medya: hyunsuk
♟️
Açık pencereden sızan rüzgâr perdenin eteklerini dalgalandırırken, beraberinde getirdiği soğuk bedenimi titretmişti. Sabahın erken saatleri olduğundan hava hiç olmadığı kadar soğuktu. Ne kadar süredir burada öylece oturduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Üzerimdeki örtüye daha çok sokulurken, perdeyi izlemeyi kesip, kollarımı doladığım bacaklarımı serbest bıraktım.
"Siktir!"
Sol kolumu her hareket ettirdiğimde ağrıyan boynum yine kendini belli ederken bir küfür savurup elimi oraya götürdüm, parmaklarım yanan deride gezinirken yüzüm acıyla buruştu.
Bunu yanına bırakmazdım.
Neden burada olduğum bir muammaydı. Kafamın içinde dönüp duran ihtimaller beni bataklık misali içine çekerken, saatlerce düştüğüm durumu sorgulamış bir yanıt bulamayınca da pes edip kenara çekilmiştim. Amacını anlamayışımın yarattığı belirsizlik canımı sıkarken sıkıntıyla nefes verdim. Buradan kurtulmam gerekiyordu.
Uyandığımdan beri yanıma kimse uğramamıştı. Kaçırılmamışım gibi kapılar kilitlenmemiş, pencereler açık bırakılmıştı.
Ya bu adam kaçma ihtimalimi öngöremeyecek kadar aptaldı ya da odaya koymadığı engelleri bahçeye yerleştirmişti.
Muhtemelen ikincisisiydi.
Ellerim yatağın kumaşını kavrarken daha fazla düşünmeyerek sırtımı yasladığım ahşap başlıkan ayırdım. Çıplak ayaklarıma değen soğuk parke beni ürpertirken bir müddet yabancı odayı inceledim.
Hâlâ gün doğmadığından duvara sabitlenmiş abajurların teki açıktı. Yattığım yataktan, yere uzanan perdelere kadar her şey koyu tonlardaydı; tam karşımda duvarın tamamını kaplayan kitaplarla dolu bir vitrin, yerden tavana kadar uzanan camın önündeyse tekli koltuk vardı. Koltuğun yanından başlayıp vitrine kadar uzanan sarmaşık odadaki tek renkli şeydi. Ahşap mobilyaların tamamı gri tonlarından seçildiği için burası fazla boğucuydu.
Gözlerimle bir müddet odada kendimi savunabileceğim bir şey aradım. Eğer biri odaya girmeye çalışırsa onu etkisiz hale getirebilir, yarattığım boşluktan faydalanıp buradan kaçabilirdim. Fakat gerçekler her zaman olduğu gibi yine farklıydı; Duvara yaslanmış aptal bir lambader dışında etrafta kullanabileceğim hiçbir şey yoktu.
Sıkıntıyla iç çekip, sarıldığım örtüyü bir kenara bırakarak pencereye doğru yöneldim. Pencereye yaklaştıkça daha da güçlenen rüzgâr saçlarımı dağıtırken, soğuk iğne misali tenime saplanmıştı. Ellerim pencerenin ötesindeki demir korkulukları kavrarken eğilip atlayıp atlayamayacağıma baktım.
Yerden yaklaşık iki metre yükseklikteydim, atlasam kaçabileceğim bir mesafeydi. Bulunduğum oda kimsenin olmadığı bir bahçeye bakıyordu; durup bir süre bunun şans mı lanet mi olduğunu düşündüm. Kapı açıktı, camda kaçmama mani olabilecek herhangi bir engel yoktu ve zemin kattaydım. Tüm koşullar lehimeydi ya da öyle gözüküyordu.
Bir süre atlayıp atlamamak konusunda tereddüt etsem de başımı iki yana sallayıp kendimi toparladım; işin sonunda yakalanacaksam da en azından denedim diyebilmek için kaçmalıydım.
![](https://img.wattpad.com/cover/251862147-288-k40529.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANLIŞ KARAR,, hoonsuk
FanfictionHyunsuk tanımadığı bir adamla birlikte olmuştu, hayatını köklü bir değişime sokacağından habersiz. Düzenini parçalayan kaosun parçası olabilecek miydi? Hayat öyle lanet bir şeydir ki; ya yanlış zamanda doğru insanı karşına çıkarır. Ya da yanlış insa...