*Karşılaşma*

249K 7.9K 4.4K
                                    

Yavaş adımlarla kaldırımdan ilerlerken bir yandan da öz geçmişimi bıraktığım kurumdan haber gelir mi onu düşünüyordum.
Çocuk gelişimi bölümünden mezun olmuş ve butik bir kolejde öğretmenliğe başlamıştım ancak anlaşmazlıklar olduğu için işi bırakmak zorunda kalmıştım.

Derin bir nefes çektim içime. Ne olursa olsun bir iş bulup çalışmalıydım artık. Cebimde hissettiğim titreşimle telefonumu alıp geciktirmeden açtım.

"Asra ne yaptın verdin mi dosyayı?"

Eda'nın heyecanlı sesiyle gülümsedim.

"Verdim Eda. Şu an tek yapacağımız şey beklemek."

"Tamam canım evdeyim ben gelince rahat rahat konuşuruz."

"Tamam öptüm."

Telefonu kapatıp cebime koyduğumda hızlı adımlarla eve yürümeye başladım. Eda ile birlikte kalıyorduk. Ailemi kötü bir trafik kazasında kaybetmiştim. Ailem olarak yanımda tek teyzem ve Eda kalmıştı.

Büyük bir parkın önüne geldiğimde bankın birine oturarak soluklandım.
Parkta koşuşan çocuklara bakıp gülümsedim. Sırf onları çok sevdiğimden seçmiştim bu mesleği. Pişman mıydım? Asla değildim.
Tam ayağa kalkacağım zaman hemen yanımdaki banka koşarak ağlayan bir çocuk geldiğinde dikkatle ufaklığı inceledim. Ağlayarak banka oturup minik elleriyle yüzünü kapattı.
Yavaşça yerimden kalkıp yanına yaklaştım.

"Merhaba miniğim. Ne oldu neden ağlıyorsun?"

Küçük ellerini yüzünden çekip o güzel mavi gözleriyle bana baktı.

"Yabancılarla konuşamam." Kaşlarımı şaşkınlıkla kaldırıp karşımda dudaklarını büzmüş beni inceleyen küçük adama baktım.

"Evet çok haklısın ama senin gibi tatlı bir çocuğun neden bu kadar çok üzülüp ağladığını merak ettim sadece."

Bana cevap vermeyip bakışlarını ellerine çevirdi. Bende onun gibi yapıp diğer çocukları izlemeye başladım.
Bir iki dakika sonra koluma dokunan minik ellerle bakışlarımı yanımda ki tatlılığa çevirdim.

" Ben kayboldum. "

Gülümseyip sarı saçlarını okşadım. Bu hateketimle oda gözlerini silip gülümsedi.

"Nasıl kayboldun peki?" maviş gözleri  tekrar dolarak omuz silkti.

"Babamın yanındaydım. Kocaman adamlarla konuşurken uzaktan bu parkı gördüm koşarak buraya gelip oynamak istedim ama sonra babamı göremedim."

Yaşının küçük olmasına rağmen, eksik kelimeleri olsada cümleleri gayet güzel kuruyordu.
Ellerini tutarak önünde eğildim ve o güzel saçlarını tekrar okşadım.

" Sen hiç korkma şimdi hemen buluruz babanı. "

" Gerçekten mi? "

" Gerçekten tabii. Ama önce bana adını söylemen lazım."

" Bartu benim adım. Senin?"

"Benimki de Asra."

Telefonumu tekrar cebimden çıkartıp numara kısmına girdim.

"Bartucum babanın numarası ezberinde mi?"

"Evet evet Kaan abim ve babam ezberletmişti."

Gülümseyerek numarayı söylemesini bekledim. Tek tek sayıları söylerken numarayı yazıp ara kısmına basıp kulağıma götürerek Bartuyla beklemeye başladık.

Yazar'ın Anlatımından

Arel sinirle bir o yana bir bu yana ilerleyerek sinirini atmaya çalışıyordu.

"Arel Allah aşkına bir sakin ol. Nereye gidebilir küçücük çocuk."

"Bende onu merak ediyorum Kaan, nereye gider bu küçücük çocuk."

Arel sıkıntıyla oflayarak saçlarını karıştırdı. O ahmaklara çocuk emanet ederek büyük hata yapmıştı. Tutacaktı dizinin dibinde oğlunu.

"Sikicem böyle işi. Hala haber yok. Çocuğa iki dakika bakamadıkları gibi bulamıyorlarda."

Kaan ellerini dizlerine koyarak arkadaşına dikti gözlerini.
Neredeyse yarım saattir Bartu ortalıkta yoktu ve zaman su gibi akıyordu.
Acaba düşmanlarından biri kaşla göz arası çocuğu kaçırmış olabilir miydi? Kafasını iki yana sallayarak kötü düşünceleri zihninden uzaklaştırdı.

Ortamda yankılanan telefonla bakışlarım telefona kaydı.

"Arel telefonun çalıyor."

"Sen bak."  önümdeki masaya uzanarak vakit kaybetmeden telefonu açtım.

"Alo?"  Kaan karşı tarafı dinledikten sonra derin bir nefes alarak konuştu.

"Oh çok şükür tamamdır siz konum atın biz hemen geliyoruz."

Hızla telefonu kapatan Kaan yerinden fırlayarak Arel'e döndü.

"Bartu bulunmuş hadi vakit kaybetmeden gidip alalım küçük paşayı."

Kısa sürede konumun olduğunu yere geldiklerinde burası daha birkaç saat önce geldikleri yer olduğunu anladılar.
Arel hemen arabadan indiğinde, Kaan'da hızla arabadan inip parka doğru yürümeye başladı.

Arel durup adamlarına döndüğünde adamlarda Arel ile birlikte duraksadı.

"Siz arabalara geri dönün, çocukları korkutmayın."

"Tamam abi."

Yürümeye devam ettiklerinde Arel ve Kaan gördükleri manzarayla donakaldılar.
Bartu genç bir kadının göğsüne yatarak gülümsüyor, ve sohbet ediyordu.

"Bu bizim Bartu olduğuna emin miyiz?" Kaan'ın şaşkın sesiyle Arel arkadaşına göz devirerek onlara doğru ilerlemeye başladı.

"Güzelden de anlıyor senin oğlan he"

"Salak salak konuşma Kaan. Oğlumu alıp gitmek istiyorum artık."

"Babaa!"

Bartu Asra'nın göğsünden hızla kalkarak babasına sarıldı.
Dizlerinin üstüne çöken Arel oğlunun boyuna gelerek Bartu'yu kucağına aldı.

"Neredesin oğlum sen? Çok merak ettim seni."

"Özür dilerim baba. Parka gelmek istemiştim sadece. Asra abla yardım etti bana."

Arel'in bakışları gülümseyerek oğlunu  izleyen kadını buldu.

"Hadi bakalım gidelim artık."

Arel kucağında oğluyla arkasını döndüğünde Asra kaşlarını çattı.

"Teşekkür ederim Asra abla. Görüşürüz."

Asra'da el salladığında Kaan'ın sesiyle bakışlarını yanında duran genç adama çevirdi.

"Teşekkür ederiz tekrardan. Siz Arel'in kusuruna bakmayın. Bartu kaybolunca tabi stres yaptı. Tekrardan teşekkürler."

"Önemli değil. Yapmam gerekeni yaptım sadece."

Kaan hafif gülümseyerek Arel'in peşinden hızlı adımlarla ilerleyerek arabaya bindi.

-------------------------------------------------------

"... İşte böyle. "

Asra başından geçenleri yakın arkadaşına anlatırken bir yandan da salatayı karıştırıyordu.

"Vay be aksiyona bak."

"Ne aksiyon ama." gülüşerek masayı hazırladıklarında yemeklerini yemeye başladılar. Biten yemeklerin ardından mutfağı toplayan kızlar patlattıkları mısırla oturma odasına geçerek açtıkları filmi izlemeye başladılar.

Asra'nın gözleri kapanmaya başladığında başının altındaki yastığı düzelterek gözlerini kapattı.

Bölüm Sonu ⚠️

MAFYANIN BAKICISI( Tamamlandı )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin