○●HATIRLATMA
○●MULTİDEKİ:Emre ÖZ & Eylül BARUT
○●Bölüm Müziği:Tokio Hotel~STRANGE******
Keşke hep o piç Emre olarak kalsaydı ve sadece suratına baktığımda acıyı görseydim.Aşık olmasam bile ona o kadar yürekten bağlandım ki...Öyle güveniyordum ki ona.Bu kadar arzularken ve eline de bu kadar fırsat geçmişken beni incitmeyen birinden bahsediyordum.O kadar saygı duydum ki ona.Önemli olan soru peki ya bu günden sonra?
***************************Sıcak nefesi boynumu okşuyordu.Sessizliği Emre bozdu.Her defasında bir şey söyleyecek gibi oluyor sonra susuyordu.Kuramamıştı cümlelerini bir türlü."Eylül? "dediğinde hala sarılıyorduk."Efendim Emre?"dedim en yumuşak sesimle."Sil Eylül.Şu yaşadığımız 20 dakikayı sil aklından."dediğinde sesi cok zor çıkıyor gibiydi."Şşşş!Sessizliği bozma!"dedim.Zaten mahçuptu ben de üstüne gitmek istemedim.Sırıttığını hissettim.Boynuma öpücük kondurdu ve kokumu içine çekti.Daha ne kadar acı verebilirdim ki ona? Varlığım yeterince canını yakmıyor muydu zaten?Telefonumun titreşim sesiyle irkildim.Emre'ye sardığım kollarımı gevşeterek sırt çantamdan telefonumu çıkartmaya çalıştım.Yalnız telefon dışındaki her şey çıktı.Çikolatam bile çıktı telefon yok.(Malum günler yaklaştığında çikolata canavarına dönüştüğümden çantamdan eksik etmezdim).Çikolatamı Emre'ye fırlattım sonunda telefonu da bulup açtım.Annemdi bu.Emre'nin annemin çirkefliğine şahit olmasını istemedim ve uzaklaştım.
BEN:"Efendim?"
ANNEM:"Eylül? Neden bu kadar geç açtın?"annem yine paniklemiş azarlar gibi konusuyordu.
BEN:"Uyuyordum?"
ANNEM:"Uyu uyu tabi.Ben meraktan geberiyim sen uyu.Ordan sesler geliyo neredesin sen?"Emre var dışardayız deyip de iki saat Emre'yi tanıtıp, sürtük muhabelesi görmek istemedigimden yalan söyledim.
BEN:"Pencere açık"
ANNEM:"İyi tamam.Tabi evdeki rahatlığı bulamayacaksın.Bir burnun sürtsün de anla benim değerimi.Dedim sana burdan bir Üniversiteye git diye.Başka Üniversite mi yoktu da İzmir İzmir diye tutturdun?Burnun Kaf Dağında bizi gördüğün mü var?"dediğinde bu anlamsız sözcüklerle yeterince zamanımı çaldıkları aklıma geldi.Kadının bir sövmediği kalmıştı resmen.Ben de sanmıştım ki yokluğumun farkına vardı, gerçekten benim nasıl oldugumu merak etti.Umut işte belki bir gün anne kız olurduk sanmıştım.Aramıza mesafeler girince yokluğum kaplar içini...Olmadı hala mesafelere rağmen kalbimi acıtmayı başarıyordu.
BEN:"Ne diyecektin?"
ANNEM:"Ne oldu Eylül hanım. Acelen mi var? Git git sen.Benden kurtuldun tabi sürt oralarda.Ben zama-"
-----telefonu suratına kapattım.Sadece huzur istiyordum.Nefes almak.Kaldıysa tabi aklımı toparlamak.Gayet aklı başında bir kızdım zaten.Kimsenin namus bekçiliğimi yapmasına gerek yoktu.Yine yine yine arıyordu.Telefonu tümden kapattım.Emre çikolatayı dudaklarına bulaştırmış meraklı gözlerle bana bakıyordu.Sırıttım."Önemli değil ya.Annem aramış nasıl olduğumu merak etmiş de"dedigimde iç çektim. Keşke bir gün olsun nasıl olduğumu merak etseydi,bir gün olsun ne düşündüğümü sorsaydı,fikirlerim onun için değerli olsaydı, aramızdaki o bağı hissetseydim...Bizim tek bağımız yalnızca aynı kanı taşımamızdı.
Sonra kıkırdayarak mendilimi çıkardım."Emre çocuk gibisin"diye söylenerek çikolata bulaşan dudaklarını sildim.O da gülümsedi.Dudaklarını sildiğim elimi tuttu ve mendili aldı hala gözlerime bakarken.Varlığım ona olan yakınlığım onu mutlu ediyordu bunu hissedebiliyordum.Gözleri parlıyordu.Başkaydı işte.Bambaşka bir Emre.İşte bu Emre'ydi içimi ısıtan.
Çantamı taktım Emre de yerdeki siyah deri ceketini aldı ve yola koyulduk.Bugün günlerden Cuma ve haftaya Pazartesi okul başlayacaktı.Benim okulum.Benim hayatım.Benim Dünya'm.Artık başrolünde ben oynuyordum hayat denen bu oyunun.
Hayat!!Kimi zaman gülerken kimi zaman ağlayan iki yüzlü bir fahişe.Tüm cazibesiyle insanın içine işleyen; gülüşüyle, endamıyla, salınışıyla, cilvesiyle...Onu da vazgeçilmez yapan bu.Her ne kadar değer vermesen de sanki karşılıklı muhtacız birbirimize.Bırakmadın beni hayat.Sabrım tükenirken tüm çaresizliğimle çırılçıplak, tuttun ellerimden.İzin vermedin son nefesimle veda etmeme...
*****
Yol boyunca eskilerden bahsedip güldük Emre ile.O benim ilk arkadaşımdı.İlk dostum.Sırdaşım.
Sonunda apartı da bulduk ve kayıt işlemlerini tamamladık.Otelden de bavulları alıp yerleştik.İki kişilik temiz ve ferah odaları vardı.Her katta sekiz kişi kalacaktı.O erkekler bölümündeydi ben üst katta kızlar bölümündeydim.
Sabahları apartın kapısında buluşur ve İzmir'i turlardık.Onunla tüm geçmişimi unutuyordum.Kendimi buluyordum adeta.İlk defa bir erkeğin gözlerine gözlerimi kaçırmadan bakıyordum.
Birlikte keşfediyorduk İzmir'i.İki gün boyunca tüm aramızda geçenlerin üzerine perde çektik.Hatta ortaokuldan bir arkadaşın beni sevdiğini ve tepkimden korktuğu için açılamadığını yeni öğreniyordum Emre'den.Karakterim biraz sertti sanırım.Zor bir kızdım ama kezban değil.Giyimimle ve doğallığımla dikkat çekerdim.Tabi kimse kusursuz değildir.Ben de sempatik değildim.Bir de soğuk evet soğuk tabiri tamamlardı beni.Savaşçıydım.O zamanlar hakkımda garip efsaneler dönüyordu.Kimisi dogruydu kimisi yalan.Bana laf atan Selma kaşarının kolunu kırdığım doğruydu.Bunu sınıfta yapmıştım.O yerde can çekişirken sınıftan çıt çıkmıyordu.Dostluk kavramının göt korkusuyla buluştuğu yerde hükmünün sürmediğini farketmiştim o gün.Onun dalkavukluğunu yapanların orda tepkisiz acıyarak Selma'ya bakışları dostluğun adını kirletiyordu.
Bekledim karşıma geçip savunmalarını sadece beni izliyorlardı.Ne dostlukmuş ama(!)Cezamı da çektim tabi.Ama ölümden döndü saçmalığı da neydi?Kimse bu söylentiler yüzünden benim gibi bir belayla uğraşmak istemezdi.Benim girdiğim ortamlarda bir sessizlik olurdu.Çok zor sinirlenirdim ama sinirlenince aklım dururdu sadece hedefe odaklanırdım kimseyi görmezdim.
Pazar günü akşamı sinemaya gittik.Ortak kararla romantik bir film seçtik.Aslında sırf Emre istedi diye.Sinemada tam herkes filme dalmışken Emre'nin burnunu sıktım.Boğazından öyle garip bir ses çıkmıştı ki.Filme kendini kaptıranlar bile Emre'ye çevirdi gözlerini.
Ben dudaklarımı gülmemek için birbirine bastırıyordum.Arkadaki kel gözlüklü bir amca Emre'yi uyardı.Bana kaş göz yaparak salondan çıkardı Emre.Bu sefer kahkahalarımla karşılık verdim.Kızgın kızgın bana bakıyordu."Ne bakıyorsun? Zaten film sarmamıştı"dediğimde o da "Hey Allah'ım"diyerek gülmeye başladı."Emre o sesi nasıl çıkardın cidden"dedigimde ters ters bakmaya başladı.Taklidini yaptım yol boyunca."Hogkkh hooogggkkfdt..."Bana kahkahalarla gülüyordu.Sonra kahkahaları sessiz çığlıklarına dönüştü.Sanki benimle sarhoş olurken zehirliyordum onu içten içten.Alkol gibi.Yavaş yavaş...Bakışları çok şey anlatıyordu.Sanki dilinin ucuna çok şey gelmiş de kör düğüm olmuş gibi.Her ne kadar saklasa da ben burdayım diye bağırıyordu koyu keskin gözleri.Ben mi? Ben sadece görmezlikten geliyordum, aldırmıyordum senelerdir yaptığım gibi...
******
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHLARIN DANSI
RomanceSanki bir bakışla gökyüzünü tamamlıyorduk sen ve ben.Sen her ne kadar gecenin zifiri karanlığını yansıtıyorsan koyu keskin gözlerinle, benimki inadına güneşli mavi gökyüzünü . Şimdi terk mi ediyorsun beni?Geceyle gündüz ayrılır mı?Hiç kopar mı Leyla...