Rüzgarda erik çiçeklerinin yaprakları avluya süzülüyordu. Avluya Çiçek kokuları sarıyordu. Lan Wangji bahçede Jiang Cheng tarafından koşturulan Wei Wuxian'ın çığlıklarını duydu. Hafif bir tebessüm ile gözlerini kapatı. Wei Wuxian'ın sesi ve çiçek kokuları arasında huzurlu hisseti.. kalbinde huzur vardı.
Büyük avlunun gerisinden gür bir ses duyuldu.
- WEİ WUXİAN BULUT KOVUĞUNDA BAĞIRMAK VE KOŞMAK YASAKTIR!
Lan Wangji altın sarısı gözlerini açtı ve amcasının sesinin olduğu yere doğru döndü. Cübbesini düzeltip yorgun bir iç çekiş bıraktı. Adımlarını amcasına doğru yönelti ve eğilerek selam verdi.
Wei Wuxian, Lan Wangji'yi kısa bir bakış attı ve uzun kol yenlerinin arasından el salladı.
- Lan Zhan!
Lan Wangji ne yapması gerektiğini ilk önce bilmemedi ama daha sonrasında ona hafif bir baş selamı verdi. Az önce yüzünde olan hafif tebessüm şuan yoktu. Yüzü ciddi ve boştu, kasvetli ve katı bakışlar vardı.
Wei Wuxian onun dağ gibi dimdik görüntüsünü içinden takdir etti ve adımlarını onda yaklaştırdı.
Lan Qiren keskin bakışlarını Wei Wuxian'ın üzerinden ayırmadı Lan Wangji'yi bakmadan sordu.
- Wangji.. nasılsın?
- Teşekkürler amca. İyiyim.
- Hm. Wangji abin ile bir mesle için gitmemiz gerekiyor. Bulut kovuğu sana emanet. Özellikle de gözün onun üzerinde olsun.
Çenesi ile Wei Wuxian'ı işaret etmişti.
Wei Wuxian cübbesinin kollarını salladı ve onu duymazdan geldi.
........................................
Lan Wangji kütüphane de düzenlemesi gereken belgeler ile uğraşıyordu.
Bulut kovuğu bu gece çok sessizdi.. fazlasıyla sessizdi ve bu ona garip gelmişti. Uğraştığı kağıtları bir kenara bıraktı. Amcası ve Abisi şuan burada değildi ve bu Wei Wuxian için bir fırsat olmalıydı. Geçmişi anımsama ya çalıştı ve aklına gelenler ile hemen kılıcı bicheni alp kütüphaneden çıktı.
...........................................
Lan Wangji sessizce kapı çerçevesine yaşlanmış Wei Wuxian ve sarhoş arkadaşlarını izliyordu.
Cheng hızlıca elini masa'ya vurdu ve ayağa kalktı.
- NEDEN BU KADAR KİBAR OLMAK ZORUNDA!! İNSANLAR YANLIŞ ANLAYABİLİR.. O GÜLEN SURATINA YUMRUK ATMAK İSTİYORUM.
Wuxian hafif sarhoş olmuştu şaşkın bakışlarını kardeşine çıkardı.
- Gülüşüm benim tek hazinem. Nasıl yumruk atarım dersin!
Ortada tam bir karmaşa vardı.Biri elinde olan çerezi diğerinin ağzına hedef alıp fırlatmaya çalışıyordu.
Başka bir öğrenci ise baş aşağı bir şekilde Wei Wuxian'ın ödevini kopyalıyordu.
Nie huisang ise yelpazesine bir kadeh içki doldurmuş abisi ile olan sorunlarını anlatıyordu.
- Derslerden anlamamak benim suçum mu efendi yelpaze? Hayır yani her- herkes ders çalışmak zorunda mı? BENİ- BENİ HAMAMA VERSİN BAK NASIL İŞLETİYORUM! TİCARİ ZEKA BU DERSTEN ANLAMAZ.
Ağlayarak yelpazesine derdini anlatmaya devam etti. Wei Wuxian kardeşini kenara itip ağlayarak derdini anlatan çocuğun arkasında durdu.
- NİE HUİSANG! NEDEN DERS ÇALIŞMIYORSUN! SANA ZEKİ OL VE DERS ÇALIŞ DEMEDİM Mİ?