BÖLÜM İKİ: HOŞ GELDİN

1.6K 111 155
                                    










BÖLÜM İKİ: HOŞ GELDİN

Sebell – Dark Side





Partiden otuz yedi gün önce

17 Eylül Pazartesi, 08:54

Aramayı kabul etti ve gözlerini yeniden ön cama dikerek kablosuz kulaklıklarının yardımıyla konuşmaya başladı. "Evet," dedi düz bir sesle. Gözlerimi camdan ayırıp ona baktım, karşı tarafı dinlemek için bilerek sessizleştiği açıktı. Telefondan gelen mırıltılar arabanın içindeki sessizliği dolduruyordu ama kadının söyledikleri tam olarak anlaşılmıyordu. "İnsanları nasıl oyalaman gerektiğini de sana ben mi öğreteceğim? Bilmiyorum, bul bir şeyler." Tüm bunları söylerken kaşlarını çatıyor, sanki önünde gerçekten biri varmış gibi ellerini ön cama doğru hareket ettiriyordu. "Hâlâ trafikteyim ve kızımı henüz okula bırakmadım. Oyalaman gerekiyor, anlıyor musun? Yarım saat sonra orada olacağım. Bunun için beni bir daha rahatsız etmezsen iyi olur, yoksa muhasebeden çıkışını almak zorunda kalacaksın." Dudaklarından sıkıntılı bir nefes bıraktığında sağ kulağındaki kulaklığa iki kez dokunarak aramayı sonlandırdı.

Önemli bir toplantısı vardı ama yine de kahvaltıda babama okulun ilk günü beni okula bırakacağını söylemişti. Bunu hem işi hem de anneliği aynı anda yürütebildiğini ve bu konuda ne kadar iyi olduğunu babama göstermek için bir fırsat olarak gördüğünden şüphem yoktu. Gerek olmadığını söylememe rağmen bu fikir babamın hoşuna gitmişti. Bu yüzden şoförümün kullandığı araç yerine, Maral'ın kırmızı Ford Fiesta'sının ön koltuğunda sessizce oturuyordum.

Yeşil gözlerimi hâlâ üzerinde tutarken, "Ben burada inebilirim. Toplantına daha fazla geç kalma," dedim. Ona böyle bir öneride bulunmamın nedeni, aynı arabada sıkışıp kalmaktan ve ilerlemeyen trafikte onunla birlikte beklemekten ölesiye sıkılmış olmamdı.

Sırt çantamın üzerine koyduğum ellerimi okşayıp içten bir şekilde gülümsemeye çalıştı. "Sorun değil canım."

"Bu trafik ilerleyecek gibi görünmüyor," diye mırıldandım. Gözlerim arabanın dijital saatine kaydığında saatin 08:57 olduğunu gördüm. "Biraz daha beklersem derse geç kalacağım. Görünüşe göre sen toplantına çoktan geç bile kaldın." Söylediklerimin üzerine gözlerinden kararsız bir ifade geçti, sonra sanki bunu doğrulamak istiyormuş gibi bakışlarını benden uzaklaştırıp tek sıra halinde dizilmiş arabalara sıkıntıyla baktı.

Düğmeye basarak arabanın otomatik kilitlerini açtığımda gözleri önce kulpun üzerindeki parmaklarımda sonra bende gezindi. "Bıraktığın için teşekkürler," dedim zorlama bir gülümsemeyle.

Derin bir nefes verdi. "Canım böyle olmasını hiç istemezdim ama ne yazık ki haklısın. Trafik açılacak gibi görünmüyor ve ben de derse geç kalmanı istemiyorum." Yüzündeki hoşnutsuz ifade bir an sonra gülümsemeyle yer değiştirdi. "İyi dersler canım. Kendine dikkat et."

"Sağ ol." Kendimi bir kez daha gülümsemeye zorladım, arabanın kapısını açıp sırt çantamı sol omzuma takarken arabadan aşağı indim. Bana arabanın içinden el salladı, dudaklarımdaki zorlama gülümsemeyi biraz daha sürdürsem de en sonunda arabanın kapısını suratına kapattım ve sonra arabaların arasından geçerek kaldırıma ulaştım. Maral'ın trafiğin içinden çıkmak için sağ tarafa sinyal verdiğini, çok geçmeden açılan bir aralıktan arabayı trafikten çıkarıp gözden kaybolduğunu gördüm. Önümü döndüm ve koleje doğru yürümeye devam ettim.


Telefon saatimi kontrol ettiğimde ve zilin iki dakika içinde çalacağını fark ettiğimde, geç kalmamak için adımlarımı biraz daha hızlandırmam gerektiğini biliyordum. Yürürken kazara çarptığım birkaç kişiden aceleyle özür dileyerek neden olduğum gerginliği çözmeye çalışsam da arkamdan söylendiklerini net bir şekilde duydum ama hiçbirine aldırmadan okulun girişine doğru yürümeye devam ettim.

Aya (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin