⚠️DİKKAT: bu bölüm kendine zarar verme bahsi, ilgili betimlemeler ve yoksunluk içerir. Rahatsız olacak okuyucular, geriye dönüş sahnesini atlayıp okumaya devam edebilir.
keyifli okumalar.
♟️
BİR AY ÖNCE.
Yorgundu, çok uykusuzdu.Bedeni sanki sönmez bir ateşe düşmüş yanıyordu; yangından yangına gidiyor, küllenemiyordu. Gözünün önünden geçip giden sanrılar bile bu kez tutamıyordu onu. Uyuyup hiç uyanmamak istiyordu ya da bir son istiyordu.
Yattığı parkeden yayılan soğuk, ruhu da buz kestiğinden onu rahatlatıyordu. Düz beyaz tavanı izlerken kendisine, gerçekleşme umuduyla bir ağaca bağlanmış dilek kadar uzak ve ulaşılmaz geçmişi hatırlattı. Belki orada da hayatı iyi değildi lakin şimdiki kadar da içinden çıkılmaz değildi. Jihoon onu çoktan kendi bataklığındaki perişan ruhların arasına eklemişti, artık kurtulsa bile dizlerine kadar battığı çamurun izleri onunla mezara kadar gelecekti.
Ne hissettiğini anlamaya çalıştı. Başaramayınca da gözlerini kapattı. Hissetmek garipti, bazen göklere çıkarır bazen de yerin en dibine çekerdi. Bugüne kadar bu duygunun bir ortası olmadığını sanardı ama vardı; boş bir kabuk kadar alelade ve hissizken bunu daha iyi anlıyordu.
Göğü unutalı çok olmuştu, yerde durmaya alışık olduğundan bu durumu garipsemedi. Hatta içten içe sevindi. Şimdiki halini, duygularını cehenneme çeviren karamsarlığa tercih ederdi.
Çok küçük yaşlarda korkuyu hissetmeyi bırakmıştı. Çünkü diğer çocukların aksine odasındaki hayali canavarlarından korktuğunda ona kanat gerecek ebeveynlere sahip değildi. Onlar aile olmayı becerememiş bir aileydi. Annesi ve babası ailelerinin çıkarı üzerine hayatlarını birleştirmiş kendi mutsuzluklarına Hyunsuk'u da ortak etmişlerdi. Bu yüzdendir ki onlar için varlığı yoğun bir sis bulutunun ardında yatan gölge kadar görünmezdi; Çocuk aklıyla bunu kavrayamayan adam büyüyünce farkına varmıştı.
Sevgiyi, aidiyeti hatta öfkeyi; yanında olmadıkları her duyguyu teker teker unutturmuştu kendine. Geride bedenine sığmayıp taşan, gittiği yer yeri dolduran kin ve nefret kalmıştı. Kaldı ki büyüdüğü ortam daha azına elverişli değildi. Karanlıktan korkuyorsan yorganla örtünür, karanlığı karanlıkta unuturdun, kimse seni sevmiyorsa kendini sever, avunurdun. Hâl böyleyken nasıl sevilir bilmiyordu. Arkadaşlığı bile yeni yeni deneyimlemişken bir çocuğa sahip olmak çok büyük bir sorumluluktu. Bu yüzden bebeği isteyemiyordu, hele de ailesinin kaderi dolaylı yoldan ona da miras kalmışken..
Bebeği Jihoon'a bırakıp gitmek ne kadar doğru tartışılırdı ama bunun için kendisi de iyi bir seçenek değildi. Belki harika bir baba olabilirdi, ailesinin hataları üzerinden gitmez çocuğunu her şeyden çok severdi. Bunların hepsi ihtimaldi ve ihtimallere bel bağlayıp yürümek akıl kârı değildi.
Çocukluğunu yaşayamamışken başka bir çocuğun hayatında kara leke olmak istemiyordu.
Duyduğu tıkırtılarla bulanan bilinci yavaş yavaş açılırken öylece yatmaya devam etti. Muhtemelen Jihoon ya da doktorlardan biri geliyordu. Noah'ın Hyunsuk'a enjekte ettirdiği sıvı tam da söylendiği gibi bağımlılığa neden olmuştu. Bunu ilk birkaç gün fark etmese de geçen zaman alehine işlemiş, yavaş yavaş bedenini tüketip onu soluduğu nefes kadar bir şeye muhtaç etmişti.
Zaten mahvolan bedenini daha da mahvetmemek ve bebeğe olduğundan fazla zarar vermemek için evde tedaviye başlanmıştı. Üst kattaki boş odalardan biri Hyunsuk 'a ayrılmış, kriz esnasında kendine zarar vermemesi için gereken tüm önlemleri almışlardı; yani öyle sanıyorlardı. Elini kolu boyunca kaydırdı. Haftalar önce açtığı yaranın pütürlü yüzeyinde parmaklarını gezdirdi. Muhtemelen orada korkunç bir iz kalacaktı.
![](https://img.wattpad.com/cover/251862147-288-k40529.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANLIŞ KARAR,, hoonsuk
FanfictionHyunsuk tanımadığı bir adamla birlikte olmuştu, hayatını köklü bir değişime sokacağından habersiz. Düzenini parçalayan kaosun parçası olabilecek miydi? Hayat öyle lanet bir şeydir ki; ya yanlış zamanda doğru insanı karşına çıkarır. Ya da yanlış insa...