Nie yorum yapmıyonuz? Saplağı keseceğim bak ha
Murat Hoca önden ilerlerken, bende arkasından onu takip ediyordum. Babam özellikle o dersi görmemi istiyordu.
Nefret ediyordum zorunluluktan. Bir şeylere zorlanmaktan.
Kapıyı açıp, içeri girdiğinde, arkasından da ben girdim. "Rahatına bak." dedi.
Kendisi gömleğinin düğmelerini çözmeye başlamıştı bile. "Hocam." dediğimde, ağırca bana döndü. Tamam henüz daha üç günlük tanışıyorduk ama bana bir şekilde uzak olduğunu hissediyordum. İki gün önceye nazaran. "Bana öyle bakmayın."
Bakışları yavaş yavaş yumuşarken, dudaklarına tatlı bir gülümseme kondu. Son düğmeyide açıp, tamamen bana döndü. "Nasıl bakıyorum sana Asaf?" diye sordu.
"Şey" dedim. Başımı öne eğip, ellerimle oynamaya başladım. "Soğuk"
Çenemden tutup, başımı kaldırdı. Gözlerinin içi parlıyordu sanki. Baş parmağı yavaşça alt dudağımı okşarken, kasıklarımı sızlatmıştı. "Çocuğum." diye fısıldadı.
Bakışları dudaklarım ve gözlerim arasında gidip geliyordu. Ona uyum sağlamaya çalışıyordum. Gömleğin bir ucundan sıkıca tutundum.
"Çok güzel çocuksun Asaf." dedi, nefesimi kesti. Parmağını hafifçe dudaklarımdan içeriye itip, dişlerime dokundurdu. "Nefes al" dediğinde, hafifçe araladım dudaklarımı.
Parmağını dudaklarımdan içeriye itip, dilime dokundurdu. Dilimi sürtüp, parmağını emdiğimde, ne yaptığımın farkında bile değildim. Beni yöneten şey şu an beynim değildi.
Kendisini bana doğru ittiğinde, dudaklarımdan kaçan inlemeye engel olamadım. Göbeğime değen şey, bütün dengemi bozuyordu.
"Neden kaçıyorsun?" diye sordu, tek kaşını kaldırmış, havalı bir şekilde bakıyordu. Dudaklarındaki tebessümü silmemiş, aksine daha da genişletmişti.
Parmağını dilime sürtüp, dişlerime değdirerek geri çekti. Ben öylece bakarken, parmağını dudaklarının arasına alıp emdi.
Hareketleri nefesimi kesmekle beraber, vücudumda sızıya sebep oluyordu. Kasıklarım acımaya başlamıştı.
"Çünkü.." dedim zorla. Parmağını dudağından çekip, dolgun dudaklarını yaladı. Beni belimden tutarken, "Çünkü?" diye sordu.
Derin bir nefes alıp, "Bu yanlış." diye tamamladım. Bana doğru yaklaşırken, dudaklarımı ısırmaya başlamıştım. Üstüme bir adım attığında, istemsizce bende bir adım geriledim.
Bir adım daha attı. Belimden sıkıca kavramıştı. Parmaklarının değdiği yerler alev alev yanarken, sırtım duvara değdi.
"Yanlış?" diye sordu. Parmakları usulca gömleğimden içeriye girerken, zorla nefes alıyordum. Bu günden sonra hiç iyi olamayacaktım. Kendimi de, onu da çukura sürüklüyormuşum gibi hissediyordum.
Belimin iki yanına parmaklarını dokundurup, iyice bana doğru yaslandı. Başımı duvara yaslayarak, inledim.
"Etrafında o kadar yanlış var ki." diye fısıldadı. Nefeslerim hızlanırken, kaşlarımı çattım. Ne demek istediğini anlamamıştım. "Sen tek doğruyu, elinin tersiyle itiyorsun."
"O ne demek?" diye sordum. Şu an ilgileneceğim son şey bile olmamalıydı ama meraklı yanımı bastıramıyordum.
Beni cevapsız bırakıp, üstüme doğru eğildi. Gözlerimi kapattım yavaşça. Belime sıkıca sardı parmaklarını. "Anlayacaksın." diye fısıldadı. Nefesi dudaklarıma değiyordu. "Sana yapılanları bir gün anlayacaksın, umarım geç kalmazsın."
Zorla yutkundum. Belimden bir elini çekip, boğazıma dokundu parmağıyla. Gömleğimin düğmesini açmıştı. "Hocam." dedim. Şimdi bayılacaktım.
Alt tarafım sızlıyordu. Çeneme kondurduğu ıslak öpücük, daha da yakıyordu beni. Bir öpücük boynuma kondurup, dilimi dürttü hafifçe.
"Asaf." diye fısıldadı tenimin üstünden. Boynuma sayısız öpücük bırakırken, belimden tutmasa yığılıp kalacağıma emindim.
Belimi okşayıp, yavaşça sırtıma doğru kaydırdı parmaklarını. Tenimi her okşayışında, yeniden ürperiyordum.
"Bu yanlış." dedim bir kez daha. Hissettiğim zevkle gözümden akan yaşa rağmen, bunun yanlış olduğunu biliyordum.
Gömleğimin bir düğmesini daha açıp, göğsüme doğru nefesini üfledi. Engel olmam gerekiyordu. Ama bunu yapacak gücü bulamıyordum kendimde.
"Değil." dedi kendinden emin ses tonuyla. Başını göğsümden çektiğinde, rahat bir nefes almıştım. Göğsüm hızla inip kalkarken, baş parmağıyla dudağının kenarını silip, boynuma üfledi.
Her yerimi ıslak ıslak öptüğü için, nefesiyle ürpermiştim. Elimi ön tarafıma bastırıp, sakinleşmeyi bekledim.
Yanıyordum. Şaka değildi, alev almıştı tenim.
Gözlerimi ona çevirdiğimde, onun da benden bir farkı olmadığını gördüm. Ama bana nazaran, daha rahattı. Çekinecek bir şeyi yokmuş gibi davranıyordu. Önünde olan kabarıklığı bile gizlemek yerine, gözüme sokmak ister gibiydi.
"Sigara içmem lazım." dedim gözlerimi kaçırarak. Ellerimle ceplerimi karıştırıp, paket elime aldım. Ondan uzaklaşmaya çalıştığımda, kendisini son kez bana sürtüp, izin verdi.
Bir dal sigarayı dudaklarıma koyarken, ellerim titriyordu. Camın kenarına geçip, tutuşturdum. İçime derin bir nefes çekerken, gözlerimi kapadım.
Bugün yaşananları asla aklımdan çıkaramayacağımı biliyordum. Her an aklıma gelip, beni çıldıracağını da. Murat Hoca'dan uzak durmam gerektiğinin bilincindeydim, ama bunu yapacak kadar güçlü müydüm? Sanmam.
Sigrayı derin nefesler çekerek bitirdiğimde, camdan aşağı attım. Biraz daha sakinleştiğimi hissediyordum. Ama bu sefer de düşünmekten, başım ağrımaya başlamıştı.
Arkamı döndüğümde, Murat Hoca bana bakıyordu. Gülümsemeye çalıştım. "İlaç verir misiniz?" diye sordum.
Sorgulamadan geri dönerken, siyah eşofmanında belli olan sıkı kalçalarına bakıyordum. Çok çekici bir adamdı ve damarlarıma kadar sızlatıyordu güzelliği.
Elinde bir bardak su ve ilaçla geri geldiğinde, elimi uzatsam da, kendisi koymuştu dudaklarımın arasına ilacı. Parmaklarını yalayıp, ilacı aldım ağzımın içine. Suyu içip, başımı geriye yasladığımda, çenemden öpmüştü.
"Ne demeye çalıştınız?" diye sordum. Koltuğa oturup, elimden tutarak beni de yanına çekmişti. "Beni daha tanımıyorsunuz bile."
Güldü. Ona döndüğümde, ciddi ciddi gülüyordu. Komik bir şey mi vardı?
"Sen gerçekten saf mısın, numara mı yapıyorsun Asaf?" diye sordu. Kaşlarımı çattım. Ne demeye çalıştığını anlamıyordum. "Sence tüm bunlar tesadüf mü?"
Kalbim korkuyla atarken, dediklerinden bir şey anlamasam da, korkmam gerektiğini hissediyordum. "Ne demeye çalışıyorsunuz?"
Omzumu öpüp, beni kendisine doğru çekti. Başımı göğsüne yaslayıp, saçlarımı okşadı yavaşça. "Anlayacaksın." dedi sadece.
Konuşması, anlatması için yalvarabilirdim ama, o an bunun boşa olacağının bilincindeydim.
-
EEE NOLDU SİMDİ???
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖĞRETMEN -GAY
Short Story-TAMAMLANDI- Ateşle oynamayı göze aldıysan, yandım diye bağırmayacaksın.. Şiddet, kaos, yalan, aldatma, ihanet vardır. Murat ve Asaf🌈