Sınavlarınız olduğu içim yorum sayısına çok takılmamaya çalışıyorum... Çok anlayışlı bir insanım ne yazık ki.
Ama yine de yorum falan yapmak isterseniz alırım olur mu? *-*
Öpüldünüz hepiniz.
"Şu yumurtaları pişirmeyi bir türlü öğrenemedin." diye homurdandım elimdeki çubukların ucuyla yumurtayı dürtükleyerek. Daha sonra başımı kaldırdım ve evimde çalışan, adını henüz öğrenemediğim o kadın'a baktım. "Boşuna mı dünya kadar para alıyorsun?"
Sehun ve Minho birbirlerine baktıktan sonra gözleri ağır ağır benim üstüme döndü ama bakışlarım onların üstünde çok fazla tutunmadı. Kaşlarımı havaya kaldırıp ellerimi masanın üstüne yasladım. "Evet?"
"Yeniden yapmamı ister misiniz?" diye sordu hemen gülümseyerek. "Beş dakika sürmez."
Bomboş bir suratla, "Sanki yeniden yapsan aynısı olmayacak." diye homurdandıktan sonra tabağı ona uzattım. "İstemiyorum. Al şunu."
Sehun omzunun üstünden bana yaklaşan kadın'a baktıktan sonra onu eliyle durdurdu ve kendi tabağını önüme bırakıp elimdeki tabağı aldı. "Onu yiyebilirsin değil mi?" diye sordu. "Daha fazla pişmiş... Bunu ben yerim."
Sinirli görünmüyordu ama kaşları çatıktı. Yine de umursamadan omuz silkip, "Sen git." dedim o kadın'a. Yavaş yavaş yemeğimi yemeye başladıktan sonra gözlerimi masanın üzerinde dolaştırdım. Portakal suyunun eksiliğini gördüğüm için dudaklarımı araladım ve bağırmaya hazırlandım. "Bağırma." dedi Sehun sakin bir ifadeyle. "Burada işte."
Ne düşündüğümü biliyormuş gibi portakal suyunu bana uzattı ve tabağımın kenarına bıraktı. "Biraz daha sakin olmayı dene. Unutmuş veya yanlış yapmış olabilir, bunun için kimseyi azarlayamazsın."
"Aman..." Elimi salladım. "Yemek yiyeceğim ve şu an onun hakkında konuşup kendimi yoramam."
Sehun derin bir nefes alıp başını salladıktan sonra herkes kendi yemekleriyle ilgilendi. Birkaç dakika geçmişti ki, "Sehun," diyen Minho sessizliği bozdu. "Ben eve gideceğim de... Acaba beni sen bırakabilir misin? Yani işin yoksa."
"İşimiz var." dedim Sehun'a izin vermeden. "Şirkete gideceğiz. Ama eğer istersen seni bırakmaları için kapıdaki adamlardan birisiyle konuşurum."
Gözleri tabağın içinde dolaştı ve başını salladı. "Olur."
Suratının asıldığını gördüm ama umursamadım. Yine de bu sadece iki dakika kadar sürdü. Elimdeki çubukları tabağın içine bırakıp ayağa kalktım. "Ben üstümü değiştireceğim." diye mırıldandım. "Sonra çıkarız Sehun."
"Tamam." diye beni onayladığında merdivenlere ilerledim. Merdivenleri tırmanıp kıyafetlerimin olduğu odaya girdiğimde bir süre ne giyeceğime karar veremeden etrafıma bakındım. Cam dolapların içindeki askılarda ellerimi dolaştırdım. En sonunda çok resmi giyinmeye gerek olmadığı kanaatine varıp açık renk bir kot pantolonu çıkarttım. Beyaz tişörtü de başka bir dolaptan çekmiştim.
Üstümdekilerden kurtulup çıkarttığım şeyleri giydikten sonra aynanın karşısında tişörtümü pantolonun önüne sıkıştırdım. Gömleklerin asılı olduğu dolaptan krem kahverengi kışlık kalın bir gömleği askısından çekip üstüme geçirdim. Kollarını katladım. Ayakkabılarımın dizili olduğu dolaptan aldığım beyaz sporları da ayaklarıma geçiriken derin bir nefes almıştım.
Kulağımdaki küçük küpeyi çıkartma zahmetine girmeden boynuma gri bir kolye taktım. Bulduğum birkaç bilekliği ve yüzüğü de parmaklarımla bileğime geçirdim. Oyalanmak amacıyla bir süre saçlarımla uğraştım. Ve saçlarımla uğraştığım süre boyunca da Sehun'un parmaklarını hatırladığım için neden heyecanlandığımı anlamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm with you / HunHan
Fanfic"Kimin, kimi öldürdüğünü bilemeyiz ancak birilerinin seni öldürmek istediğine eminiz." dedi ifadesiz suratıyla öylece gözlerimin içine bakarken. "Üzgünüm Luhan. Şahit olduğun cinayetin sorumlusunu bulana kadar, yürüdüğün yol'da sana eşlik etmek zoru...