twelve ;; heartbreaker.

183 17 48
                                    

ucuncu sahis anlatima gectim umarim rahatsiz olmazsiniz..

ne bakiyosun okusana 💦👊🏽

-

"SİKTİR GİT, JOHN, TAMAM MI?!" sherlock holmes, kocası john watson'a kızgındı çünkü yine abisi olsun tüm arkadaşları ile arasını bozuyordu. şikayetçiydi hepsinden, bahaneleri bitmiyordu. bitmiyordu. asla bitmemişti. john onun ruhunu emiyordu resmen. moralini sikip atıyordu, içindeki ışığı söndürüyordu. sanki doğduğundan beri bunlarla uğraşıyormuş gibiydi, yaşlanmış gibi hissediyordu bildiğiniz.

yorulmuştu artık, bıkmış gibiydi. ilk zamanlarda böyle değildi, neden değişmişti şimdi? hani birbirlerini her zaman sevecek, kollayacaklardı? hani abisini daha çok sevmeye çalışacaktı?

hepsi yalandı. bundan emindi.

hem onu sanırım aldatmamıştı bile, sadece bıkmıştı. john'un değişmesinden bıkmıştı, yorulmuştu.

ona bağırmaktan nefret ediyordu. kendisi ona bağırdığı için kendinden nefret ediyordu. ne yani iyi bir koca olamamış mıydı? kendisi çabalamadığı için mi kocası çabalamamıştı? aslında hepsininin cevabını biliyordu ama kafasında bunların dönmesine engel değildi bildikleri ve gördükleri.

kızı şu an üst kattaki odasında ağlıyordu ve bu da kendinden daha çok nefret etmesini sağlıyordu.

nefret.

kolay mıydı nefret etmek? john'dan asla nefret edemezdi. olamazdı yahu! o john'du. olmazdı öyle bir şey. ama john ondan ediyordu. ne zaman böyle hissetmeye başlamıştı kestiremiyordu ama ediyordu. her şeyi biliyordu. kendi başının etini yese de düşünmeden edemiyordu işte. her boku bilse de, kafasındaki düşünceleri susmuyordu.

"bahane mi, sherlock? BAHANE HA? 'aldattığına asla inanamıyorum, john ama- ama beni aldattın mı, john?' bunu demiş olan sensin ve bana bahane diyorsun, SEN SİKTİR GİT!"

"bak, herkese kolay kola-"

"iki aylık bir bakıcıya inanırsın ama, değil mi? sonuçta o senin jam-jam'in. awww ne kadar tatlı bir ikili oldunuz, değil mi?" gözünü devirdi.

"neden?" ve işte, sherlock holmes'ün kendini bıraktığı zaman işte şu andı. kafasında oluşturduğu senaryoda böyle bir şey yoktu ama belki de kendisini bir an olsun bırakma zamanı gelmiştir diye düşündü. her zaman güçlü olmak zorunda değildi.

john'un saçma cümlesinden sonra kendini koltuğun önüne yere atmış ve gözleri dolu bir şekilde sormuştu sorusunu. koskoca sherlock holmes oturmuş ağlıyordu.

"ne, neden?" john asla acımadı bu görüntüye. acıma duygusunu kaybetmiş gibi bir hâli vardı sanki. yani sherlock öyle düşünüyordu.

"beni ne zama sevmeyi bıraktın?" elleriyle yüzünü kapatıp sordu sorusunu. sonra bacaklarını çekti karnına oturduğu halıda.

"s-sevdim tabii k-" afallamıştı sarışın adam. "hayır, yalan söylüyorsun ve sorumun cevabı bu değil." elini yüzünden çekip başını kaldırdı

"hayır. sevmediğim bir adamla neden evleneyim-"

"hayır, sevdin beni tabii ki, o kadar aptal değilsin," güldü kendi kendine. "..ama sevmeyi bıraktın. neden?"

"konu nasıl buraya geldi?"

"konu her zaman buydu, aptal." sonunda sakince kalktı sherlock ve gülümseyerek koltuğa oturdu. artık tamamen anlamış gibiydi, ki zaten anlamıştı. o saniyeden itibaren kafasındaki her sey oturmuştu. tüm üzgünlüğünü bir kenara bıraktı ve john'u dinledi, "komik olan nedir, sherlock?" dedi john. nedense sherlock'un bir anda böyle olması onu germişti ve hâlâ ayakta duruyordu afallamış şekilde.

"sorumu cevapla, watson."

"seni sevmeyi bırakmadım, cevabım bu."

"yalan söylüyorsun, watson."

"HA-"

"yalan söylerken saniyede on sekiz kere göz kırpan ben değilim, affedersin."

"bu bir şeyi kanıtlamıyor, seni hâlâ seviyorum."

"beni neden sevmeyi bıraktın dedim?"

"seni sevmeyi bıraksaydım, ayrılırdım." kollarını bağdaştırıp sherlock'un karşısındaki koltuğa oturdu. "ya da, şizofren ve bir o kadarda iyi kalpli bir bakıcı bulup ayrılmak için bahane bulurdun. sonra BOOM! aldatırdın, hem de bir kadınla. iğrenç, ideallerinden bu kadar kolay vazgeçmen şaşırtıcı. ayrı olarak bir kızın varken bile." her şeyi çözmüş bir dedektif edası ile konuştu hızlıca. acaba başka bir evrende öyle miydi?

"peh, cidden bunlardan bunu mu çıkardın? evet, aynen, o kadar sıkıldım ki, çünkü ben haftalardır araştırma sonucu ilaç kullanan ama yoğun zamanlarda kullanmaya maalesef ki vakit bulamayan şizofren ve bir o kadarda deli olan bir son sınıf öğrenci bulacağım. ve BOOM! yeni bakıcımız hoş geldin! sevdim bu fikri, sherly."

"bana sherly deme ve benden daha ayrıntılı anlattığın için teşekkürler."

"cidden bu fikrine mi inanıyorsun? seninle sırf ayrılmak için bu kadar uğraştığımı?"

"bak, kocacığım, ne zaman bu kadar sadist ya da mazoşist oldun bilemeyeceğim ama çatı katında dosyalar buldum artık sussan ondan sonra da evden çıksan iyi edersin, psikopat kendine acı çektirmeyi seven ve her zaman kötü şeyleri kendine çeken aptal. dramayı bu kadar sevdiğini düşünmezdim. the crown çekmiyoruz." sherlock koltuğun altına koyduğu -bu kavgayı önceden kafasında kurduğu için son anda göstermek için oraya koymuştu, sanırım kendisi de bir sosyopat falandı- dosyayı çıkarıp john'a uzattı.

john dosyayı eline almadan baktı ve sakince konuşmaya başladı, "beni iyi tanımlaman güzel. evet, dramayı seviyorsam benim suçum mu yani? her neyse, yoruldum- hayır sıkıldım. evet, sıkıldım, tamam mı? kırk yaş bunaması falan mı bilmiyorum ama sıkıldım işte. üç ay sorguladım ilişkimizi nedense, olmadı, yapamadığımı farkettim." sakince açıkladı kendini.

"bunun içinde sikik bir drama çıkardın. dramalardan nefret ettiğimi bilirsin."

"evet, aptalca davrandım sanırım." sherlock, john'un bu sözü söylerken ironi mi yapıyordu bilmiyordu ama cidden salmıştı artık onu.

"evet, şimdi git, çünkü asıl yorulan kişi benim."

ilerlemeye başladı yavaşça sarışın adam. merdivenlerden çıkmaya başladı, sherlock rahatça bekledi geri dönmesini. kızına sarılıp aşağı ineceğini biliyordu.

ne acınasıydı ama.


-

cok edebiyim kösenizde aglayın btw johnlock shipperlar

elvedalar james biraz sherlyyy'nin boslugunu doldursun- MECAZ ANLAMDA YAHUUU

babysitter ‣ sheriarty !!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin