.Hala kızın gerçekliğini sorguluyordu,bir de onu buraya getiren nedeni merak ediyordu.
Kız,önce sokağa şöyle bir göz gezdirdi.Bir kaç kişi olsa da,pek kimse konuşan iki gence dikkat etmiyordu.Uzun elbisesinin eteğini elleri ile tuttu,kapının aralık kısmından içeriye girdi.Ahmet'in şaşkın bakışları eşliğinde kapıyı kapadı,anlatacaklarını kimse duysun istemiyordu.
"Emin nerede?"
Sorduğu soru ile genç adamın yüzü düşünceli bir ifadeye bürünmüştü.Olanları anlamaya çalıştığı belliydi,ama ne yazık ki bunu bekleyecek vakitleri yoktu.
"Sanırım nerede olduğunu bilmiyorsunuz?"
Ahmet,genç kızı sorusu ile kalakaldı.Leyla'nın bunlardan haberdar olması onu büyük bir şaşkınlığa sevk etmişti.
"Bunu nereden biliyorsun?" Diye sorarken,istemeden de olsa sorgular bir havaya girmişti.
Bunu nasıl söyleyeceğini bilmiyordu,babasından bunu asla beklememişti.Tamam,babası mükemmel biri asla olmamıştı ama bu kadar vicdansız olabileceğini asla tahmin etmemişti.Ama hayat garip bir yerdi,bazen en güvendiğin bile seni yarı yolda bırakabiliyordu.En güvendiğin senin hayatını cehenneme çevirip,sonra karşına geçip izleyebiliyordu.
"Babam ve Hasan Ali Paşa'nın konuşmalarına şahit oldum.Emin'i onlar saklıyorlarmış,lakin anlamadığım bir şey var ve sizin beni aydınlatacağınızı umuyorum,"dedi.Bunu dünden bu yana düşünüyordu,Emin'i kaçırma nedenlerine çokça kafa yormuştu.Ama anlayamıyordu,neden bu adamın kendi mutluluklarına engel olacağına inanmışlardı?"Emin neden,ben ve Poyraz'ın evliliğine mani olsun ki?"
Duydukları ile iyice büyüdü şaşkınlığı,böyle bir şey beklememişti.Anlaşılan o ki,iki büyük paşa işlerini şansa bırakmıyordu."Sorularının cevabını sonra vereceğim sana söz veriyorum,ama şimdi Poyraz'a gitmeli ve bana anlattıklarını ona anlatmalıyız."
☆☆☆☆☆☆☆
Düğün...Aslında özüne baktığında ne kadar kutlu bir olay. İki insanın hayatını birbirine bağlaması,birbirlerine sadakat ve sonsuz mutluluk sözü vermesi.Birlikte geçirilecek güzel ve bazen zor günler,ama Poyraz kendini tüm bunlara çok uzak hissediyordu.Emin gittiği günden bu yana,kalbinde büyük bir ağrı filizlenmekteydi.Geçer diye düşünüyordu,Emin'e karşı hissettiği şeyin merhamet ve şefkat karışımı bir duygu olduğuna inanıyordu.Lakin bir tarafı ise,Ahmet'in dediklerini düşünüyordu.Sevda,gerçekten Emin'e karşı hislerinin karşılığı bu muydu? Toplumun tüm doğru algılarına rağmen,kalbi gidip hiç olmayacak birine mi tutulmuştu?