Taehyung eve geldiği gibi kendini yatağa attı. Sinirliydi. Jungkook'un lafı sürekli aklında dolanıp duruyordu: "Jin'e ulaşamadım korkağın teki gibi." Kendi kendine sürekli bu cümleyi söyledi ve ağlamaya başladı. O da bu zamana kadar karşısına çıkmak istedi ama hangi yüzle çıkacağını bilemedi. Babası yüzünden zaten hayatı kısıtlanmış haldeydi, asla Jin'le birlikte olmasına izin vermezdi. Onun hayatını da mahvetmekten korktu. Karşısına çıkmayı düşündüğü ilk zamanlar Jin'in medya şirketi kurduğu haberini almış ve hayatına tekrar girerek engel olmak istememişti. . Çaresiz hissediyordu. İş stresi, baskı, diğer her şey üstüne gelmişti.
Ayağa kalktı ve masasının üstünde duran Jin ile fotoğraflarına baktı. Bu onların son fotoğrafıydı. Jin'in babası öldürülmeden bir hafta önce. Lise son sınıftalardı. Sanki gerçekten onun yüzüne dokunur gibi fotoğrafına dokundu. O zaman da çok yakışıklıydı. Yeri geldiğinde ciddi olur, yeri geldiğinde de çok espritüel olurdu. Saçlarının okşanmasını severdi. Göz yaşları içinde tebessüm etti. Olivia da çok güzel,akıllı bir kadındı. Jin'in neden ondan etkilendiğini anlayabiliyordu. Onu üzmek istemese de biraz olsun aralarına mesafe koymak ya da Jin'e daha fazla yakın olmak için belki de tek şansı buydu. 10 sene geçmişti, artık o cesareti bulmalıydı.
*Jin'in gözünden
Evdeki dolapların düzenlenmesi gerekiyor, tüm dosyalarım birbirine karıştı. Hazır tatil günündeyken her şeyi toparlamaya karar verdim. Tam dosyaları masanın üzerine koymaya başlamıştım ki yere bir şey düştü. Almak için eğilirken Taehyung ile lisedeki son fotoğrafımız olduğunu gördüm. İstemeden gözlerim doldu.
O zamanlar çok mutluyduk. Fotoğrafın arasında olduğu defteri elime aldım. Bir sürü komik şey yazmışız, fotoğraflar yapıştırmışız. Kağıtta kocaman V yazıyordu. Çocuklarla grup kurma hayallerimiz varken sahne adının V olacağını söylerdi hep. Biz de bazen ona böyle seslenirdik. Gittiğimiz ve keşfettiğimiz yerleri yazmışız. İlk öpüştüğümüz tarih bile vardı. Her şeyi anladığımız o gün. 04.08.2010... Bu kadar süre boyunca ondan nefret ettim , düşünmek istemedim ama deli gibi beni neden bıraktığını merak ettim. Yemin ederim ona çok ihtiyacım vardı. Babam artık yoktu, şüpheli olarak beni görüyorlardı, öyle ki gözaltında bile tuttular. İnsanlar yanıma gidip geldi,onun haricinde. Bu hala da böyle. Benden haberinin olmaması imkansız. Buna rağmen karşıma çıkmadı. Çalan telefonumla birlikte irkildim.
-Yoongi,naber bakalım nerelerdesin?
-İyi Seokjin. Sen kendinden haber ver. İşin var mı bugün?
-Hayır evdeyim. Mola verdim kendime.
-Akşam buluşalım mı o zaman? Bir şeyler içer ve konuşuruz. Sadece ikimiz.
-Tabi ki olur. Hatta konum atayım,bana gel. Sana yemek hazırlayayım.
-İşte özlediğim Jin bu. Akşam görüşürüz o zaman.
Belki bu erkekler gecesi bana da iyi gelir. Yoongi harika bir adam. Kime nasıl davranacağını çok iyi bilir ve olgundur. Onunla takılmayı her zaman çok sevdim. Buz gibi görünse de tam bir kedi. Gülümsediğinde tüm üzüntülerinizi unutuyorsunuz.
*Yoongi'nin gözünden
Kapının zilini çaldığım gibi Jin coşkulu şekilde beni karşıladı. Sevinçli olunca çok şirin ve komik görünüyor. Eskisi gibi masayı donatmıştı ağzımdan şaşkınlık ifadesi çıkmasına engel olamadım. İçmeye başladığımızda merak ettiğim her şeyi sormaya başladım. Ben de liseden sonra buralardan gittim ve sadece yüzeysel şeylerden haberim oldu. Bana anlattıkları hep iyi şeylerdi.
-Jin, sakın konuyu değiştirmeye çalışma ve bana Taehyung konusunu anlat. Birbirinize aşıktınız, ne oldu da bu duruma geldiniz? Üstelik 10 senedir.
Öyle hüzünlü baktı ki bana, onu her zaman böyle göremezdiniz.
-Pekala, bilmek senin de hakkın. Babamın öldürüldüğü günü biliyorsun. Olay yerinde hiçbir iz veya kanıt bulunamadı. Böyle olunca hepimizi gözaltına aldılar, en yakınları olduğumuz için. Gerçi bunları da biliyorsun ama olsun. Daha sonra da delil yetersizliğinden hepimiz serbest bırakıldık, başka da şüpheli yoktu zaten. Herkesle konuşmuşlardı. Tüm ülke duyduğu için insan içine çıkmak istemedim en başta. O dönem evdeydim. Yanıma herkes geldi, o hariç
-Tüm bu süre içinde de mi gelmedi? Gözaltındayken bile mi?
-Evet evet hiç gelmedi. Çocuklar zaten ilk yanıma geldiğinde bir şeyleri saklıyor gibiydiler. Jimin de bana hiçbir şey söylemedi.
-Neden gelmemiş peki?
-Amerika'ya gitmiş. Yejin ile.
-Ne?! Yejin mi? Hani şu okulun en sürtük kızı,zorba olan. İnanamıyorum. Yejin nereden çıkmış öyle.
-Bilmiyorum, Hobi babasının zorlamasıyla olduğunu söylüyor. Artık hiçbir şeyden emin değilim.
-Daha sonra döndü ama neden yanına gelmedi. Bu çok garip. Aranızdaki aşka ben şahidim. Hiçbiri mantıklı gelmiyor şu an.
-Hiçbir şey bilmiyorum ki. Siktiğimin Taehyung'u her yere çıktı her yerde konuştu. 10 sene oldu bi benim karşıma çıkamadı. Umurunda olduğunu da sanmıyorum. Hem hayatımda şu an Olivia var.
-Olivia'ya da gerçek şeyler hissettiğini sanmıyorum.Belki de kızı üzmeden ayrılmalısın.
-Tabi ki ona hissettiğim her şey gerçek. Onu sen de gördün aşık olunmayacak gibi değil ki.
-Sorun ondan değil zaten, kadın mükemmel. Sorun sende. Aklın değil kalbin kimde ona bak sen daha sonra felaket yaratma.
-Her şey iyi gidiyor, merak etme.
Anlattıklarına hala inanmıyorum. Tae'nin birden kaybolması normal değil. Hadi kayboldu diyelim neden bir insan 10 senedir karşısına çıkmaz ki? Hobi daha ne biliyor acaba bu konuda, uzun zamandır aynı şirketteler. Ama o da daha fazlasını bilse Jin'e anlatırdı eminim. Cevaplar V'de. Belki birde onunla konuşmam gereklidir. Moda şovundan sonra onu aramam iyi olur. Tüm bu düşüncelerle birlikte eve döndüm.
Tekrardan merhaba bebeklerim. Kısa bir bölüm oldu ama yavaş yavaş yüzleşmelerin başlaması gerekiyordu. Şunu görüyorum ki ilk bölümü okuyan çoğu insan devam etmiyor. Merak unsurunu sağlayamıyor olabilirim ya da cidden sıkıcı bir dilim vardır. Buraya kadar gelip bana destek olduğunuz için çok teşekkür ederim. Umarım zaman ayırmanıza değer. Sizi çok seviyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INTO YOU
FanfictionBiri moda sektörünü,diğeri ise medya sektörünü yönetiyor. Yönetemedikleri tek bir şey var,o da aralarındaki ilişki. "Herkesin gözü üstümüzde, bu yüzden bebeğim bu bir sır olarak kalsın Biraz skandal, fakat bebeğim görmelerine izin verme"