8. bölüm| yangın yeri

1.1K 138 391
                                    

keyifli okumalar,

♟️

üç gün sonra..
Hyunsuk'tan;

Oturduğum yerde geriye yaslanıp kirli pencereden dışarıya baktım. Güneş yeni yeni battığından dağların arasından görünen gökyüzünde hoş bir kızıllık bırakmıştı. Artık eskisinden daha özgürdüm; yeni bir odaya alınmıştım ve güçsüzlüğümü sonuna kadar hissettirdiğim için ellerim hariç tüm iplerimden kurtulmuştum.

Geçen günlerde kukla gibi davranıyor, çizdiğim güçsüz imajımla beni yönlendirenleri sakince takip ediyordum. Gözlerim boştu, kanın üzerinde kuruduğu dudaklarımı suyla ıslattım. İlacı kestiklerinde iyi hissedeceğimi düşünsem de sandığım gibi olmadı. Vücudum sanki toparlanmamaya yemin etmiş gibi daha da ağırlaşmıştı. O günden nasibini alan karnım bir tual gibi rengarenkti, morun her tonu mevcuttu. Her hareketimde canım yanıyordu ama eskisi kadar kötü değildi.

"Çek şunu." Yarım saattir önümde duran ve bana zorla yemek yedirmeye çalışan kadına ters ters baktım. Açlıktan ölsem bile onların elinden bir şey yememekte kararlıyım.

Eva, bıkkınlıkla iç çekip elindeki metal kaşığı dudaklarıma bastırdığında iki gün önce oluşan yaralar tekrar açılmış, minik kesiklerden sızan kanlar ardında ince çizgiler bırakarak çenemden aşağı süzülmüştü.

"Aç artık şu lanet ağzını!" Bana ayırdığı sabır kotası çoktan dolmuştu.

Dilimi dudaklarımda gezdirirken ağzıma yayılan metalik tatla sırıttım. Rolümü yeterince iyi oynamış olmalıydım ki yanımda oldukça rahat davranıyor, halsizliğimi ilaca bağlayıp bana zarar vermekten çekinmiyordu. Oysa üzerimdeki tüm hakimiyeti boynunu kavramama bakardı.

"Elini çek. Tekrar uyarmayacağım."

Uyarıma aldırmayıp zorlamaya devam ettiğinde ağzımda biriken kanı iyice dibime giren kadının yüzüne tükürdüm. Bunu beklemediğinden şokla geri çekildi. Elleri hızla yüzündeki kanıma giderken iğrentiyle yüzünü buruşturdu.

"Ben neden senin gibi bir ruh hastasıyla uğraşmak zorundayım ki!" delirmiş gibi bağırdı. "Zaten eninde sonunda öleceksin, ha şimdi ha yarın!" Elindeki metal tepsiyi, yere düşmesini umursamadan, masaya fırlatıp bir hışımla tıbbi ilaçları sakladıkları dolaba doğru ilerledi.

Yaptıklarını sırıtarak izlerken çaktırmadan oturduğum yerden kalktım. Eva hâlâ dolapta oyalanırken bir gece öncesinden sakladığım bıçakla gevşettiğim iplerden kurtuldum. Uzun zamandır sürdürdüğüm sükunetim buraya kadardı.

Kesilen ipleri yatağın üzerine bırakıp soyulan bileklerimi ovuşturdum. Haftalardır ellerimi süsleyen ipler derimi ezdiği için bileklerimde tatsız morluklar oluşturmuştu.

Ellerime bakmayı kesip bıçağı daha sıkı kavradım ve hâlâ dolapta oyalanan kadının arkasına geçtim. Sonunda aradığını bulmuş olacak ki doğrulan kadın, daha arkasını dönmeye fırsat bulamadan onu sertçe duvara yapıştırdım. "Sesini çıkarma." elimdeki bıçağı boğazına dayayarak onu uyardım.

İkazımı dinlemeyip bağırmaya yeltendiğinde sırtına bastırdığım kolumu yukarıya çıkarıp ağzını sıkıca kapattım. Ardından saçlarını kavradığım gibi geriye çekip yüzünü önündeki duvara vurdum. Kadın anında acıyla yere çökerken titreyen elleriyle kanayan burnunu tutmuştu. Atamadığı çığlığı haykırırcasına dolan ve kızaran gözlerinden canının ne kadar yandığı belliğiydi.

YANLIŞ KARAR,, hoonsukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin