4. spor salonu faciası

152 21 11
                                    

Soğuk havaları sevmem konusunda kendime engel olamıyordum. Soğuk içime işlediğinde kendimi rahat hissediyordum ve belki de bu yüzden hep montumun önünü açık bırakıyordum.

Annem her zaman montumun önünü kapatmam için uyarılarda bulunurdu beni parka elimden tutup götürdüğü o zaman dilimlerinden birinde. Babam da avukat olduğu için işi gereği sürekli takım elbise giyer ve ceketinin önünü dışarıda, yanımızda gezerken hiç iliklemezdi. Belki de ondan alışmıştım ya da tamamen kendi özgür, hür irademle içime soğuk girsin diye yaptığım bir şeydi.

Soğuk dinlemeden annemin elinden tutup koştuğum parklarda üstümdeki montla koşar, oyunlar oynar sonra annemin yanına geri gelirdim ve o her zaman önüme eğilip montumun fermuarını sonuna kadar çekerdi. Ben parka geri dönüp geri açardım, babam gelirdi sonra önü ilikli olmayan ceketiyle dikilirdi annemin yanında, annem onunkini de iliklerdi, gülerlerdi birbirlerine güzelce. Çok güzel bakarlardı birbirlerine, babam annemin alnını öper sonra eve dönerdik.

"Hyuck, oynamıyor musun?"

Spor salonundaydık, Kasım'ın keskin soğuğu baş gösterdiği için bizi içeri almışlardı. Bazıları dışarıda oynamak için tuttursada beden hocası buna izin vermemişti.

Tribünde oturuyordum, elinde basketbol topu ile bana aşağıdan bakıp konuşmaya başlamıştı Shotaro. Basketbolu severdim, yani bazen oynardım. Öyle çok da aradığım bir şey değildi ama.

"Gelirim birazdan." diye kestirip attığımda gözlerim ondan arka tarafta sol kısımda kalan potada basketbol oynayan Mark'a kaydı. Basketbol takımı antrenman yapıyorlardı. Hazırlığa şimdiden başlamışlardı, zaten takımda üç tane son sınıf olduğu içinde onları derslerinden alıp buraya koymak çok kolaydı. Zaten Lucas ve Mark aynı sınıftaydılar, Lucas da kaptandı zaten.

Derin bir nefes aldım. Ellerim göğsümde birleşikken üstümde okulun beden dersi için olan gri eşofman takımı vardı. Sıkılmış bir şekilde oturuyorken salondan içeri ne zaman görsem elinde bir dosya tutan, hafif eğik yürüyen ve hızlı adımlar atan Renjun girdi. Sürekli olarak öğretmenlerin bir işi için koşuşturuyordu.

Beden hocasının odasına doğru ilerlediğinde boş verip önüme döndüm. Sonra tribünlerden atlaya atlaya inip sağ tarafta sınıftan birkaç kişiyle basketbol oynayan Shotaro'nun yanına ilerledim.

Bir süreliğine ne Mark'ı ne de Renjun, Jeno ve onun türevlerini düşünmek istemiyordum. Çok düşünmek, hele ki saçma konular üzerine düşünmek başıma ağrı yapıyordu. Yorgun düşüyordum ve derslerime odaklanamıyordum.

Basket topunu elime aldıktan sonra biraz sektirip potaya gönderdim sonra başka bir çocuk aldı, sonra başkası ve bana geri dönen top, böyle bir süre oynadık. Daha sonrasında yorgunlukla kendimi potanın altına attığımda uzun zamandır oynamamanın verdiği hamlık baş göstermişti. Bacaklarım ağrımaya başlamış ve başım da kısa bir an dönmüştü. Çok hareketli bir insan değildim, bu yüzden böyle oluyordu, dengemi de pek sağlayamazdım çoğu zaman.

Masada çok vakit geçirdiğimdendi bunlar, bacaklarım güçsüzdü, sırtım sürekli ağrıyordu ve başım bazen acı verici bir şekilde dönüyordu.

"İyi misin?" dedi Shotaro gayet formda bir şekilde yanıma gelip elini bana uzatırken tutup ayağa kalktım. Suratımda sinirimin bozulduğunu belli eden bir gülümseme vardı. Shotaro beni hızla tutup çektiğinde de bunu sürdürdüm. Başım daha çok döndü ama bunu belli etmedim ve elimi ondan çektikten sonra dikilir bir şekilde sırtımı duvara yasladım.

Renjun hala hocanın odasındaydı sanırım, hoca da etrafta gözükmüyordu. Kapıya yakın yerde olduğumuz için başımı çevirdiğimde iki duvar arasında kalan holden kimin içeri girdiğini görebiliyordum.

wildfireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin