Limanda bir gemi bekliyor seni,
Yelkenler açılmış hem demir almış.
Uçuşan martılar uzakta kıyı,
Rüzgarlar söylüyor hep o şarkıyı,
Bu bir rüyadır inanma sakın.
Mutlu gün gelecek üzülme sakın ha,
Ayrılık günümüz yakındır diye...☆☆☆☆☆☆☆
Faytonun içinde oturan üç kişi de sessizliğini koruyordu.Söyleyecek bir şeyleri olmadığı gibi,üçüde kendi düşüncelerine dalmıştı.Aslına bakılacak olursa,ortada komedi filmlerine konu olacak bir sahne vardı.Gelinligi ile hemen Ahmet'in yanında oturan Leyla,damatlık takımı ile onların karşısında oturan Poyraz ve geride bıraktıkları düğün.Kendi düğününden kaçan kişiler görülmemiş şey değildi,ama gelin ve damadın birlikte düğünden kaçması pek de duyulmuş şey değildi.
Poyraz'ın zihni tamamı ile Emin ile doluydu.Günlerdir ne hissetmişti acaba? Nasıldı? Çok korkmuş muydu? Sürekli bunları düşünüyordu,onun kötü hissettiği düşüncesi delilik sınırlarını zorlamasına neden oluyordu.Yaşamı boyunca babasına saygıda kusur etmemişti,ne istemişse yapmıştı.Lakin ilk kez,babasına karşı öyle büyük bir öfke duyuyordu ki anlatamazdı.Eğer Emin'e ufakta olsa zarar vermişse,asla onu affetmeyecekti ve bunların yanına kalmasına izin vermeyecekti.Ama şimdi ilk yapacağı Emin'i kurtarmaktı,sonrasını sonra düşünecekti.Emin'i bundan sonra gözünün önünden ayırmayacaktı,kararlıydı.
Leyla ise hala olanlara anlam vermeye çalışıyordu.Tahminleri vardı ama bunları dile getirmeye çekiniyordu.Poyraz'ın düşünceli yüzünde gezdirdi bakışlarını,bu henüz ikinci karşılaşmaları idi.Onun hakkında hep güzel şeyler duymuştu,ama bir kez bile adını duyunca kalbi sızlamamıştı.Şimdi yüzüne bakıyorken,kabul etmeliydi yakışıklı adamdı ama hala Leyla'nın kalbine bir etkisi yoktu.Herkes gibiydi onun için Poyraz,diğer insanlardan üstünlüğü yoktu.Ama yan tarafında oturan adam,adama kaçamak bakışlar attı.Ahmet,asla baş eğmeyi bilmeyen,hayatı ciddiye almayan ve plansız yaşayan adam.Leyla ne zaman ona baksa,kalbinde tuhaf şeyler oluyordu.Ne zaman duysa adını,kadın olduğunun bilincine varıyordu.Ama bunları sesli söyleyemeyecek kadar korkuyordu,zaten aşktan korkmamak yanlızca ahmaklara mahsustu.
Şehirden uzak bir yerdeydiler.Faytonu kullanan sürücüye kendilerini beklemesini söylemişlerdi.Önlerinde uzanan karanlık ormana şöyle bir baktı Poyraz,genç kızın dediğine göre kulübe buraya epey yakındı.Emin'in kulübede tek bırakılmadığı bir gerçekti,dikkatli olmaları gerekiyordu.Bu yüzden,buradan sonrasını yürüyeceklerdi.Leyla,yolu göstermek için öne geçti.Onu hemen arkasında Poyraz takip ediyordu,Ahmet bilerek geride kalmıştı.Leyla ve Poyraz'ın konuşmaları,halletmeleri gereken konular vardı.
Poyraz,geride kalmış arkadaşına şöyle bir baktı.Onun ne yapmak istediğinin bilincindeydi,Ahmet ona güven vermek istercesine gülümsediğinde uzatmama kararı aldı."Sormak istediğin sorular olduğunu biliyorum,"dedi.
Leyla,ay ışığının aydınlattığı kadarı ile yolunu bulmaya çalışıyordu.Bu kulübeye gelmeyeli çok olmuştu.Poyraz'ın konuşması ile durakladı,doğru sormak istedikleri vardı.Ama bir taraftan da,konuşmaktan kaçınmayı isteyen bir yanı vardı."Emin,"dedi ve sustu.Devamını nasıl getireceğini bilememişti.
Poyraz,kızın suskunluğunu görünce acıyla tebessüm etti. Onu seviyor musun? Bunu sormak işte bu kadar zordu,toplumun kadınlar ve erkekler için biçtiği roller vardı.Diğer türlüsü beklenmiyordu.O rollerin dışına çıkmaya gör,hemen kafanı ezecek kişiler türüyordu."Onu seviyor muyum? Sormak istediğin bu değil mi?" Genç kızın yanakları hafifçe kızarmıştı,ay ışığının oynaştığı gözlerini kaçırdı,kafasını hafifçe salladı."Bilmiyorum,"diye devam etti Poyraz.Bunu düşünmüştü,kesin bir cevabı hala yoktu.Sonuçta aşk sözlükte ki anlamından ötesiydi,o yangında yanmadan kavrayamazdınız manasını."Ama,ona bir şey olduğu düşüncesi benim için kıyamet habercisi."