5. kalbin tutarsızlığı

158 21 13
                                    

Aşk filmlerinden ya da konusu çok romantik olan dizilerden pek hoşlanmazdım. Gerçeği yansıtmazmış gibi gelirdi. Yani hangi insan çok mutlu olurdu ki, hangi aşk sonsuza dek sürebilecek şekilde bir insanın aklında sürüp giderdi?

Üzgün bitmeyen hiçbir aşk filmine inanmıyordum. Sonsuzluk kavramı benim için yoktu ve ben aşkı hissedebilecek kadar bile yaşayacağımı düşünmüyordum.

"Şimdi aşk bu mu?" dedi Taeyong yan taraftan. Ben büyük koltukta, o da bacaklarını sığdıramadığı küçük koltukta uzanıyordu. Önümüzde asla kendi isteğimizle açmadığımız televizyonda kanal gezerken denk geldiğimiz bir aşk filmi açıktı. İkimiz de hangi dakikasında olduğumuzu bile bilmeden filmi sonuna kadar izlemiştik.

Taeyong, annemin uzun yıllardır tanıdığı arkadaşının oğluydu, arada böyle bize gelirlerdi birlikte vakit geçirirdik. Bugünde yine bize geldikleri bir cumartesi günüydü.

Okul yoktu, bu yüzden sabah uyandığımda saat öğlene geliyordu. Çalışma masamda fazlaca vakit geçirdiğim için oldukça geç uyumuştum. Sabah da alarm kursam bile uyanamamıştım. Bu uzun zaman sonra ilk kez başıma geliyordu.

Akşama doğru akşam yemeğine de kalacakları için Taeyonglar gelmişti ve yapacak bir şey bulamayınca evde kimse olmadığı için salona geçip televizyon izlemeye başlamıştık, bayağıdır da önümüzdeki filmi izliyorduk. Hatta annemler gelmiş, mutfakta yemekler yapılmıştı ve biz işsizliği tavan yapmış bir şekilde karşılıklı uzanıyorduk.

"Sanmıyorum." diye yanıtladım Taeyong'un sorusunu. Sanmıyordum. Aşk sonu güzel biten bir şey olamazdı her yerde bu kadar acı verdiği anlatılırken. Bilmiyordum, herkes mutlu olmayı hak ediyordu, herkes sevilmeyi hak ediyordu tabii ki ama birine karşı yoğun bir şeyler hissetmeye başladığınızda ilk istediğiniz şey onu yatağa atmak olmamalıydı. Belki de benim hissettiğim, kafamda oluşturduğum aşk tabirine uygun bir film bulamadığım için hiç sevmiyordum bu türü.

"Nasıl bir şey olduğunu hiç öğrenemeyeceğiz desene?" dedi Taeyong ve ayağa kalkıp salondan çıktı.

Bir elim başımın altında diğeri karnımın üstünde bakışlarımı ekrandan tavana çıkardığımda Taeyong'un mutfakta annem ve annesiyle olan konuşmalarının arasında düşüncelere daldım.

Hiç öğrenemeyecek miydim gerçekten? Mark'a hissettiğim duyguların aşk olmadığından emindim ama yoğunlaşan ve büyüyen sevgi aşka dönüşürse ne yapacağımı bilmiyordum. Onu beğendiğim aşikardı, hoş birisiydi ve bir insana böylesine ilgi duyduğunuz zaman onun sizin içinizde büyümemesi imkansız gibi bir şeydi. İleride ona aşık olursam, az önce terk edilen kız gibi büyük acılar çeker miydim? Birbirimizi seversek sonunda biz de mutlu olur muyduk?

"Uykun mu geldi?" diye sordu annem salondan içeri girip az önce kalkarsam mutfağa götürürüm diye düşündüğüm su içtiğim bardağı eline alırken. "Ağırlık çöktü birden." dedim gözlerimi eğildiği için yüzüne düşen kumral saçlarında gezdirirken. "Sevdiğiniz yemeklerden yaptık, güzelce yersiniz şimdi, sonra istersen Taeyong'la biraz dışarı çıkın hava alırsınız." dedi ve saçlarımı parmaklarıyla geriye doğru tararkan alnıma minik bir öpücük bırakıp geri çıktı salondan.

Annemi seviyordum, her zaman arkamı kolluyordu, yanımdaydı, bir derdim olduğunda her zaman söyleyebileceğim birisiydi. Beni sevdiğini hissettiriyordu, yanımda olduğunu belli ediyordu. Bana iyi bakıyordu ve ben de ona. Birbirimiz için her şeyi yapardık biz annemle.

Uzandığım koltukta doğrulup bacaklarımı aşağı sarkıttım sonra da ayağa kalktım. Bedenim uyuşmuştu. Kısa çaplı bir gerinmeden sonra da ben de mutfağa girdim ve sandalyede oturan Taeyong'un yan tarafına yerleştim.

wildfireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin