●○HATIRLATMA
○●MULTİDEKİ:EYLÜL&FIRAT
●○BÖLÜM MÜZİĞİ :Model~Değmesin EllerimizAğırlaşan göz kapaklarım onun göğsünde uyuya kalmamı sağlıyordu.Teninin kokusu en az onun kadar etkileyiciydi.Gülüşü kadar.Gözleri kadar.
Onu istiyordum.Ama geçit vermediğim bu duygulardı yoluma taş koyan.Kabullenemiyordum işte.Yıllar sonra birini sevmeyi.Benzeyen hayatlarımızdı bizi kavuşturan ve belki de bir gün sonumuz olacak olan.
***************************
İçime işliyen bu karanlığa rest çekemiyordum.Sevmek mi, aşk mı , boş bulunmak mı yoksa bir hoşlantı mıydı?Neydi?Her zerreme ağır ağır işleyen bu karanlık kadar sonsuzdu.Dipsizdi..
Dilimin ucuna kadar gelip de beni acımasızca kıvrandıran bu kelimeler neden bu kadar sadistti?Her feryadımdan zevk alırcasına.Tüm masumiyetimi almaya yemin etmişcesine.Cılız vücudumu göremeyecek kadar körleşmişcesine.Hıçkırıklarımı duyamayacak kadar sağırlaşmışcasına..
İçime işleyen bu korkunç tecavüzün kurbanı olmaktı beni bu kadar haksızca savunan.Kelimelerin sustuğu bu korkunç zulme boyun eğmekti.Oysa ki bedenimden akan her damla kanın hesabını soracak kadar öfkeliyki cılız bedenim.Cüssesine bakmadan yakıp yıkabilecek kadar.Vücudumun en narin bölgesine tırnaklarını geçiren bu zalime meydan okuyacak kadar.Ama çıkmıyordu sesi işte.Zalimin her dokunuşunu ezelden beri bekliyormuşcasına..Fütursuzca bekliyordu.O ruhsuz bedeni...
Gözlerimi araladığımda başımda uyanmamı bekleyen Fırat'la karşılaştım. Gözlerimi kısmış aval aval ona bakıyordum.Tüm bedenime musallat olan uyku sersemliğiyle...
"Günaydın uykucu"dediğinde sırıtan yüzüne istemsizce karşılık verdim.Sanki ona kapılmışım da haberim yokmuş gibi.Vücudumun refleks olarak adlandırdığı istemli her davranışlarımla oynuyordum bu oyunu.
Yönetmen, oyuncular ve hatta tüm seyirci bile farkındayken basit bir oyundan ibaret olduğunun.Kendimi kandırmak neydi ki?Bu basit oyunun pençesinden kurtulmayacak mıydım elbet! Her biri dağılmayacak mıydı teker teker? Başbaşa kaldığım yalnızlığım seslenmeyecek miydi ardımdan.Aslında tüm seslerin içinde duymadığım, belki de duymazdan, görmezden geldiğim, kabul etmediğim o aziz, yüce dostum sormayacak mıydı hesabını.Deşmeyecek miydi yıllar önce dermanı olduğumuz bu sızısı dinmeyen derin yarayı?
"İçim geçmiş"dediğimde sağ elimle gözümü ovalıyordum."İçin mi geçmiş? 2 saattir uyuyorsun bebeğim."dediğinde ona bakıyordum.Bebeğim derkenki o beni kandırmak için pusu kurmuş ıslak dudaklarına.İnandırıcılığını koruyan keskin gözlerine...Yalnız ağzına yakışmayan bu kelime ,ne kadar da sahte duruyordu oysa?
Yanımdan kalktığında üzerine giydiği bedenine oturan siyah tshirt oldukça yakışıyordu soluk tenine.
"Beni kesmen bittiyse kolunu uzatır mısın?"dediğinde kıkırdıyordu.Gülüşü de en az onun kadar asildi.İçten, gizemli.
"Niye kesiyim seni.Uykum var benim.Niye kesecekmişim ki.Gözüm dalmış.Yanlış anlamışsın."dediğimde olayı toplamaya çalışırken battığımın farkındaydım."Tahrik oluyorsun.Ha.Bir de anlamadığımı sanıyorsun ya.Yanağının içini dişliyorsun.Dudaklarını ısırmamak için...Duygularını bastırmaya çalıştığın anlamına gelir.Ya da başka şeyler..."dediğinde dudakları alayla kıvrılmıştı.Resmen benimle dalga geçiyordu.
Elindeki sargı ve bir kaç ilacı farkettiğimde korktum.Fakat Fırat'ın vermiş olduğu utancı ne bastırabiliyordu, ne de unutturuyordu.
"B-bunlar ne?"dediğimde korktuğumu anlamış olacak ki sırıttı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHLARIN DANSI
RomanceSanki bir bakışla gökyüzünü tamamlıyorduk sen ve ben.Sen her ne kadar gecenin zifiri karanlığını yansıtıyorsan koyu keskin gözlerinle, benimki inadına güneşli mavi gökyüzünü . Şimdi terk mi ediyorsun beni?Geceyle gündüz ayrılır mı?Hiç kopar mı Leyla...