bu vpn işi hiç içime yatmadı :/
her neyse..
keyifli okumalar,🤍
__
Masanın üzerindeki içeceği alıp dudağıma yaslarken yaslandığım koltuğa iyice yapıştım. Boğazıma kadar yükselen mide asidi genzimi yakarken güçlükle yutkunup ilaçlarımı içtim.
Son olanlardan sonra haftalar geçmişti. Jihoon'a çalışma odasında yakalanmam kötü olsa Khloe'nin kitabıyla şansım yaver gitmiş, bana hiçbir şey dememişti. Koskoca üç haftada hayatımda hiçbir şey değişmemişti. Hâlâ buradaydım. Kontroller hariç evden çıkamıyordum, dışarıyla tek bağlantım buyken, bebek gayet sağlıklı olduğu için kontroller aydan aya alınmıştı.
Beni bu süreçte sürekli düşündüren şeyse zarfın yokluğunun hâlâ anlaşılmamasıydı. İmkansızdı. Şimdiye kadar Jeongwoo'nun çoktan enseme çökmesi gerekirken hiçbir şey olmamış gibi davranması hayra alamet değildi. Jihoon'un da ısrarla konu hakkında yorum yapmayışı beni hem korkutuyor hem de deli gibi heyecanlandırıyordu.
İlk günler sevinçle karşıladığım bu durum zaman geçtikçe bende şüphe uyandırmıştı. Şimdiye kadar zarfın kaybolduğunu fark etmiş olmalılardı, asıl soru neden sessiz kaldıklarıydı. Üstelik anahtar hâlâ bendeydi, olanlardan sonra anahtarları yatak odasına bırakmaya cesaret edememiştim. Üzerinden epey zaman geçtiğinden bunu şimdi yapamazdım, haftalar önce kaybolan anahtarların bir anda ortaya çıkması aklını kullanabilen herkesi şüphelendirirdi.
Pervasızlığım beni büyük bir bilinmezin içine çekmişti.
Derin bir nefes verdim, zihnim karmakarışıktı. Başımı yasladığım serin duvardan çekmeden gözlerimi dinlendirdim. Ne yapacağım hakkında en ufak fikrim yoktu, flaş bendeydi lakin onu açabileceğim bilgisayara sahip olmadığım için tabiri caizse ot gibi ortada kalmıştım. Uygun olmamasına rağmen Khloe'nin eşyalarını karıştırmış fakat işime yarayabilecek herhangi bir şey bulamamıştım. Boşu boşuna risk almıştım. İçindekileri göremediğim için flaştan kurtulamamıştım ama anahtarları bahçeye gömmüştüm. Aklını kaçırmayan kimse bahçeyi kazıp onları bulamazdı.
Son günlerde Jeongwoo'nun bana yönelik şüphesi daha da artmıştı. Evde bıraktığı adamları sayesinde her hareketimi takip ettiriyor fakat ısrarla benimle konuşmaktan kaçınıyordu. Haftalardır doğru dürüst eve uğramıyorlardı. Bu durum işime geldiğinden herhangi bir itirazım yoktu. Benden ne kadar uzakta olurlarsa kendimi o kadar güvende hissediyordum. Jeongwoo'nun suçlayıcı bakışları ve Jihoon'un ne düşündüğü anlaşılmaz ifadesizliği benden uzak olduğunda hayatım daha katlanılabilirdi.
Televizyonda ilgimi çekmeyen bir film oynarken elimde döndürdüğüm bardağı yerine bıraktım. Duyduğum ayak sesleriyle birlikte kimin geldiğini görmek için başımı çevirdiğimde Jihoon'u gördüm. Üzerinde iş kıyafetleri yoktu, elimdeki dosyalarla birlikte benim oturduğum yere gelip yanıma yerleştiğinde gözlerimi kısarak ona baktım. Odası dışında bir yerde çalışmaktan hoşlanmadığını sanıyordum.
Onu izlediğimi bildiği halde bana bakma zahmetine bile girmedi. Yüzü ciddiydi, sinirli olduğunu kasılı duran çenesinden anladım. Dosyayı kenara bırakıp çıkardığı kağıdı okumaya başladığında ona olan ilgimi kaybettim. Tekrar kuruyan boğazımla bardağa uzandığımda suyun bittiğini fark ettim. Su almak için ayağa kalktığımda fark ettiğim şeyle ne yapacağımı bilmez bir vaziyette donup kaldım. Son zamanlarda iyice duygusalken ağlamam için bir neden çıkmıştı.
"Hyunsuk? İyi misin?" Jihoon, cevap alamayınca elindeki kağıdı bırakıp oturduğu yerden kalktı. Tam karşımda durduğunda bakışları dolan gözlerimde oyalanırken endişeyle devam etti. "Bir yerin mi ağrıyor?" gözleri göğsüme inerken yutkunup bakışlarını kaçırdı. Olanlar yüzünden hâlâ kendini suçlu hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANLIŞ KARAR,, hoonsuk
FanfictionHyunsuk tanımadığı bir adamla birlikte olmuştu, hayatını köklü bir değişime sokacağından habersiz. Düzenini parçalayan kaosun parçası olabilecek miydi? Hayat öyle lanet bir şeydir ki; ya yanlış zamanda doğru insanı karşına çıkarır. Ya da yanlış insa...