1. ilk altılı

326 23 12
                                    

Aile. Dört harf, bir nevi dört duvar üstüne bir çatı. Aile kavramı; garip bir olgu, ipe sapa sığmaz, seni vezir de eder rezil de. Benim ailem biraz garip olduğu için hiçbir katagoriye koyamıyordum ama şu an tam bir rezil durumda olduğumu biliyordum.

Annem ortalığı dağıtalı ve şu anda içeride benim ve birkaç kişinin daha bulunduğu sınıfta hepimiz bir yerlere dağılmış bir şekilde oturalı yirmi dakika olmuştu.

"Acaba kimin suçu?" diye çığırtkan bir ses bıraktı buraya geldiğimizden beri oturmayıp tahtanın önünde bir sağa bir sola gidip duran sarışın. Onu suçlamıyordum, hatta aramızda ailesi en sakin duran oydu. İyi biri olduğunu sanıyordum, en azından şu ana kadar.

Sonra bana baktı. Gözlerindeki o ifadeyi gördüğümde bütün düşüncelerimi geri aldım.

"Senin suçun! Sen yaptın, olayı bu kadar sen büyüttün." Tam bir volkana dönmüştü. Akıl almaz derecede patlamaya başladığında suratımı mimiksiz tutup yüzüne ölü gözlerle bakmayı sürdürdüm.

Kapı tarafında yani duvar tarafında oturan Renjun parmaklarıyla sıraya ritim tutmaya başladığında dikkatim öfkeli sarışından gergin kahveliye döndü. Sadece parmakları değil, bacaklarını da titretiyordu.

Dikkatimi ona yönelttiğimde kapının birden ve sert bir şekilde açılmasıyla oraya baktım. Bay Kang sert ve yeri delercesine ses çıkaran adımlarıyla içeriye yürüdüğünde sinir krizi geçiren Saeyoo ve onu sakinleştirmek için bile uğraşmayan sıralarda oturan ben ve dört kişi bekledik. Saeyoo ön sıraya oturdu.

"İnanamıyorum." dedi Bay Kang sert ses tonuyla. "Gerçekten inanamıyorum, okulumuzu en iyi şekilde temsil eden, gururumuz dediğim, en zekiler, başarı sıralamasının ilk altılısı, böyle bir rezillik, böylesi bir şey ben görmedim." dedi.

Bay Kang, okulumuzun müdürü. Ayrımcı adamın teki. Başarılıysan onun gözünde çok değerlisindir, okul sıralamasında ilk ondan başkasını umursamaz. Biraz gevşek biridir, siniri pistir ama biraz da pasiftir. Kendi çok işe karşmak istemez ama kaosun yoğun olduğu ortamlara da dayanamaz ve orada biter. Bazen orta yaş krizinde olduğunu düşünürdük, bazense gerginliğinin nedeninin o malum şey olduğunu.

"Olayı anlatmak isteyen var mı?" dedi Bay Kang.

En arkada oturuyordum. Orta sırasının en arkasında sağ çaprazda, duvar tarafında, en önde Renjun oturuyordu, durvar tarafının en arkasında Jaemin, oturduğum sırasının en önünde Saeyoo, cam tarafının en önünde Jeno ve en arkasında da Mark.

Mark Lee.

"Her şey Donghyuck yüzünde oldu Bay Kang, anlatılacak bir şey yok." dedi Saeyoo. Kulaklarımı kapatma isteğiyle dolup taşarken midem bulandı. "Sakin ol Saeyoo." dedi Bay Kang. "Donghyuck, söyleyeceğin bir şey var mı?" diye devam ettiğinde ise bakışlarımı temiz sıradan kaldırıp ayakta dikilen, saçları hafiften beyazlaşmış adama çevirdim.

"Yok." dedim sakin bir tavırla. "Bir tek benim suçum değildi." dedim. Bir tek benim suçum falan değildi gerçekten. Annem gelmeseydi de güzelce kapanabilirdi bir ihtimal ama annem her şeyi harlamıştı. Yani herkesin bir payı vardı. Onların aileleri de büyütmüştü.

Hasas Saeyoo'nun dayanılmaz kuyruk acısı yüzünden patlak veren bir şeydi, aslında her şey birbirini takip eder bir süreçte gelişmişti.

Not takıntılı bir sarışın, en iyisi olmaya kafayı takmış bir genç kız. Dönem farkını umursamıyordu. Geçen senesinde en yüksek matematik notu ona sahipti ve rekor da ondaydı, onu geçen olamamıştı, bu zamana kadar, daha doğrusu bana kadar.

Not açıklandığında doksan yediyle yılı en yüksek notla, geçilemez bir notla kapatan ona karşılık benim notum doksan sekiz gelmişti. Saeyoo çıldırdı.

wildfireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin