6. bölüm| kefaret

1.1K 143 132
                                    

medya: hyunsuk

♟️

Artık yakmayan fincanın içinde yüzen çam iğnesini baş ve işaret parmağım arasında sıkıştırıp burnuma getirdim. Uzun süredir suda olduğundan canlılığını kaybeden bitkinin mat kokusu genzime otururken onu ait olduğu yere geri bırakıp oturduğum koltukta dikleştim.

Neredeyse saatlerdir bahçedeydim, ne yapacağımı bilemediğimden oturmuş benim aksime yedi ceddi rahat olan adama bakıyordum.

En son mutfakta bir şeyler atıştırırken çat kapı gelen elit bir şey söyleme gereksinimi duymadan kolumdan tuttuğu gibi bahçeye çıkarmıştı. İtirazlarım onun için fısıltıdan farksız olduğundan konuşup sinirlerimi yıpratmamış, ona ayak uydurmakla yetinmiştim.

Saatlerdir sessizliğiyle sınandığım için suskunluğuma pişmandım.

İç çekip birkaç saniyeliğine kararan gökyüzüne çıkardım bakışlarımı. Güneş batmış, saat çoktan gece yarısını geçmişti. Çimlerde takılan cırcır böceklerinin şarkısı ya da ışığın cılız olduğu yerleri aydınlatan ateş böcekleri artık ilgimi çekmiyordu; fincanda yüzen ölü bitki, hemen yanında yatan kitap veyahut zaman öldürmem için önüme koyulan gazete bile beni oyalamaya yetmiyordu. Sanki akan vakit beraberinde benden sabrımı da alıp götürmüştü. Bir an önce azat edilip uyumak istiyordum.

Başımı eğip birkaç metre ötemde oturan adama dik dik baktım. İyice yerleştiği koltukta öne doğru eğilmiş, benim tarafıma bakmadan yanındaki adamıyla bir şey hakkında konuşuyordu. Uzun süredir onu izlediğimi bilmesine rağmen inatla başını çevirip bana bakmıyordu.

"Beni daha ne kadar görmezden geleceksin?" Ara ara esen rüzgâr terastaki direğe bağlı çanları sallarken daha fazla susmayarak boğazımı temizledim. Onu anlamakta zorlanıyordum.

Birkaç günde çok şey değişmişti, bu değişim özellikle Jihoon'daydı. Hiç huyu olmamasına rağmen son günlerde istenmeyen ot burnunun dibinde biter misali dibimde bitiyor; haftalarca eve uğramayan adam artık evden ayrılmıyordu. Eve erken geldiği zamanlar oturup benimle sıradan insanlar gibi sohbet etmeye çalışıyordu, bazen de susup uzaktan izlemekle yetiniyordu.

Bu adam yakın zamanda beni öldürmek için yanıp tutuşmuyor muydu? Ne olmuştu da fikri bir anda değişmişti? Bu yeni halinin benim için iyi mi yoksa kötü mü olduğunu bana zaman gösterecekti. Yine de eski halinin şimdikine nazaran daha katlanır olduğu bir gerçekti; en azından niyeti belliydi, iki tehdit edip günlerce yanıma yaklaşmıyor gereksiz konuşmalardan uzak duruyordu. Şimdilerde gittiği her yerde beni gözünün önünde tutması rahatsız ediciydi. Hem kaçma planlarımı baltalıyor hem de beni kendine maruz bırakıyordu.

Belki de konuşmamı beklemiyordu, dosyada aktif kayan parmakları sözlerim üzerine dururken büyük bir hiçliği yansıtan gözleri beni buldu. Duyguları en uçta yaşamadığı sürece yüzü her daim ifadesizdi, bugüne kadar yüzünden seçebildiğim en somut duygu öfkesiydi.

Tebessüm etmekten bile aciz bir adamın avuçlarındaydım.

Tek kaşı havalanırken şaşar gibi oldu "Bunu sana düşündüren nedir?"

Göğsümde takılan nefesimi sertçe verirken boştaki elimle önüme düşen saçlarımı geriye doğru yatırdım. "Beni buraya sen getirdin, sen cevapla" dedim uzun zamandır kesmediğimden dolayı parmaklarıma sarılan saçlarımı serbest bırakırken.

YANLIŞ KARAR,, hoonsukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin