- Bölüm 8 - ♡

20 8 7
                                    

- Boğuluyorum -

( Tolga' nın anlatımından )

Tam saçlarımı kurutuyordumki aşağıdan onun çığlığını duydum ve ardından gelen silah sesini...

Sanki her şey susmuştu... Kuşlar uçmayı bırakmış. Dünya dönmeyi bırakmış. Tüm insanlık nefesini tutmuştu. Kimse konuşmuyor, kimse nefes almıyor. Sadece onun sesi dünyada yankılanıyordu. Açan tüm çiçekler solmuş. Yağan yağmur dinmiş. Bulutlar bir araya gelmiş ve şimşekler çakmış...

Koşar adımlarla aşağıya indim. Korktuğum başıma gelmişti. Kanlar içinde kapının önünde yatıyordu. Bembeyaz teni olabildiğince solmuş, simsiyah saçları feryat içindeydi. Henüz son nefesini vermemiş sanki beni bekliyordu.
- ASEL ! ASEL! DAYAN SAKIN KENDINI BIRAKMA. ASEL DAYAN SENI KURTARACAĞIM.
- Yaklaş. Ya-yaklaş.
-Geldim burdayım dayan seni bırakmayacağım!
-Şşşşş yaklaş...
Benden umidini kesme!

Dedi ve gözlerimin önünde son nefesini verdi... Gözlerimden akan yaşlar onun teniyle bulusuyordu. Zayıf bedeni kucağımda oldukça soğuk... Hissediyordum... Acıyı hissediyordum...
Acı ilk başta kafamın içindeki düşünceleri ele geçirip onları felç ediyor. Daha sonra gözlerime ulaşıp ordan aşağıya doğru süzülüyor ve onun teninde bitiyor. Sanki zaten ona ulaşmak için akıyor gibiler. Ona ulaştıklarında teninde bazı izler belirmeye başladı. Gözyaşlarımın bembeyaz narin teniyle buluştuğu yerlerde mor çiçekler beliriyordu. Ne olduğunu anlamamış ama içimdeki ses al onu götür buralardan diyordu. Ayağa kalktım. Ellerimde kanı vardı. Ama kan yavaş yavaş kaybolmaya başlamıştı. Sonra onu kucağıma alıp arabaya koştum. Onu yan koltuğa yerleştirdikten sonra kendimi yollara bıraktım...

Bir kaç saat süren yolculuktan sonra kendimi bir ormanın içindeki küçük bir kulübenin önünde buldum. Buraya nasıl gelmiştim? Iradem sanki benim kontrolüm altında değildi. Hastaneye gitmek için yola çıkmıştım. Buraya nasıl geldim? Ayrıca Mehmet neredeydi? Neden kapıyı o açmamıştı. Asel vurulduğunda nerdeydi? Soruları bırakıp arabadan indim. Asel'i kucağıma aldım ve kapıya doğru yürüdüm. Kapı kilitli değildi. Içeriye girdim dışına rağmen oldukça bakımlıydı. Sanki çok eski bir devirden kalmış gibiydi. Sanırım restore edilmişti. Onu yatağa yatırdım. Ondan asla umudumu kesmeyecektim. Küçüktü sağ tarafta bir tezgah, yan tarafında bir yemek masası, sol tarafta bir yatak, odanın ortasında bir şömine birde ayrı bir banyo vardı. Mutfakta her türlü yiyecek vardı. Sanki buraya geleceğimiz için hazırlık yapılmış gibiydi. Asele döndüm. Çiçekler gitmişti. Ve göğsündeki yara kapanmıştı. Artık şaşırmıyordum çünkü ilk kazasında da hızlı iyileşmişti ve bana bu hiç anormal gelmiyordu. Sanki olanlar çok normalmiş gibi geliyordu. Yanına uzandım. Yavas yavaş teni ısınmaya başlamıştı. Hala nefes almıyordu. Eğilip saçlarını kokladım. Çok hoş bir kokusu vardı. Burnuma çok tanıdıktı bu koku, ama nasıl hatırladığımı kime ait olduğunu anlamıyordum...

3 gün sonra

( Asel' in anlatımından )

Boğuluyorum...
Gözüme ışık vuruyordu. Yanımda çok hoş bir koku vardı. Hem boğuluyor hemde huzurlu hissediyordum. Göğsümdeki o dayanılmaz acı son bulmuştu. Ama asıl canımı yakan ihanetti.

Ve sonra yine bilincimi kaybetmiştim.

Bir anda canlandım. Ilk ölüşüm değildi. Çok derin bir nefes aldım ve canlandığımı hissettim. Başımdan çok parlak bir ışık girmiş tüm vücudumu dolaşıyordu.
Işık ilk başta başımın içerisinde dolaştı, ordan omuzlarına ardından bacaklarıma doğru indi. Işığın gezdiği her hücrem rahatlıyor ve gevşiyordu aynı anda da canlanıyordu. Sonra ışık ayaklarımdan çıktı ve kayboldu. Derin bir nefesle doğruldum ve gözlerimi açtım. Yanımdaydı...




Evet arkadaşlar kısa bir bölüm oldu. Şimdiye kadar yazdığım bölümlerde aslında karakterleri oturtmaya çalıştım. Bundan sonraki bölümler asıl hikayenin başladığı bölümler. Biliyorum çok az bir kitlem var. Ama bu benim için asla bir engel değil aksine beni daha çok hırslandırıyor. Bu kitabı tek seri olarak bırakmayı düşünüyorum. Ama diğer yazacağım kitap en az 2 seri olacak ve konular oldukça birbirine zıt olucak. Hepinizi çok seviyorum...

Aster Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin