BÖLÜM 2

27 5 12
                                    

Oy ve yorumlarınızı lütfen eksik etmeyiniiiz♡




Biraz bekleseydim güneş doğacaktı biraz beklesem sabah olacaktı. Ben beklemedim karanlıkla bütünleştim.

Saat 01.22 hava çok soğuk değil. Ya da ben alıştım. Bir gün geçti mektubun üzerinden. Pis kokan denize karşı bile okudum onu. Rüzgâr esti saçlarım savruldu. Oturacak bir yer buldum. Biraz tuz kokusu soludum. Ve okudum.

Deniz benimle dalga geçti. Her seferin de zavallısın diye bağırdı derin dalgalar yüzüme. Umudumu kaybetmem için elinden gelen her şeyi yaptı. Fakat bilmediği bir şey vardı. Ben artık umudun varlığına bile inanmıyordum.

Ama ben saatlerce tekrarladım. Her bir kelimeyi yavaşça sakince fısıldadım. Belki de kafayı yemiştim. Insanların bana deli gibi bakması da bu yüzdendir belki de. Deniz'i o deli dalgaları sinir etmek istedim. Her cümleyle yok olsun artık sussun istedim.

Aptal bir ambalajdım ama onların da benden yana kalır bir tarafları yoktu. Hepimiz birer ambalajdık fikirlerimiz yerine kıyafetlerimiz konuşuyordu. Hangimizin etikettin de ki sıfır daha fazlaysa o kadar kıymet görüyordu.

Mektuplar beni seçmişti belki de etikette ki sıfırlarla değil de aklımdan geçenlerle ilgileniyordu.

Yatağımın bir köşesine sinmiş beynim ile oynuyordum. Kendimi yoruyor biraz kandırıyordum. Aynı anda binlerce şey düşünüp kendimle alay ediyordum.

Karışıyorum... Darmadağınım... Binlerce odası var beynimin. Bir şeyler istifliyorum o odalara. Sonra hepsi bozuluyor dağılıyor... Araların da kayboluyorum.

Her şey üzerime dökülüyor altın da kalıyorum.

Uzunca bir süre kalkmadım yerimden. Sadece duvarı izledim. Bazen gözüm karıncalanıyor bozuk bir televizyonun gri ekranı gibi görüntüler görüyordum.

Her şey silikleşiyor geriye sadece bir kapağı hiç bir zaman tam kapanmayan dolabım kalıyordu.

Dolabım da dolmuş taşmıştı. Içinde biriktirdikleri artık daha fazla durmuyordu kendimi dışarıya büyük bir yok oluşla bırakıyordu.

Ne de çok benziyorduk. Ikimiz de darmadağındık çirkin ve pasaklı.

O gece ruhum uyanık uyudum. Her seferin de anlayamadığım, bir türlü hatırlayamadığım rüyalardan uyandım.

Güneşin kokuşmuş pencereme vuruşunu sonra odamın ortasına doğru adımlayışını bile kapalı olan gözlerle gördüm.

Tüm gün bir pislik gibi olduğum yerlere yapıştım.

Bir kaç kez konuştuğum kendimle, içimde oluşturduğum tüm ruhlarla konuştum.
Her biri anonim bir yazar gibi birbirlerinden saklanıp bana sığınıyorlar.
Hiç birinde zaman kavramı yok. Istedikleri an alıyorlar beni benden. Farkında değiller ama onlara sığınan benim...

Bu gün saçlarımı kestim. Berbat bir aynanın karşısın da doya doya kestim saçlarımı. Sonra berbat olan ayna değilmiş onu anladım.

Biraz sinirlendim aynaya. Biraz değil pek fazlaca. Bir şeyleri saklamalıydı benden. Her şeyi böyle bir tokat gibi vurmamalıydı yüzüme. Gözlerim hep içine içine bakıyordu. Saçlarımı ne kadar da kessem bir türlü beni güzel göstermiyor tam tersine deniz kenarında ki çalılar gibiydi.

Gözlerimin etrafında ki mor halkalar birer pranga gibi yapışmıştı bana. Ne uyku ne de uykusuzluk fayda etmiyordu onlara.

Beter olasıcalar.

Biraz daha düşündüm. Biraz daha, biraz daha.

Ne düşündüğümü, neden düşündüğümü bile unuttum.

Vurgun Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin