14. bölüm| kırık duvarlar

928 116 213
                                    

keyifli okumalar,

__

Sabah, yeni doğan güneşin loş ışığında otururken her şey seyrinde gitti. Haftalardır hiç aksamayan rutinim aynı şekilde devam ederken saat altıyı buldu ve ben kendimi bir kitapla koltuğumda buldum. Bir zamanlar siyah olan deri kaplı kitabın eski sayfalarını çevirip durdum fakat -ne yazık ki- kendimi kitaba veremedim. Kayıp giden metinler zihnimde en ufak yankı oluşturmazken eski deriyi düzgünce kapatıp kendime teslim olmayı seçtim.

Geceyi gündüze bağlayan tana kadar süren itiraflar, kendime kızgınlığım ve hiç dinleyen savaşım beni yaşımdan bihayli yorgun adama evirmeye yetti. Başımdaki bela ve kafamdaki düşünceler artık taşıyamayacağım kadar ağırdı. Oysa ben evimde, susmak bilmeyen arkadaşım eşliğinde oturmaya bile razıydım.

Ya da o kadar da değil.

Henüz Jaehyuk'un durmak bilmeyen çenesini özeleyecek kadar kafayı sıyırmadım.

Ama Jihoon'dan etkilenecek kadar sıyırdım.

Sanırım..

"Ben böyle işin.." Boştaki elimle saçlarımı karıştırıp gözlerimi kapattım. O gittikten sonra yaşananları düşünmekten tüm gece doğru düzgün uyuyamamıştım. Sabah olduğundaysa yalnızca kahvaltı için aşağı indiğimden onunla karşılaşmadım. Bu bir bakıma iyiydi, henüz kabullenemediğim bazı şeyler onu görünce gün yüzüne çıkacaktı ve zaten allak bullak olan aklımı daha da karıştıracaktı.

'Seni seviyorum.'

"İmkansız." diye homurdandım kendi kendime. Beni neden seviyordu? peki bu mümkün müydü? imkansız, mümkün değil. başımı iki yana salladım. Ona güvenemezdim. Şimdiye kadar Khloe dışında biri tarafından doğru dürüst sevilmemişken 'seni öldüreceğim' diyen bir adamın sevgisine inanmak intihar olurdu. Jihoon iyi bir oyuncuydu, sahne bitmeden önce aktörler son oyununu oynardı, benimle kurduğu yakınlık son anlarında kurbanına oynayan bir katilim basit ilgisi olabilirdi.

Pekâlâ mümkün yahut imkansız!

Azaptan farksız düşünceler eşliğinde gözlerimi kapattım. Battığım balçığın artık boyumu aştığını hissettim. Ben boğuluyordum, her şey an meselesiydi. Düşündükçe daha da çıkmaza girdiğimi hissediyordum ve bu en kötü bağımlılıktan kurtulmaktan bile daha çetindi, ne tedavisi ne de panzehiri vardı. Jihoon'un beni kendine çektiği her adım sonu garantiliyordu.

Ani bir kararla gözlerimi açtım. Oturduğum koltuktan kalkıp hemen yan tarafımdaki kapıyı açarak balkona çıktım. Soğuk hava nefesimi bir bıçak gibi keserken karın örttüğü doğaya baktım. Yapraklarını döken ağaçları karlar örtmüştü, kalın kar tabakasının üzerinde bir şeyler arayan kuşların ve küçük hayvanların ayak izleri yeri süslüyordu, soğuk havadan dolayı nöbeti seyrekleşen korumalar ağır ceketlerin altında etrafı izliyordu.

Bir süre durup dışarıyı izledim, malikane boyunca uzanıp onun sınırlarını belirleyen uçsuz bucaksız duvarların arkasına bakarken bir hareketlilik dikkatimi çekti. Aylardır yaşadığım bu yerin ilk defa davetsiz bir misafiri vardı. Günler sonra dışarıdan bir insan görecek olma düşüncesi parmaklarımı uyuştururken nabzım hızlandı.

Görünüşe göre yabancının varlığı henüz fark edilmemişti, benim de onu ispiyonlamaya niyetim yoktu. İçimde yükselen ona seslenme ve yardım isteme arzumu güçlükle bastırdım, bu aptallık olurdu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 12 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YANLIŞ KARAR,, hoonsukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin