Gözlerin bakar da görmez ellerin tutar da bilmez
Gece gündüz farkedilmez demedim mi sana gönül
Sabahın tam üçündesin dertlerin en gücündesin
Hala onun peşindesin gitme dedim gittin gönül...☆☆☆☆☆☆☆
Emin,suçlu değildi.Sadece aşıktı ve her aşık gibi bilinmek hakkıydı.O sadece taşıyamamıştı artık,kendine bunları söyleyip durdu gece boyunca.Ama ne zaman gözlerini kapatsa,Poyraz'ın yüzü belirdi zihninde.Gözlerinde ki o ifade,yüzünün aldığı şekil ve sessizce gidişi.Belki bağırıp çağırsaydı,kendini bu kadar kötü hissetmezdi Emin.Ama şimdi,suç işlemiş yaramaz bir çocuğun mahcubiyeti vardı üzerinde.Şimdi ne olacaktı?
Bu soru ve binlercesi zihninde raks ediyordu,belki de sessiz sedasız gitmeliydi.Bu düşünce aklına yatmıştı,gideceği yerler sınırlıydı.Henüz alacakaranlıktı,güneş doğmadan gidecekti ve bu hiç başlamamış masal bitecekti.
Buraya nasıl geldiyse öyle gitmekti niyeti,Poyraz'ın gönderdiği kıyafetleri giriyordu hala.Kendi giysileri bir köşede duruyordu.Üzerindekileri çıkardı,katlanmış giysilerini üzerine giydi.Küçük kulübeye son kez baktı,burayı özleyecekti.En çok da onu,ama kararlıydı bir daha karşısına çıkmayacaktı.Buna hakkı yoktu,öylece çıkıp adamın hayatını mahvedemezdi.Bahçeden acelesiz adımlar ile yürüyordu,gözleri bir anlığına beyaz güllerin olduğu tarafa kaydı.Artık onları da başkası yetiştirecekti.İşin iyi yanından bakmak gerekiyordu,en azından onu başka bir kadın ile görmeyecekti.Konağın sokağa açılan kapısından çıkmadan önce,son kez dönüp baktı.
☆☆☆☆☆☆
Kapısı alacaklı gibi çalınıyordu.Ahmet,gözlerini zorlukla açtı ya da açmaya çalıştı.Daha güneş doğmadan kapısına dayanan münasebetsiz kimdi acaba?Hastalarından biri olsa iyi olurdu,yoksa çok muhterem ağzını açık iki çift laf edecekti.Pijamasinin üzerine ince bir hırka atıverdi,yaz olsa da sabahın ayazı fena vuruyordu insanı.Alt kata inen merdivenleri,ısrarla vurulan kapı yüzünden hızlıca indi.Kapıyı açtığında,gördüğü yüz şaşırmasına neden oldu.Bu saatte evinin kapısında,üstelik gözleri şişmiş ve yanakları kızarmıştı.
"Kargalar kahvaltısını etmeden gelmeni neye borçluyuz?"
Emin,adamın sorusuna cevap vermek yerine,aralık olan kapıdan içeriye girdi.Ayakta duracak hali yoktu,dün geceki yağmurun acısı çıkıyordu.Zaten bünyesi pek sağlam değildi,durumuna şaşırmadı.İlk geldiği zamandan evi biliyordu,salona geçip divanın üzerine attı kendini.Kapının kapanma sesi ulaştı kulağına,sonra Ahmet'in adım sesleri.
"Tanrı misafirinden memnun olmadığımdan değil,ama neden buradasın?"
Ahmet,genç adamın bitkin görüntüsünde gezdirdi bakışlarını.Berbat görünüyordu,divanda oturan adama yaklaştı.Elini genç adamın alnına koyduğunda,ateşinin yüksek olduğunu anladı.Vücudu da hafiften titriyordu.Bu çocuğa ne olmuştu? Neden burada olduğunu tekrar sormadı,yan odaya geçip tıbbi malzemelerini alıp geldi.
"Üzerini çıkarsan iyi olur,"dedi.Küçük bir şişe çıkardı çantasından,ateşinin düşmesine bir nebze faydası olabilirdi."Ateşin çok yüksek,şunu al.Ben su alıp geliyorum."
Emin,adamın verdiği şişeyi yanına bıraktı.Üstünde ki kazağı çıkarmaya çalıştı,bu basit işlem bile öyle yorucuydu ki.Niyeti buraya gelmek değildi esasında,ama ayakta duracak hali kalmamıştı.İlk aklına gelen ise Ahmet olmuştu,en azından iyi olana kadar burada kalabilirdi.Sonrasına bakacaktı artık.Ahmet,elinde ki suyu genç adama uzattı.Emin,önce şişeden bir yudum ilaç içti.Midesinin bulunmasını görmezden gelmeye çalıştı,Ahmet'in uzattığı suyu bir hamlede içti.